|
Rövanş bunun neresinde?

Ergenekon soruşturması kapsamında ortaya dökülen ilişkiler ağı Türkiye''de tarihi neredeyse yarım yüzyılı bulan bir kirli ilişkiler ağının resim karelerini tamamlıyor. Bu öylesine kanıksanmış bir ilişkiler ağı ki, bu ağı çözmek üzere bu ağa bulaşanların, bu ağ üzerinde iki adım ileri gidemedikleri defalarca gösterildi.

Susurluk dolayısıyla ağın ucu bir kez yakalanmış sanıldı, ama bu yakalandığı zannedilen uç hemen yakalayanları ağın içine çekmeyi başardı. Susurluğa karşı gelişen kamuoyunu bizzat “Susurluk ilişkiler ağı” kısa süre içinde kendi lehine dönüştürmeyi başardı ve “sürekli aydınlık için bir dakika karanlık” gibi şık bir sivil protesto kampanyasıyla bu uyandırılmış kamuoyu 28 Şubat sürecinin psikolojik mücadele zeminine ustaca koşturuldu. O dönemin ve sonraki dönemlerin siyasi aktörleri oluşan boşlukları değerlendiremedikleri için 28 Şubat sürecinin bu boşlukları doldurmasına sadece seyirci kaldılar.

Boşlukları değerlendiremediler, çünkü devletin belli bir aşamasından sonrakiler için bazı suçları, ne kadar büyük çaplı olursa olsun, devletin en doğal hakkı gibi görme yanlışını sürdürdüler. Bu ilişiler ağının üzerine gitmeyi akıllarında bile geçiremediler, çünkü bu kirli ağa olağanüstü bir gizem ve akıl vehmettiler. Kendi siyasi varlıklarına ve iradelerine güvenmediler. Kendilerinin meşru, bu ilişkiler ağının gayr-ı meşru olduğunu idrak edemediler. Kendi meşruiyetlerini boğazlarına kadar suça bulaşmış olan odaklarca tezkiye edilmeye bağladılar. Bu tezkiyeyi aldıkça bu ilişkiler ağının suç ortağı olmaya devam ettiler.

Doğrusu bugün adı Ergenekon olarak temayüz eden bu ilişkiler ağı asıl büyük gücünü siyasilerin kendi güçlerini yeterince değerlendirememeleri, kendi güçlerine inanmamaları oluşturmuştur. Ama güçleri ister siyasilerden gelsin ister kendi birikimlerinden veya pervasızlıklarından gelsin, sonuçta Türkiye''de siyaseti sürekli olarak kıskaç altında tutmaya çalışan ve siyasal alanı siyasilere hiçbir şekilde bırakmamaya niyetli güçlü bir kesimin varlığı bir sır değildir.

Bugün Ergenekon soruşturmasının vardığı nokta bu ilişkiler ağına karşı şimdiye kadar hiç denenmemiş ama Türkiye''nin normal bir hukuk devletine dönüşmesi için son derece gerekli ve alabildiğine haklı bir müdahaleden başka bir şey değildir. Türkiye bu ilişkiler ağına dokunup tasfiye etmedikçe bir hukuk devleti iddiası taşıyamaz.

Garip bir biçimde Ergenekon ilişkiler ağı döküldükçe gizemi çözülüyor, büyüsü bozuluyor. Böyle olunca birilerini bir hayal kırıklığı sarıyor ve bu ağın darbe yapma konusunda sergilediği beceriksizliği, Türkiye''de zaten bir darbe ihtimalinin mevcut olmadığı sonucuna bağlıyor.

Oysa bütün darbeler zaten bütün gizemini suç organizasyonunun doğal gizliliğinden alır ve ortaya dökülmedikçe ve başarıya ulaştıkça gizemini devam ettirir. Türkiye''de bir darbe ihtimalinin yokluğu bile aslına bakılırsa tam da Ergenekon soruşturmasında foyası ortaya çıkan ilişkilerin büyü-bozucu etkisi sayesinde söylenebiliyor.

Sorun şu ki darbe teşebbüslerinde neden olağanüstü bir akıl arıyoruz ki? Darbe teşebbüslerinin bir tarafında her zaman olağanüstü derecede akıl-dışı bir ihtiras yok mudur? Gözünü iktidar hırsı bürümüş kadroların işbirliği ile olmuyor mu darbeler?

Ayrıca bugün Türkiye''de bir darbe için ulusal veya uluslar arası zeminin mevcut olmamasını siz gelin de o darbecilere anlatın. Ne yazık ki darbeci akıl ile rasyonel, ülkenin ve insanın onuruna filozofça bakabilen akıl aynı paralelde çalışmıyor.

Nokta Dergisinin ortaya çıkardığı “darbe günlükleri” gerçekten bu ülkenin demokrasi tarihine kazandırılmış gerçek bir belgesel niteliğinde. Oradan darbeci aklın nasıl laubali bir akıl olabildiğini görebilirsiniz.

Ergenekon dolayısıyla tutuklanmış veya gözaltında olanların yargı sürecinde suçları kanıtlanmadıkları sürece haklarında bir şey deme hakkımız tabii ki yok. Ama meseleyi getirip bu noktaya niye dayıyoruz ki? Sonuçta ortada artık varlığı kanıtlanmış bazı suç teşekkülleri, girişimleri ve bu teşekküllerin sonu cinayetlerle, nefret mitingleriyle, provokasyonlarla, meşru hükümetlerin çalışmasını engellemeye dönük çabalarla biten eylemleri var. Bütün bu eylemlerin birbiriyle eşzamanlılığı ve ahengi insanda hiç mi bir merak uyandırmaz?

Sonuçta iki yıl önce Türkiye''de Danıştay binasına bir katliam girişiminde bulunuldu ve olayın izi biraz sürüldüğünde bunun görünenden biraz farklı olduğu anlaşıldı.

Sadece bu bile bütün bir toplumun nasıl enayi yerine konulduğunu gösteriyor ve bu aldatmanın peşinden gitmek için başka hiçbir hesaba gerek yok.

Ne rövanşından bahsediyorsunuz?

16 yıl önce
Rövanş bunun neresinde?
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’