|
Avrupa Hristiyan kulübü mü?

"Avrupa bir Hristiyan klübü müdür?", "Avrupa Müslüman bir ülkeyi de içine alabilecek hoşgörü ve demokratik açılımı gösterebilecek mi?" Bu sorular, yıllardır, Türkiye''nin Avrupa Birliği macerasıyla paralel olarak sorulageldi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi''nin Refah Partisi hakkında verdiği karar, bu soruları şimdi biraz daha güncel hale getirdi. Gerçekten Avrupa, bütün siyasal görüşlerin temsiline imkan tanıyan demokrasi idealine inanıyor mu? Eğer inanıyorsa, AİHM''in Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve parti kapatmayı düzenleyen Venedik Kriterleri''ni "çiğneyerek" verdiği karar ne anlama geliyor?

Bu kararı, "Avrupa Birliği, bütün çağdaş demokrasi söylemlerine rağmen, hâlâ kılcal damarlarında ''Haçlı ruhu'' taşıyan bir medeniyetin devamıdır, dolayısıyla Müslüman bir ülkeyi içine alabilecek hoşgörüyü gösteremez" şeklinde bir "medeniyet" perspektifi içinde değerlendirmek mümkün. Ama biz şimdilik, AİHM kararının bir "medeniyet çatışması" bağlamında ele alınmasının erken olduğu kanaatindeyiz.

Ancak her şeye rağmen bu karar, "Avrupa''nın İslam''a karşı olduğu" iddialarını güçlendiren bir test olmuştur. Artık bundan böyle, "Avrupa''nın İslam''a bakışı" Türkiye''deki geniş toplum kesimlerinde daha sert bir eleştiri rüzgarıyla karşı karşıyadır.

Çünkü AİHM, Refah Partisi kararıyla, 28 Şubatçılar''ın "korku projeleri"ne ortak olmuş, bütün demokrasi iddialarına rağmen, "mühendislik projeleri"nin devamı için gerekirse hukukun çiğnenebileceğini ortaya koymuştur.

"Venedik Kriterleri"nde "şiddete bulaşmadıkça parti kapatılamaz" ilkesi ortadayken, AİHM kararında, demokratik yollarla iktidara gelmiş olan RP''nin kapatılışını adeta 28 Şubatçılar''la bir "suç ortaklığı" mantığı içinde değerlendirerek, "iktidara gelmek ve iktidarda kalmak için güce başvuracakları yönünde bir şüpheye meydan verdikleri" ibaresinin yer alması nasıl bir Avrupa aklı ile açıklanabilir?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi''nin ortaya koyduğu mantık, akıllara zarar bir mantıktır.

Çevik Bir''lerin, Yekta Güngör Özden''lerin ve Vural Savaş''ların demokrasi ve hukuk anlayışlarını onaylayan bir AİHM kararı, Avrupa''nın demokrasi ideallerine gölge düşürmüştür. Oysa son yıllarda ilk kez, Türkiye''deki İslami kesimin "Türkiye-Avrupa ittifakı" konusunda öncü bir tavır sergilemesiyle, İslam dünyası için de başarılı bir modeli yakalama şansı doğmuştu.

Ancak Avrupa, biraz da tarihten gelen bir bağnazlıkla (genlerindeki haçlı ruhu demek içimden gelmiyor ama...), İslami kesimin Avrupa''nın demokrasi idealine gönüllü yaklaşımına iltifat etmemiştir. Açıkçası, Avrupa yine korkularına teslim olmuştur.

Bununla birlikte AİHM''nin 28 Şubatçılar''la aynı paralelde verdiği bu karar, Türkiye''yi Avrupa Birliği hedefinden saptırmamalıdır. Evet, AİHM "hukukdışı" bir karar vermiştir. Çünkü Avrupa, henüz zihinsel planda İslam''la "fundamentalizm" arasındaki ayrımı yapabilmiş değildir. İşte, özellikle bu yüzden Türkiye Avrupa Birliği''ne "İslam" kimliği ile mutlaka girmelidir.

AİHM kararına bakarak, Avrupa''nın demokrasi konusundaki samimiyeti mutlaka sorgulanmalıdır, ama Avrupa''ya küfrederek, demokrasi ve özgürlük ideallerini baltalayarak değil...

23 yıl önce
Avrupa Hristiyan kulübü mü?
Alışverişteki yeni ezberlerimiz
Sanat performansının en güzel örneği, onun yokluğu mudur?
Üç şehrin divası
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek