|
Kafkasya ısınıyor

Son zamanların en huzursuz coğrafyalarından birisinin İran olduğu çok âşikâr. Bu huzursuzluk sâdece devlet-toplum arasında yaşanmıyor. İran, aynı zamanda küresel ölçekte ve onun bölgesel yansımaları olarak hayli sıkışmış vaziyette. İran, zâten, on senelere sârî olarak küresel sistem tarafından sıkıştırılıyordu. Bunu geriletmek adına İran evvelâ Rusya ile yakınlaştı. Ama attığı daha radikal adım, Çin ile hemen her seviyede yakınlaşmasıydı. Gâliba bardağı taşıran damla da bu oldu. İran’ın ipi çekildi.

İran-Rusya yakınlaşmasının pratiklerini en başta Sûriye’de görüyoruz. İran, Türkiye ile dönemsel yakınlıklar sağlamadı da değil. Ama, Türkiye-İran ilişkileri, bilhassa
siyâsal ve diplomatik
sâhalarda pek de iyi gitmedi. En başta Sûriye ve Irak’ta karşı saflardaydık. İran, bütün gücüyle, başından sonuna, Rusya ile berâber Esad rejimini destekledi. Herkes ayrıntılarıyla bildiği için, işin bu kısmını ayrıca anlatmaya gerek yok. Irak’da ise, yer yer kendisi için pürüzlü de olsa, Şiiliğin yaygın siyâsal desteğini arkasına aldı.(Haşdi Şâbi vb örgütler tam da bunun meyvasıdır). Kuzey Irak Kürt coğrafyasındaki en kriritk bölünmenin taraflarından
Talabânî ve Süleymaniye’yi
, Türkiye’nin desteklediği
Barzânî ve Erbil
karşısında yanına aldı. Yetmedi; Haşdi Şâbi-PKK yakınlaşmasını sağladı. Talabânîleri ve Gorânîleri devreye sokarak PYD ile Kuzey Irak Kürtleri arasında bir birleşmeyi gerçekleştirmek için çalıştı; hâlâ da bunun arkasını bırakmış değil.
Zamân içinde Türkiye, Sûriye’de, Batı tarafından yalnız bırakıldı. Keşke her şey o kadarla sınırlı kalsaydı. Batı, Türkiye’de iyice zayıflatılmış olan PKK’yı -belki de zayıflatılmasına bilhassa göz yumuldu- Sûriye’de eğitip donatarak
Türkiye’nin egemenliğini tehdit edecek şekilde
yeniden sahneye çıkardı. Bu, sözüm ona IŞİD “belâsına” karşıydı. İslâm’ı en kan içici şekillerde yorumlayan, kafa kesen, küçük kızların ırzına geçen, onları alıp satan
IŞİD’e karşı
; seküler, kadına ve çevreye saygılı
PYD imgesi
dünyâ kamuoyuna mâl edildi. Batı’nın gözünde İran’ın imgesinin de ne kadar kötü olduğunu biliyoruz. Ama, “beterin beteri vardır” kabilinden IŞİD üzerinden İran ve onun IŞİD’le savaşan uzantıları yıkanmış mı oluyordu?
Beterin beteri, biraz da beteri kurtarmak için
midir? Doğrusu bu soru, gündem İran olduğunda hep kafamı kurcalamıştır. İran IŞİD üzerinden odaktan çıkarken, Türkiye IŞİD konusunda suçlanıyordu. Buna gülünür mü, ağlanır mı, bilemiyorum. Her neyse, neticede Batı’nın ittirmesiyle Suriye’de sahneye çıkan ama yapayalnız; üstelik IŞİD’e destek vermekle suçlanan Türkiye, Batı tarafından ne kadar dışlandığını görmüş olmalı ki, nihâyet aklını başına alarak kendi inisyatiflerini geliştirmeye, Rusya ve İran ile pek çok alanda işbirliği yapmaya başladı.
Şu aralar, kör topal da olsa,
Avrasya’nın üç devleti arasında başlamış olan işbirliği süreci
Batı tarafından
çökertilmek
isteniyor. Rusya, en büyük parça olarak Ukrayna’da ne zaman ve nasıl biteceği belli olmayan bir savaşın içine itildi. İran, derhâl vaziyet alarak Rusya’nın yanında yer aldı. Vaktiyle sütten ağzı yanmış olan Türkiye ise, bu defâ akıllılık yaparak tarafsızlık siyâseti ortaya koydu. (Bu, hiç şüphesiz Rusya için İran’ın verdiği destekten daha kıymetliydi). Batı, Türkiye’yi kesinlikle birinci derecede Rusya ve ikinci derecede İran’dan, onları da Türkiye’den uzaklaştırmak istiyor. Eğer bu olmazsa, yapacağı, tam aksine Türkiye’yi Rusya ile aynı kaba koyarak açıkça düşmanlaştırmak olacaktır. Türkiye-İran ilişkileri çok daha kırılgan. Nitekim Âzerbaycan- Ermenistan savaşı bunu gösterdi. İran, kendi içinde Türklük sorununun büyüyeceğini düşünerek ve de büyük bir hatâ yaparak Ermenistan’ın yanında yer aldı.Bunun Türkiye-İran ilişkilerini gerdiği kadar, Rusya-İran ilişkilerini de gerebileceği âşikâr. Çünkü Ermenistan, İran’ın desteğini alırken, Rusya ile arasına mesâfe koyarak, tercihini Batı’dan yana yaptığını açıkladı. Pelosi’nin, CIA ve MI6’nın en yüksek perdeden Ermenistan’a yaptıkları ziyâretler bunu gösteriyor. Ne tuhaf değil mi? Batı’nın düşmanı, Rusya’nın dostu İran, Ermenistan odağında, Batı’nın partneri oluyor ve sâdece Türkiye ve Azerbaycan’ın değil, Rusya’nın da karşısına geçebiliyor. Diğer bir tuhaflık ise İsrâil’in, Azerbaycan’ın yanında yer alarak ABD ve Fransa’nın siyâsetlerini paylaşmaması. Ama bu, sâdece bir görüntü.
Son kertedeki İran-İsrâil hesaplaşmasının bir ayağının Kafkasya’da yaşanacağı
anlaşılıyor. Türkiye’ye bir
Kürt
Sorunu
hediye eden Batı, İran’a da bir
Türk Sorunu
hediye edecek. İran’daki rejim de buna savunma refleksi üzerinden teşne. Gâliba düğmeye basıldı.. İran’daki Âzerbaycan Sefâreti’ne karşı yapılan son terör eylemleri ve ardından gelen İsfahan’daki saldırılar buna işâret ediyor.
Pekiyi, amaçlanan ne? İran, eğer kendi nüfûsu içindeki Türkleri başka türlü düşünüp, İsrâil’in ön almasına izin vermeden, Ermenistan karşısında Azerbaycan’ı desteklese ve bu işbirliği Pakistan’ı da içine alıp Türkistan’a doğru gelişseydi bugünkü manzara nasıl olurdu acaba? Türkiye-Rusya-İran işbirliği, Kafkasya’dan Türkistan’a uzatılabilseydi, bu sinerjinin gücünü hesaplayabiliyor muyuz? Ama İran, tersini yaptı. Süreç, İran’ın parçalanma ihtimâlini taşıyor. İsrâil’in, İran’ı parçalayabilirse ve Azerbaycan, ister üniter ister federatif yapıda genişlerse,
Türkiye-Âzerbaycan, Âzerbaycan-İsrâil
ilişkileri nerelere evrilecektir?
Alt ve orta seviyelerde kimin nerde pozisyon aldığı, kim ile çatıştığından ziyâde, üst seviyede kimin kim ile uzlaştığı
daha mühim. Kafkasya’nın hâl-i hazırı tam da bunu gösteriyor. Şimdiden düşünmeye başlamak lâzım. Zihnimde bâzı senaryolar uçuşuyor. Vakti geldiğinde, inşaallah bunları yazarım…
#Türkiye
#İran
#Rusya
#Azerbaycan
#İsrail
1 yıl önce
Kafkasya ısınıyor
Kürdistan İşçi Partisinin (PKK) Kürt-işçi katliamı
Korku zamanı
Boykotta kafalar neden karışık
Kimin enflasyonu
Terör örgütü elebaşı olarak İsrail portresi…