Kitabın adı; ''Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi''.Yazarı; Emin Çölaşan.Fırından yeni çıktı.Buharı üzerinde, kokusu da!Çölaşan''ın parmağını gözümüze soka soka, sokup ovalaya ovalaya ne kadar iyi bir insan, ne mükemmel bir gazeteci olduğunu anlattığı bölümleri es geçersek şayet, kitap çarpıcı anekdotlarla dolu.Çarpıcı dediysem bizim için!Kitabın başkahramanı Amiral gemisinin kaptanı Ertuğrul Özkök için aynı şeyi söyleyemem.Onun için bu kitabı okumak, en fazla''ciğer röntgenine bakmak'' sayılabilir.Takdir
Kitabın adı; ''Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi''.
Yazarı; Emin Çölaşan.
Fırından yeni çıktı.
Buharı üzerinde, kokusu da!
Çölaşan''ın parmağını gözümüze soka soka, sokup ovalaya ovalaya ne kadar iyi bir insan, ne mükemmel bir gazeteci olduğunu anlattığı bölümleri es geçersek şayet, kitap çarpıcı anekdotlarla dolu.
Çarpıcı dediysem bizim için!
Kitabın başkahramanı Amiral gemisinin kaptanı Ertuğrul Özkök için aynı şeyi söyleyemem.
Onun için bu kitabı okumak, en fazla''ciğer röntgenine bakmak'' sayılabilir.
Takdir edersiniz ki ben, biz, hepimiz yani bütün Türkiye Özkök''ün ne menem bir iş yaptığını, nasıl bir denge üstadı olduğunu zaten biliyorduk.
Hem biliyor, aynı zamanda gün be gün tanıklık ediyorduk.
Eee hepimizin kafasında bir Özkök tanımı var neticede.
Ama itiraf etmeliyim, Çölaşan''ın kitabında yer alan diyaloglar zihinlerimizdeki bulanık, zaman zaman şekil değiştiren tanımları, netleştirip ete kemiğe büründürdü.
O satırlara bakalım;
E. Özkök; Hürriyet''i yönetmek Türkiye''yi yönetmekten çok daha zor. Bu işin başında bugün ben varım. Ben aslında gazetecilik yapmıyorum burada biliyor musunuz!
E. Çölaşan; Ya ne yapıyorsun?
E. Özkök; Ben cambazım cambaz. Cambazlık yapıyorum. Siz bilmezsiniz, benim zamanımın ancak yüzde 20''si gazetecilikle geçiyor, yüzde 80''i cambazlıkla geçiyor. Benim karşımda patron var, kızları var, damadı var. Hangisine dert anlatacağımı şaşırıyorum. Yediğim fırçanın haddi hesabı yok.
İşte bu kadar!
Amiral gemisinin kaptanı kendisini ''cambaz'' olarak tanımlıyor.
Yaptığı işin kılıç gibi keskin yanı bilinsin, ustalığı tescil edilsin istiyor.
İşin ticarete tekabül eden kısmı malum.
Ama madalyonun bir de diğer yüzü var.
Başta bir patron, hatırı sayılır sayıda patron kızı, gücü avuçlarının içinde tutan dirayetli bir damat...
Daha ne olsun!
Özkök fotoğrafı netleştiriyor;
E. Özkök; Bakın, benim yaptığım işi iyi bilin. Ben burada gazetecilik değil jonglörlük yapıyorum. Elimdeki beş topu yere düşürmeden havaya atıp tutuyorum.
Cambaz ya da jonglör fark etmez!
Amiral gemisinin kaptanı Ertuğrul''un, her ölümlünün yapamayacağı bu zor işin altından başarı ile kalktığını herkes biliyor.
Ve artık yazdığı başarı öyküsüne rağmen verdiği ciddi ödünleri de…
E. Özkök; Senin yüzünden her gün fırça yiyorum, azar işitiyorum.
E. Çölaşan; Kimden fırça yiyip azar işitiyorsun?
E. Özkök; Kimden olacak patrondan. Yapamayacaksan, bu işi beceremiyorsan bırak git diyor. Senin yüzünden vallahi billahi yalama oldum.
Kayda değer bir diyalog…
Ama daha dikkate şayanları da var!
Amiral gemisinin cambaz ve de jonglör kaptanı, bir yazarını hizalama çalışırken iktidarı da seyir defterine kaydediyor.
Muhtemelen defterin en yoğun olan, ''zamanı geldiğinde hesabı görülecekler'' kısmına…
Birlikte okuyalım;
E.Özkök: Hükümeti az yaz. Yazdıkça inandırıcılığını kaybediyorsun. Az eleştir. Beyler hiç merak etmeyin, biz bu iktidarla er veya geç papaz olacağız.
E.Çölaşan: Ne zaman olacağız? Olacaksak şimdi olalım!
E.Özkök: Şimdi erken. Zamanı gelecek! Biz onlara dünyayı dar edeceğiz. Kimse merak etmesin”
İktidara dünyayı dar etmeye ant içen amiral gemisinin kaptan, hedefe varmak için her yolu mubah görüyor.
Ötesi yok!
Bir Özkök yazısının ardından akıllara gelen “Durup dururken niye mavi boncuk! Bu köpükler saçan kızgınlığın nedeni de ne? Aba altında sopa gösteriyor da niye? Bu romantik destek neyin nesi?” soruları tek tek karşılık buluyor.
İşte böyle…
Ama hepsi bu kadar değil.
Amiral gemisinin cambaz kaptanı yarın hepimizi yine şaşırtabilir.
Tüm duyduklarımıza rağmen bize yeniden gazetecilik dersi vermeye, veciz yazılarıyla etik nutuklar çekmeye başlayabilir.
Paşa gönlü istediği zaman barış rüzgarları estirip, dilediğinde savaş ilan edebilir.
Evet evet!
Çölaşan''ın kaleminden çıkan ciğer filmine rağmen.
Ne de olsa kaptan köşkünde oturan o!
Üstelik cambaz olan da…
