Kavganın ne kadar derinlerde olduğunu artık herkes görüyor. Devletin, dinle arasındaki mesafeyi ayarlama çabaları gerilimi tırmandırmaktan başka bir işe yaramıyor.

Anlaşılan FP''nin % 15 sınırlarına gerilemesi bazı çevreleri tatmin etmedi.

Malum çevrelerin sızdırdığı öngörüler, bu siyasi hareketin % 8-9''lara kadar gerilemesi yolunda.

Anayasa Mahkemesi Başkanı eliyle "demokrasi miladı" ilan eden bir ülkede yeniden parti kapatılabilir mi?

Sorunun cevabı basit.

Yeni denklemde yeriniz varsa, zaten hakkınızda dava bile açılmaz.

Yeriniz yoksa, ya kapatılırsınız ya da kapatma tehdidiyle "iyice" terbiye edilirsiniz.

Projenin çizgileri her geçen gün daha net biçimde ortaya çıkıyor.

Şu günlerde FP ile temsil edilen siyasi geleneğe, bu tanım ve tavrıyla yeni dönem mimarisinde yer verilmek istenmiyor.

Başka bir deyişle, bu partinin temsil ettiği anlayışa, önümüzdeki dönemin kaçınılmaz demokratikleşme hamlelerinde pay verilmek istemiyor.

Bir başka deyişle, bu hareket, Anayasa Mahkemesi Başkanı''nın sözlerinde silüet halinde görünen demokratikleşmenin, "kapsama alanı dışında" tutulmaya çalışılıyor.

Peki % 22''lerden % 15''lere gelen ve daha da gerilemesi tasarlanan siyasi hareket, gerçekten oylarıyla eş değerde güç kaybediyor mu?

Madem partiler istendiği zaman, hem de hukuk tarihine geçecek tuhaflıkta dava dilekçeleri ve dosyaları ile kapatılabiliyor.

Madem bu hareket istendiği zaman Fethullah Gülen''in ya da Batı Çalışma Grubu''nun yahut da Cumhurbaşkanı''nın ifade ettiği oy sınırlarına geliyor.

Hatta, madem ki istendiği zaman anneleri başörtüsüyle yemin etmek istedi diye, küçücük çocukları okullarında taciz ettirecek çılgınlık ve çirkeflikte "provokatif" işler başarılıyor.

Şu halde bu kadar telaş, bu kadar gayret, bu kadar hukuk tanımazlık, bu kadar iftira ve "iblis" türünden kendi sıfatlarını başkalarına yapıştırma çabası neyin nesidir?

Medyanın tüm kirli ağızları, kalemleri; sermaye çevreleri, çok bilmişler az bilmişler, sahtekarlar, yalancılar, millet malı yiyen soysuzlar, hırsızlar; hukuk tanımazlar, hepsi bir ağızdan niçin aynı çirkin sesle bir tek şarkıyı söylemektedir.

Bu kadar uğursuzun ittifak ettiği bir konuda, onların mağduru olanlar niçin gerçeği görmemekte böylesine ısrar etmektedir?

Ve tüm bu çirkinlikler, niçin ömrünü millete hizmete adamış ve hâlâ mahkeme mahkeme koşturulan bir tek insanı hedef almaktadır?

"Sadece onu dışlayın, işte o zaman sizin arkanızdayız" diyenlerin gerçek yüzünü görmek bu kadar mı zordur?

O iblislerle aynı geleceği paylaşmak isteyenler, onların sofrasından pay alma kaygısında olanlar, bir de yüreksizler, bu sorunun muhatabı değil.