Hollanda mücadelesinin öncesinde bir basın mensubu teknik direktör Fatih Terim''e ''Siz daha önce göreve gelseydiniz ne değiştirdi?'' tarzında bir soru sordu, Terim de kendisine yakışır şekilde ''Ben daha evvel gelsem bir şey olmazdı. Abdullah hoca ve ekibi gayet iyiydi. Onlar olmasaydı buralarda olamazdık'' cevabını verdi.

Kusura bakma hocam ben senin kadar mutevazi olamayacağım. Zararın neresinden dönülse kârdır ancak bizim döndüğümüz nokta malesef bizi kâra geçiremedi, yani açık ve net olarak çok ama çok geç kalındı.

Abdullah Avcı göreve gelirken İstanbul Büyükşehir Belediyespor dışında tecrübesi olmaması eleştirilmiş, büyük maçların baskısını kaldıramayacağı dillendirilmişti. Bu, öngörülenlerin sadece biriydi, öngörüldüğü gibi de oldu. Abdulah Avcı, ''iyisini ben bilirim'' nidalarıyla yaptığı kadro seçimlerinde kritik hatalara düşerek kolay puan kayıplarına neden oldu. Sonrasında da yanlışlar yanlışları takip etti.

Geçmişi konuşmanın bir faydası yok ben de biliyorum ancak bazı şeyleri hasır altı yapamıyorum. Susalım da sorumlular unutulsun mu? Dile kolay; bir Dünya Kupası''nda daha televizyon karşısında olacağız.

Fatih Terim ile birlikte umutların yeniden yeşermesi, kazanılması zor olan Hollanda maçını saymazsak kayıpsız yolun sonuna gelinmesi, ne kadar büyük bir şey kaçırdığımızın farkına varmamızı engelliyor. 2014 Haziran''ı geldiğinde, futbolun beşiği Brezilya''da futbol coşkusunu televizyondan izlediğimizde bunun farkına varacağız.

Romanya''nın veya elenirse Play-Off''taki rakibinin yerine Milli Takım''ı koyacağız, defalarca ''Ah biz olacaktık ki'' diye başlayan cümleler kuracağız. Şimdi o kadar değil belki ama ''işte biz o gün üzüleceğiz.''