|
Yeni bir bayram şiiri mi?

Şehirlerin havasını sıcacık soluklarıyla dolduran kurban adayları, şehrin topraklarını da sıcacık kanlarıyla suladılar, sırroldular.

Derileriyle bir sürü dertlere deva oldular. Etleriyle de insanlar arasında açılmış boşlukları lehimleyip doldurdular. Böylece nice insanların kaynaşmasını sağlayan kurbanlar, kulları kullara ve kulları Allah''a yaklaştıran o canlar, insanlık katına yükseldiler.

Derilerini soyunup etlerini sunan kurbanların o sıcacık vücutlarından yükselen buharlar, göklerde bulutları mayalayıp yeryüzüne yağmur olarak indirdiler. Tekbirlerle, dualarla göklerin yolunu tutan kurban solukları ve kurban sıcaklıkları, mü''minlerin dualarıyla karışıp bulut bulut kabul katına yükselmiş olmalılar ki Allah''ın evindeki ailenin üzerine rahmet sağanakları halinde indi ve yanaklardan süzülen gözyaşlarıyla buluşarak kurban kanlarının suladığı topraklara döküldü.

Bayramın ilk ve ikinci gününün sabah telaşı yok artık. Sokaklar ıssız. Ne bir sığır, ne de bir davar sesi var. Sokaklar mahzun. Ne bir tekbir, ne de bir salâvat sesi var. Teşrik tekbirleri de bitti.

İnsanlar, ruhlarına ve vücutlarına kattıkları kurbanları nereye kadar ve nasıl taşıyacaklar?

İbrahim-İsmail-Hacer ayağını, elini, dilini; gözünü, kulağını, gönlünü; aklını, kalbini, nefsini ne kadar sahiplenecek ve nereye kadar kullanacak, Müslüman millet?

Mümin toplum, kurban ruhunun, emanet aldığı İbrahim dostluğunun, İsmail teslimiyetinin, Hacer sabır ve fedakârlığının kutlu sancağını düşürmeden gelecek bayrama kadar taşıyabilecek mi?

Pasifikler, Afrika, Avrupa, Asya, Güney Amerika, Ortadoğu ve daha nice yerlerde yürekleri yüzlerinde sevinçle, hayretle vuran ellerle kurban için buluşan canlar, o sancağı yeryüzünde devamlı dalgalandırmak için koşanlar, işte onlar var ya, Allah''ın izniyle korku ve endişe de yok demektir. O sancak koşusu artarak devam edecek demektir.

"Allah''ın evi gönüllerdir / Gönüller yapmaya geldik" diyen Haliliyye soylular var oldukları müddetçe bu koşu devam edecek, Allah''ın ailesi, Resulün ümmeti çoğalacak demektir.

Habiller hep evdeydi zaten, Kabiller de eve dönecek diye, çıkmaz can, kırılmaz ümit koşacaklar.

Sanki sahabeler yeryüzüne döndüler, sanki şüheda ve evliya oymakları tekrar geldiler. Sanki insanlık baharının sûru üflendi de ruh tomurcukları insanlık dallarında yeniden gülümsemeye durdular. Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hamza, Halid; Bayezit, Cüneyd, Mevlana, Yunus, Abdülkadir, Rüfai, Rabbani ve daha niceleri ufukları tuttular, yolları açtılar da zamanın güzelleri, garibleri de kol kol, dal dal, ışık ışık yollara düştüler, ülkelere, ülkülere girdiler.

Ve sanki yeryüzü yeniden "Rûh-ı revân-ı Muhammedi-i Sultanide Bayram Sabahı" yaşıyor. Ve yeniden onun şiiri yazılıyor.

Dünya bir sunak taşı. Taşta, toptan insanlığın boynu yok. İnsanlık adına oraya boynunu uzatan İsmailler ve o boyunlara bıçağını salan İbrahimler de olmasa bu bahar esintileri, bu Mesih solukları gelmez, insanlık dalında Muhammedi tomurcuklar açmazdı.

Bahar geliyor. Kurban sesleri dört bir yanı sarıyor. Kurbanlar şehirleri fethediyor, teslim alıyor. İbrahimler ellerindeki bıçaklarla birer kalb cerrahı gibi İsmail yüreklerini insanlığa nakletmeye devam ediyorlar. Kalbler kalblere lehimleniyor bir yeryüzü yüreği büyüyor. Yepyeni bir millet doğuyor: İbrahim milleti. Musa''nın, Mesih''in milleti, yani Muhammed ümmeti, yeniden doğuyor.

13 yıl önce
Yeni bir bayram şiiri mi?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi