|
Tribünleri doldurabilirsin ancak...

Beşiktaş"ın yıllar sonra ilk defa derbide bu kadar açık ara favori gösterildiği bir süreç yaşadık bu hafta. Bu Beşiktaş"ın ilk 4 haftada nereden nereye geldiğinin en büyük kanıtıydı. Rekorlar yazıldı, çizildi; koşu mesafeleri çarpılıp biçildi, psikolojik faktörler tartıldı vesaire...

76 bin 500 kişilik taraftar desteği, kazanılması halinde 10 yıl sonra gelecek "lige en iyi başlangıç rekoru", Beşiktaş"ın ligin en çok koşan takımı oluşu... Bunların hepsi lafta kaldı.

"Bir maç oynanmadan kazanılmıyor..."

Bu benim yazımın ana fikrini oluşturan cümleydi.

Beşiktaş"ın rakibinin ölü veya diri Galatasaray olduğu, Beşiktaş"ın bir takım yanlışlarının, daha doğrusu yapması gereken yerde yapamadıklarının rakibini sürekli oyunda tuttuğundan bahsetmiştim. Gökhan Töre"nin ikinci yarının başında kaçırdığı pozisyonun maçın kırılma noktası olduğunu, ondan önce Tolga"nın Burak"a iki yüzde yüzlük pozisyonda "dur" deyişi olmasa G.Saray"ın üstünlüğü çoktan bulacağını da yazmıştım.

Yenen iki golde de kademe hatasının gün gibi ortada olduğu, ilk gol öncesi Serdar Kurtuluş"un topu taca vurmaya acıdığı, ikinci golde de Veli Kavlak"ın hızlı atağın başlangıcını yapacağı yerde topu Burak"ın önüne resmen bırakmasını yanlışlar olarak sıralamıştım.

G.Saray"ın Real Madrid"den 6 yiyebileceğini, isterse Şampiyonlar Ligi"nde her yıl gruptan çıkmasa da orada çoklukla ter dökmüş bir takımın, o ligin yıllarca tozunu yutmuş ayakların tecrübesini konuşturduğunu belirtmiştim.

Beşiktaş"ın sadece bir maç kaybettiğini, kaybetmesinin doğal olduğunu, yine kaybedebileceğine vurgu yapmıştım... Ta ki uzatma dakikalarında utanç görüntüleri yaşanana kadar.

Binlerce taraftarın sahaya girişi, Melo"nun gördüğü kırmızı kartın; ya da kenara çıkarken gösterdiği tepkilerin bir sonucu olarak gösterilemez.

Beşiktaş hiç mi kaybetmedi? Ya da 4 maç üst üste kazanan bir takımın yenilme lüksü olamaz mı? Belli ki bazıları sahadaki sonuçtan daha fazlasıyla ilgileniyor. Belli ki birileri polis kovalamayı alışkanlık haline getirmiş. Maçtan önce saatler süren "derbi-fest" yapıldı; konserler, eğlence... Belli ki şişede durduğu gibi de durmuyor.

Evet başta yazımın ana fikri "Bir maç oynanmadan kazanılmıyor"du. Ta ki maç yarıda kalana kadar.

"Tribünleri doldurabilirsin ama taraftar olamazsın"

11 yıl önce
Tribünleri doldurabilirsin ancak...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi