|
2. Nobel Barış Ödülü peşinde 3. Dünya Savaşı’na kapı aralamak...

Hani deyip duruyoruz ya, 'Orta Doğu'da yeni bir düzen kuruluyor', 'bölgede yeni bir dizayn yapılıyor' diye; bu çabalar artık resmiyete dökülüyor. ABD liderliğindeki P5+1 ülkeleri ile İran'ın vardığı nükleer anlaşma sonucunda, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ve BM gözlemcilerinin verdiği 'İran nükleer plana uyuyor' şeklindeki rapor neticesinde, Batı'nın 1979 İran İslam Devrimi'nden sonra yavaş yavaş devreye aldığı ambargolar kalkmaya başladı. ABD'nin birkaç gün öncesine kadar sürdürdüğü 'İran'a yeni ambargolar gelebilir' tiyatroları ve İran'ın ABD'li askerleri göz altına alma filmleri eşliğinde, iki taraf, lobilerinin ve halkla ilişkiler departmanlarının ince çalışmalarıyla bu büyük oyun değiştirici olayı, 'daha güvenli bir dünya için yeni bir başlangıç' şeklinde pazarladı.



Şüphesiz, Türkiye'nin 2010'da Tahran Deklarasyonu'yla, İran'la ABD arasındaki nükleer gerilimini, işler sarpa sarmadan durdurma yönünde verdiği çaba da daha güvenli bir dünya içindi. Tabii, Türkiye'nin bölgede ve dünyada barışçı bir role öngörüyle soyunmasından duyulan rahatsızlık, ABD'nin bu çabayı yok sayıp kendi projesini derinden ilerletmesine neden oldu. Obama Suriye'de 2013'te kimyasal silahlar üzerinden pik yapan bölgesel gerilimin sağladığı avantajdan faydalanarak duyuruyu yaptı ve o günden bugüne gelindi. Obama yönetimi, bir süre önce İran'ı küresel ekonomik pazarın içine çekerek ehlileştirmek suretiyle kontrol etmek amacıyla bu işe soyunmuştu. Ekonomik kriz nedeniyle darboğaza giren küresel enerji ve finans dünyası da İran gibi büyük bir oyuncu ve geniş bir pazara ihtiyaç duymaktaydı. Dolayısıyla, İran'ın ekonomik zorluklar altında bile bölgede yürüttüğü domine edici ve yer yer işgalci politikalarına büyükçe bir finansman ayırıyor olmasının, yaptırımlar kalkınca ve 100 milyar doların üstünde olduğu tahmin edilen dondurulmuş varlıkları İran'a akmaya başlayınca bu agresif politikaların daha da cüretkar şekilde devam edecek olmasının önemi yoktu.



OPEC, ya da daha doğrusu Suudi Arabistan, Çin gibi bir dev ekonominin bile durgunluk sinyalleri verdiği geçen yıl başlattığı petrol fiyatları savaşına biraz da bu yüzden girmişti. ABD yeni bir düzen kuruyordu ve Orta Doğu'daki eski büyük müttefikinin buna canı sıkılıyordu. Petrol fiyatlarına dip yaptıracak şekilde arzı azaltmama yönünde inat eden Suudi politikası, hem Rusya'ya hem de ABD'ye bir meydan okumaydı. ABD çakılan petrol fiyatlarına rağmen önce 40 yıllık petrol ihracatı yasağını kaldırma kararı aldı, Suudiler bana mısın demedi. Ham petrolün varil fiyatı 30 dolar seviyelerini görmüşken Batı İran'ın küresel petrol pazarına büyük oyuncu olarak girmesine yeşil ışık yakınca, küresel enerji uzmanlarının ilk yorumları 'İşte şimdi Suudiler arzı kesmek ve fiyatları dengelemek zorunda kalacak' şeklinde oldu. Yani kenarda çok parası olanlar, kenarda az parası olanları dahil ettikleri bir Rus ruleti oynamaktaydı. Ama bu gerilim dozu yüksek ve tehlikeli oyunu daha önce de oynamış olan Suudiler bu işe bir kez daha soyunurken nereye kadar gidebileceklerine bu noktayı da muhtemelen eklemişti. Üstelik, bu Rus ruletinde tabancanın kafasında patlama ihtimali en yüksek oyuncu olan Rusya, nükleer anlaşmasının arabuluculuğunu yaparken sonuçlarından bu kadar etkileneceğini tahmin etmemişti. Nitekim bu nedenle Katar Emiri Şeyh Tamim'in bu hafta Rusya'da Putin'le bir araya gelmesi büyük önem taşıyor. Rus uçağının sınır ihlali neticesinde düşürülmesinden sonra Türkiye ile ilişkileri çılgınca geren Moskova'nın bir süredir susuyor olması da bununla ilgili. Dahası, birkaç yıldır Türkiye'ye karşı büyük düşmanlık besleyen BAE'nin Ankara ile diplomatik ilişkileri yeniden hareketlendirmek için kapı aramaya başlaması da, ABD'nin kurduğu oyunun ilk eli bittiğinde tablodan memnun olmayanlardan bir diğerinin yeni pozisyonlar peşine düştüğünü gösteriyor.



Yani, İran'a uygulanan yaptırımların tamamen kalması için gerekli Amerikan Kongresi onayının önüne geçmeye çalışan sadece İsrail olmayacak. ABD'de Başkanlık seçimi takviminin paralelinde güçlü İran tartışmaları ve lobiler arası savaş yaşanacak. Ve fakat, ABD de boş durmayacak. İran'la diplomatik ilişkileri kesip peşine Körfez ülkelerini de takan Suudi Arabistan Kralı Salman'a karşı sahne önünde medya yoluyla, sahne arkasında haneden kavgalarıyla yürütülen operasyonu, saray darbesine ya da suikast girişimine kadar götürebilecek pek çok etken var.



Öte yandan, ABD Orta Doğu'dan çıkıp Asya-Pasifik'te Çin'e odaklanmak istiyor ama bölgede yerini bıraktığı Rusya, Çin'den de vazgeçmiyor ama İran'la Batı arasında başlayan yeni dönemin sonuçlarından zararlı çıkabileceğini görebiliyor. Çin'se, sadece bir pazar olarak değil, İran ve Rusya ile askeri, siyasi ve ekonomik ilişkileri çok güçlü bir ülke olarak bu oyunu şu anda sadece izliyormuş gibi görünüyor ama sessizce pozisyon alıyor.



Obama, Nobel Barış Ödülü alma peşinde, dünyayı nükleer tehditten kurtaracağını düşünedursun, 3. Dünya Savaşı benzeri küresel bir tehdit, yapılan blöflerin, çekilen restlerin ve taşeron olarak kullanılan terör örgütlerinin gölgesinde, patlamaya hazır bir bomba olarak her geçen gün kapımıza biraz daha yaklaşıyor. Orta Doğu kazanının uzağında ama ABD'nin arka kapısındaysa bir başka çılgın, İran'ın, Suriye'nin ve Çin'in yakın dostu olan Kuzey Kore ise, 'ilk hidrojen bombası testini başarıyla gerçekleştirdiklerini' iddia ederek, ABD'ye Orta Doğu'da kurulan bir oyunun sonuçlarının bölgesel değil küresel olacağı mesajını taşıyor.


#Nobel Barış Ödülü
#3. Dünya Savaşı
#Orta Doğu
#Kuzey Kore
#Katar
#iran
#Amerikan Kongresi
8 yıl önce
2. Nobel Barış Ödülü peşinde 3. Dünya Savaşı’na kapı aralamak...
KGF’nin ayrıntıları netleşti
Yenilenen Yeni Câmi’nin özellikleri
Enta Omri (Sen Benim Ömrümsün)
Telfik ve kadının boşama hakkı
Bulanmadan, donmadan...