Bu ''yazı tatili'' hiç yaramadı bana!

Gündem öyle yoğun, öyle hararetli ki…

Çok kararsızım, acaba hangi mevzuya, nereden dalsam?

Kalemi Sav''a mı sarsam, savcıya mı dolasam, yoksa malum yargıca mı baksam?

Bunca aradan sonra, konulardan konu seçmek de seçilen konunun iki yakasını bir araya getirmek de kolay olmayacak, biliyorum.

Kapatma davasında vücut bulan ''yargı darbesi''ni alın mesela…

Hukuki zemini olmayan, başsavcının siyasi temele oturttuğu, Anayasa Mahkemesi''nin tam da aynı gerekçeyle kabul ettiği dava için, bu saatten sonra ne yazılabilir?

Veya…

Savcı Abdurrahman Beyefendi''nin hazırladığı iddianamedeki, kapatma gerekçeleri için ne söylenebilir?

Yaşasın ''google kardeşliği'' mi?

Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili ile Kara Kuvvetleri Komutanı''nın karargâhta üçlenen, güvenlik kameraları karartılarak, komutanlık katı boşaltılarak, önce yalanlanıp sonra doğrulanarak yapılan o görüşmenin, yorum kaldırır yanı var mı?

Derin sulara girmeyeceğim, endişelenmeyin!

Zaten zihnim de hukuki değil, insani konular üzerinde jimnastik yapıyor şu sıralar.

Gündemde ağır başlıklar cirit ata dursun, beni en çok Abdurrahman Bey''in bilgisayarla ilişkisi düşündürüyor.

Bi hazırladığı iddianameye bakıyorum, bi beyefendiye…

Sonra kendisini ''sörf meraklısı'', ''orta karar bir bilgisayar kurdu'' olarak gözümde canlandırmaya çalışıyorum.

Ama ne kadar uğraşsam olmuyor!

İki figür ''şak'' diye aynı kareye oturmuyor!

Nasıl desem, bu biraz Sezer''i pistin ortasında çiftetellide, Kanadoğlu''nu mutfakta yaprak dolması sararken hayal etmek gibi…

Sahi, sayın savcımız internette hangi sıklıkla sörf yapıyordur?

Google ile ahbaplığı ne kadar eskiye dayanır?

Dar zamanda yardım aldığı hocaları var mıdır?

Tamam, hazırladığı iddianamedeki performansından yola çıkarak, şu kadarını biliyoruz.

Başsavcı Anayasa''nın 10 ve 42''inci maddesinin ilk tur oylaması yapıldıktan sonra sabahın kör karanlığında, takriben 07 sularında, üstelik ''izin günüm'' demeden ''muhtelif google dalışları'' yapmıştır.

Hedefe ulaşmak, kapatma gerekçelerini toplamak için seçtiği “Kur''an, kan, ümmet” gibi fevkalade isabetli(!) anahtar kelimelerle, iddianamenin en mühim(!) delillerine ulaşmıştır.

71 yasaklı arasına dahil ettiği, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım''la ilgili feci bir ''google kazası'' yaşamıştır, kabul ama…

Ama bu durumun, bizim konumuzla alakası yoktur!

Yine de parantez açıp, duymayanlar için kısaca özetleyeyim;

Sayın savcı, bir delil avcısı olarak çıktığı sörf turlarında birinde, anahtar kelimeyi ''kan'' seçip ''enter'' tuşunu basınca, bi parça ''mal bulmuş mağribi'' hissiyatına yenik düşmüştür.

Bir internet sitesinde sadece 24 saat kalan haberde, Bakan Yıldırım''ın ''reformlar kanlı oldu'' dediği iddiasını, jet hızıyla iddianameye uçurmuştur.

Daha sonra ne haberin siteden kaldırıldığından ne de tek yasal belge olan valilik tutanağında (-ki bu belge, genel kurula katılan hükümet komiseri tarafından tutulup, 6 görevli tarafından imzalanmıştır) böyle bir ifadenin yer almadığından haberi olmuştur.

Sayın savcının sanal alemden indirdiği asılsız cümleyi, delil olarak dosyaya koyması, ciddi bir ''hukuk skandalı''dır.

Tarihte ilk kez bir iktidar partisi, bilgisayar meraklısı bir savcı eli ile sanal alemden toplanan metinlerle, üstelik gerçek dışı ifadelerle davalık olmuştur.

Asıl konumuza dönersek;

Neticede tüm bunlar, bu beyefendinin hukuk adamlığını sorgulatır, bilgisayarla ilişkisini değil!

Bu kertede, muhayyile zafiyetim yüzünden sayın savcıya haksızlık edecek değilim.

Performansı ortada, kendisine buradan tebriklerimi iletirim!

Takdir edersiniz ki, bu bilgisayar işi alengirli bir iştir ve muhakkak ''yes'' ya da ''no'' tuşuna basma becerisinden daha külliyetli bilgi gerektirir.

Sav''ın kulakları çınlasın!