|
10 yılda 4 veda

Kaderin tecellisine bakın ki Yeni Şafak'ta nev-i şahsına özgü 3 iyi insan kalp krizinden hayata veda etti.



15 Temmuz hain darbe girişiminde şehadet şerbetini içen Mustafa ile beraber 4 iyi insanı uğurladık.



Nusret, Hamit, Mustafa ve Akif; 10 yılda 4 veda.



Nusret Özcan

1958 İstanbul doğumluydu. 2007 Haziranında 49 yaşında kalp krizi ile veda etti.



Hamit Can

1959 Mardin doğumluydu. 2012 yılının Şubatında 53 yaşında kalp kriziyle veda etti.



Mustafa Cambaz

1963 Yunanistan Gümülcine doğumluydu. 15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminde 53 yaşında şehadet şerbetini içti.



Akif Emre

1957 Kayseri doğumluydu. 2017 Mayısında 60 yaşında o da eski dostları gibi kalp krizi ile veda etti.



Hepsiyle de Yeni Şafak'ın kuruluşunda beraberdik.



Hepsiyle de dostluğumuz hayata veda ettikleri güne kadar sürdü.



Akif Emre ile hem Yeni Şafak hem de son 5 yıl içinde internet medyasında beraberliğimiz devam etti.



***


Ne diyordu Akif Emre 18 Mayıs 2017 tarihli Yeni Şafak'taki “Çürüme de umut da hep olacak” başlıklı yazısında:


“Elimizi uzattığımız her şey çürüyor.



Belki de dokunduğumuz için biz çürütmekteyiz.



Gördüklerimiz kirleniyor.



Baktıklarımız bizi kirletiyor, içimizi…



İşittiklerimizden dolayı, bildiklerimizden dolayı acı çekmeye başlıyoruz.



Birebir şahit olamasak bile...



Acı çekmeye icbar ediliyoruz sanki ya anlatılanlar gerçek olduğu için yahut gerçek yerine sahte gerçekler ikame edildiği için.”



***


“Bu denli yozlaşma, çürümeye mahkûm olmak duygusu bizatihi insanın içini kemiren bir şey. Sadece insan teki olarak her birimiz değil toplum da içten içe çürüyor.



Korozyona uğrayan

metal aksam

gibi temas ettiğimiz hava çürütüyor.



Soluklanırken damarlarımızdaki akışın pelteleştiğini hisseder gibiyiz..



Bunca karamsarlık kuşatmasına maruz kalmamızın asıl nedeni de

birilerinin bunları hiç düşünmüyor olması,

tam anlamıyla şenlikli bir zafer havasını yaşıyor olmaları.



Çürürken bile zafer takı kurduğunu düşündüren bir muhayyile hakim.”



***


“Her şeyin bir kuşku sebebi olduğu ortamda sağlıklı düşünmek, davranmak mümkün mü?



Ya da her şeyin olağanlaştığı, her tür

çürümenin normal karşılandığı

bir ortamda normal davranmak ne kadar normal bir şeydir?.



'Seni öldürmeye gelen sende dirilsin'

diyen bir özgüvenin diriltici soluğuyla birbirimizin gönüllerini ferahlatıyor, yeşertiyorduk oysa.



Hayatın, benliğin, varoluş idrakinin bu denli pörsümeye yüz tuttuğu,

değerlerin tersine çevrildiği

bu hal sadece dışımızda bize dayatılanlardan mı kaynaklanıyor?



Yoksa bizatihi kendi özümüzle, onun beslediği çevreyle,

siyasayla, toplumla

kurduğumuz ilişkilerin sonucu muydu?



Yoksa içinde bulunduğumuz

haleti ruhiye

bize böyle bir dünya mı takdim ediyordu?



Yoksa her şey bir

yanılsamadan

mı ibaretti?”



***


Polyanna mutluluğu

oynamak ne kadar aptalca geliyorsa nihilist bir içe çöküşün karanlık sularında boğulmaya kendimizi, toplumu mahkûm etmek de o derece anlamsız, hatta saçma olacaktı.



Sahte bir hakikat

sunan kurguyu sorgulamakla işe başlayabiliriz mesela. Her şeyi yeniden konuşma cesaretini takınarak.”



***


“Evet, hiç bu kadar sahtelikler, ikiyüzlülüklerle kuşatılmamıştık.


Muhtemelen yanı başımızdakiler, hatta bizler bu sahtelikten birer parça nasibimizi almış olabiliriz.



İnsan olmaklığımızdan siyasete, gönül iklimimizden enformatik cehalete uzanan kendi oluş şartlarımızdan uzaklaşma ile yüzleşme cesaretine ihtiyaç var.



Belki de anlık bir pırıltının içimizde çakmasına,

aşka, samimiyete, adanmışlığa

ihtiyaç var. Bunların yerine kabuk bağlayan şey her ne ise işte odur içten içe bizi,

hepimizi çürüten kimya

.



Ne ki

sahte hakikatlerin

kararttığı çevremizde, dört bir yanımızı kuşatan yalancı mutlulukların perdeleyemediği, hayata anlam katan, kendi özümüzü hatırlatan bir ses, bir tebessüm,

dokunduğu yerde bereketi yeşerten bir el

mutlaka olacaktır.



Çürümeyen

, umudu, yaşamayı, yaşamanın anlamını yitirmeyen, dokunduklarından, seslendiklerinden ötürü bereketi beraberinde getiren

inanmış yürekler

var olduğunu bilmek umudun kendisidir.”



***



Bugün

Akif Emre'yi

imtihan dünyasından asıl mekanına uğurlarken hocanın nasıl bilirdiniz sorusuna;



'İyi bilirdik'

diyeceğiz.



'Hakkınızı helal ediyor musunuz' sorusuna da '

Helal olsun'

diyeceğiz.


#Akif Emre
#15 Temmuz
#Samimiyet
7 yıl önce
10 yılda 4 veda
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset