|
Treni kaçıranlar

Öcalan davasına birkaç gün ara verildi. Ama özellikle onun Türkiye''ye getirilişi ile başlayan rüzgar devam ediyor.

Müthiş bir hızla DGM''lerin sivilleşmesi yolunda adımlar atılıyor. Bu tartışmaların karşısına ise Baki Tuğ ya da Altemur Kılıç gibi isimler konuluyor. Yani mağlubu daha başından belli bir tartışma dizayn ediliyor.

Kendisine soran olmasa bile Fazilet Partisi dahi DGM''lerin sivilleştirilmesini öngören Anayasa değişikliği için destek vereceğini açıklıyor.

Geriden takip edenleri bilemeyiz, ama artık bu DGM konusu belli bir noktaya geldi. Bu aşamadan sonra başka değişiklik önerileri üzerinde, hatta şimdi söylenmesine bile cesaret edilemeyen konularda tartışmalar başlayacak.

Örnek istiyorsanız hemen verelim. Seçimlerin ikinci partisi ve koalisyon ortağı MHP, uzun zamandır 312. madde üzerinde çalışmalar yapıyor. Hatta bu çalışmalara seçimlerden sonra önemli ölçüde hız verildi. MHP kurmayları ve araştırmacıları, bu maddeden mağdur olan isimlerin durumlarından, yeni bir düzenlemenin getireceği sorunlara ve tartışmalara kadar geniş bir alanda çalışıyorlar.

Peki 312 üzerinde MHP''nin yakın zamanda Meclis''e ya da kamuoyu gündemine getireceği bir öneri mi var. "Yakın zaman"dan ne anladığınıza bağlı olarak bu sorunun cevabı değişiyor. Ancak Apo davası ve DGM''lerle ilgili sürecin hızına bakıldığında, bu konularda yapılacak düzenlemelerin ve ortaya çıkacak önerilerin sonbaharla birlikte hızlanacağını söylemek mümkün.

Bu konuda hazırlık yapan elbette sadece MHP değil. Bu partinin hazırlık yapmasının önemi ve belirleyiciliği açısından işaret ettik çalışmalarına. Yoksa aynı türden pekçok taslak şu andan itibaren DSP''li kurmaylar tarafından da oluşturuluyor. Bu iki partinin özellikle 2000 Mayısı''na kadar bu alanda çok önemli adımlar atacağı, zaten hükümet krizi benzeri tartışmaların da ancak bunlardan sonra ülke gündeminde olacağı konuşuluyor kulislerde.

Türkiye''nin demokratikleşme alanında atacağı adımlar ve bazı yasa maddeleri üzerinde yapacağı değişiklikler, tamamen o yasalardan mağdur olan isimlerin özgürlüğü anlamına mı geliyor? Bunun cevabı "Hukuken evet, ama siyaseten hayır" diye veriliyor, en azından şimdilik. Siyaset-hukuk dengesini (Vural Savaş''ın eşi bulunmaz iddianamelerinden de anlaşılacağı üzere) bu kadar kaybetmiş bir ülkede bu cevabın anlamlı olduğunu söylemek gerekiyor.

Bir başka deyişle yapılacak yeni düzenlemeler, demokratikleşme adımları ve diğer yenilikler, ancak siyaseten "tehlike" arzedenler yeterince güçsüz ve de itaatkar kılındığı zaman hızlanıyor. Daha da sıkıştırılmış özeti şu. Güç sahipleri size haklarınızı iade etse bile, sizin o hakkın gereğini yerine getirme gücünüz olmayacak. İşte bu yüzdendir ki, Fazilet Partisi ve benzer konumdakilerin "tren kaçıyor" telaşıyla söylediği "Ben de DGM''lerin sivilleştirilmesi için destek veriyorum. Bana yük vagonundan da olsa yer ayırın" sözleri ortaya çıkıyor.

Öcalan''ın yargılanması sırasında yaşanan tartışmalar, belki şimdi farkında olmadığımız bir geleceğe hazırlıyor bizleri. Hiç kuşkunuz olmasın ki, bugün üzerinde bırakınız tartışmayı konuşulmayan yasaklar, engeller ve düzenlemeler, yerlerini, hem de talep edenlerin yaptığı tariflerle, "demokratik" olanlara bırakacak. Ancak demokratik olanı belirlemek ve bir lütuf olarak vermek bir yana, ondan yararlanmanın bile "güç" şartına bağlı olduğu bir dünyada, birileri o gücü asla bulamayacak.

25 yıl önce
Treni kaçıranlar
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset