|

Nice çiçek veren, meyve veren, gölge veren ağaçlar, bir gün kim bilir hangi ocaklarda yanıp ısı verdiler, pişirip aş verdiler; ışık verdiler, karanlıkla savaş verdiler; yanıp kül olurken de ocaklara huzur ve neşe verdiler. Bunun için mi atalar, ocağın yakışığı odun, evin yakışığı kadın demişler? Bunun için midir ki, ocak içinden tutuşurmuş, dediler.

Kazan kaynamayan ocak mı olur? Şairin dediği gibi “kimse duymaz çilesini tütmeyen ocakların”. Allah, kimsenin ocağını söndürmesin; kimsenin ocağına incir diktirmesin. Kül etmesin kimsenin ocağını. Yansın, sönmesin kimselerin ocağı. Âşık Veysel bu acıyı çok iyi bildiği için: “Can bedenden ayrılıcak / Tütmez baca, yanmaz ocak / Selam olsun kucak kucak / Dostlar beni hatırlasın.” diyordu.

Arif Nihat merhum: “ Şu başıboş mavi duman / Ne anlamış dolaşmaktan / Dönebilse ocağına / Gökyüzünü anmayacak… / Ve tütmeyecek bir daha, / Ateş olup yanmayacak.” derken bile ocağın sıcaklığını anlatmıyor mu?

Bekir Sıtkı Erdoğan''ın derdi de aynı: “Sıla burcu burcu ille ocağım / Çoluk çocuk hasretinde kucağım” diyerek Ârif Nihat Asya''nın “başıboş mavi duman”ı gibi savruluyor.

Mehmet Âkif, milletinin istiklâli uğrunda savaşırken ocak güveni içinde sesleniyor, “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.” diye haykırıyordu. Ve hamdolsun o ocak sönmedi.

Allah, ocağını şenlendirsin herkesin. Kimsenin ocağını batırmasın.

Ocağın kadr ü kıymeti sadece kışın mı bilinir? Öyle değilse niçin, yaz: “Hani benim güzellerim, fıldır fıldır gezenlerim?” deyince kış da: “Ezdim, büzdüm; ocak başına dizdim.” demiş. Kış''ın, ezip büzüp ocak başına dizdiği nice yuvalar var, dünyada. Ocağı tütmeyen, tenceresi kaynamayan, bir lokma ekmeğe, bir nefeslik sıcağa muhtaç nice nice ocaklar var.

Bu ara, kışı yaz gibi, yazı da kış gibi geçen ocakları da unutmamak gerek. Ekvetorda bile insânî ilgiden mahrum, sevgisizlikten donan, sömürü pençesinde kıvranan daha ne ocaklar var. Buna karşılık kutuplarda bile kardan-buzdan ocaklarında sevgi soluklayıp bahar hayatı yaşayan yuvalar var.

Mafya babaları ve noel babaları istemeyen, üvey babalara hatta öz babalara bile güvenmeyen, Hz. Nuh gibi, Hz. İbrahim gibi babalara hasret Ocak''lar bulunan bir dünyada insanlık mutlu olur mu?

Nice çiçek veren, meyve veren, gölge veren ağaçlar, bir gün kim bilir hangi ocaklarda yanıp ısı verdiler, ışık verdiler; yanıp kül olurken de ocaklara neşe verdiler, pişirip aş verdiler. Ama nice kupkuru ağaç gibi adamlar da nice Ocak''larda taptaze fidanların canına okuyup mum ve ampul ışıkları içinde insanın içini donduran eğlenceler(!), sözüm ona, kazançlar verdiler.

Kara Kasım''ların Aralık''tan baktıkları Ocak''lar, Şu-bat denilen bataklıklarda kazma kürek yaktırıp ameleyi işinden gücünden etmesin. Garibin sadece kazması küreği var zaten; onu da yakarsa ne yapsın fukaram benim.

Asıl fukaralık, mal-mülk fukaralığı değil, ruh fukaralığıdır. Kazma-kürek yokluğu değil, kafa-yürek yokluğudur, asıl fukaralık. Ocaklar yıkan, evler yakan fukaralık, bu fukaralıktır. Bu ruh fakirleri, eğlenmek nedir bilmezler. Gerçek sevinci tanımazlar. Onların anladığı yeme-içme, kalbi ve kafayı kaybetme, öldürme demektir. Havadan, kasaları-keseleri doldurma demektir. Ava giderken, avlanmak kaderleridir.

Zengin ruhların emrinde güçlü kafa ve yürekler, kendi medeniyet ocaklarını tüttüren, başka ocakları söndürmeden, sömürmeden; başkalarının ocağına incir dikmeden, bütün dünyayı bir insanlık ocağı haline getirmek için Âteşbaz Veliler gibi ocağa ayaklarını sokanlar, insanlık ailesinin gerçek babaları Nuh soylu, İbrahim soylu babalar, Dünya evine huzur getirecek veliler ve babalardır.

Muharrerm ve Muhacir ocağında yetişen, mutlu yıllar yerine mes''ut yurtlar dileyen ve bütün insanlık yurdunu ocak bilen bahtiyarlardan olmak ne güzel! Nefs ve şans oyunlarına ocaklarını kurban edip, nice çamlar devirerek hanelerini viran etmeyen Muharrem ve Muhacir ashabına selam! Onların yurtlarında Peygamber ocağının sıcaklığı ve sevgisi eksik olmaz.

٪d سنوات قبل
Ocak
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi