|
Karakuş ve tefeci

Başlığımız hukukun gerçeği ile vakanın hakikati de olabilirdi.

Konumuzla ilgili Karakuş Kadı’nın fıkrası şöyle:

Tefecilerden biri bir gün Karakuşa gelir. Alacaklı olduğu fakirlerden biri için dava açar. Karakuş borçlu fakiri çağırtır.

- Niçin borcunu ödemiyorsun?

- Ödemek istiyorum, bir türlü ödeyemiyorum.

- Anlamadım niye?

- Çünkü ne zaman ödemek için evine gitsem, kendisini evde yok dedirtiyor.

- Sence niye böyle yapıyor?

- Maksadı biraz daha zaman geçsin de, ben daha fazla faiz ödeyeyim diye. Nitekim borcum on altındı şimdi on beş altın oldu.

Biraz düşünen Karakuş, haksızın davacı tefeci olduğunu anlar, hemen hükmünü verir:

- Alacaklıyı derhal hapsediniz. Borçlunun eline yine para geçer, ödemek için evine gider. Bu adam yine yok dedirtir. Oysa hapiste olursa, borçlu onu hapiste bulur, borcu daha fazla çoğalmadan borcunu öder.

Karakuş tefeciye ve borçluya dönerek:

- Bu hal ikiniz için de en hayırlısı. Sonunda biriniz hapisten, diğeriniz de borçtan kurtulmuş olur.

Titreyen tefeci:

- Aman efendim, merhamet! İçeride ne kadar kalacağım?

- Faiz olarak alacağın beş altın miktarı kadar...

*

Olay günümüzün yürürlükteki hukukuna bakarak yorumlandığında Karakuş’un verdiği hükmün geçerliği olmadığı söylenebilir. Tefeci, belki tefecilikten dolayı cezaya müstahak olabilir. Ama evinde bulunmamak veya bulunduğunu gizlemek dolayısıyla cezayı gerektirecek bir fiil ika etmiş değildir. Kişi evinde oturur da oturmaz da… Kapısı çalındığında açar da açmaz da… Bunlar cezayı gerektirecek fiiller arasında sayılmaz…

Durumun görüntüsü yasa açısından böyle değerlendirilebilir.

Ama olayın bir de hakikat açısından belli olan bir içyüzü var. O da borçlu kişinin anlattığı durum… Borçluyu daha çok borçlandırmak ve onu zora sokmak isteyen tefecinin fiili, toplumsal huzur açısından men edilmesi gerekiyor. O kendiliğinden olumsuz tutumundan vaz geçmediğine ve vaz geçmeyeceğini de belli ettiğine göre ona yaptırım uygulamak gerekiyor.

Günümüz hukukunun kişi hakları ve özgürlükleri açısından tecviz edilemez gibi görünen Karakuş’un hükmü, makro düzeyde ve makro düzlemde değerlendirildiğinde yerden göğe haklı görünüyor.

Yasanın mantığı ile ilahi adaletin gerektirdiği mantık kimi zaman birbiriyle telif edilemez biçimde ayrı düşebilir. Bu, aynı zamanda hakikatin gerçeği ile

gerçeğin hakikati arasındaki farkı da işaret eder.

Tıpkı hukukun eldeki delillere göre hüküm verilmesi gerektiğini öngören usul kuralının gösterdiği gerçeklik ile gerçeğin kendi zatında taşıdığı hakikat ve onların farkı gibi…

Burada bireysel açıdan (mikro düzlemde) görünen gerçeklik ile kamu açısından (makro düzlemde, ilahi açıdan) görünen gerçeklik arasındaki farka dikkat etmek gerekiyor.

#Hukuk
#Borç
#Tefeci
4 yıl önce
Karakuş ve tefeci
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı