Öncelikle modelin temel karakteri olan faiz indirim döngüsü tamamlandı. Böylece politika faizi kademeli olarak 2021 yaz sonundaki %19 seviyesinden %9’a çekildi.
Modelin birinci ayından itibaren TL aleyhine döviz arz-talebinin bozulması, yani dolarizasyon, hasebiyle kurda oluşan kayıpların önüne geçmek için Aralık 2021 itibariyle kur korumalı mevduat uygulaması tanıtıldı. Bugün kur, KKM’nin tanıtıldığı akşamın gündüzüyle neredeyse aynı yerde. Son üç ayda birçok para birimi dolar karşısında değer kaybederken TL güçlü kaldı ve diğer ekonomilerle kurdaki değer kaybı uçurumu küçüldü. (Bugün için TL’nin sene başından bu yana değer kaybı %39 civarında iken Japon Yeni %21 civarında değer kaybetti. Ardından İsviçre Frangı, Kanada Doları gibi paralar geliyor.)
Diğer taraftan bankaların ucuz faiz ve güçlü dış talep ortamında yatırıma aktarılması gereken kredilerini, müşterilerine döviz veya diğer finansal spekülasyon için kullandırması sorunu bir süre daha devam etti.
Sonra farklı zamanlardaki farklı kararlarla finansal düzenleyiciler selektif bir tavır kazandı ve asıl amacı olan yatırım niteliğinin dışına taşan kredi işlemleri sonlandırıldı. Döviz spekülasyonunun ve hatta manipülasyonunun önünü kesecek teknik adımlar da benzer şekilde atıldı.
Yıl ortasına kadar piyasada kredi faizleri yükseldi. Buna karşın 3. çeyrekte yapılan para politikası düzenlemeleriyle faiz oranları makul kabul edilen seviyelere çekildi.
Böylece amacına uygun kullanılacaksa dar ama görece ucuz maliyetli bir kredi piyasası oluşturuldu. Maliyetin vade kısmıysa hala sorunlu. Kredilerin vadesi yatırımın döngüsünün sağlanacağı uzunlukta değil.
Model kapsamında atılan ve çoğu, finansal kesimi modelin baltalayıcısı değil, paydaşı yapmayı hedefleyen adımların genel çerçevesi alabildiği ve alamadığı sonuçlarla bunlardır.
Türkiye Ekonomi Modeli'nin asıl büyük adımlarıysa ücretler ve vergiler tarafında atılmıştır. Bu noktada enflasyona geleceğim ama önce makro parametrelerdeki sonuçlara bakalım.
Bunlar modelin pozitif sonuçlarıydı. Diğer taraftan dünyanın gördüğü en büyük tedarik krizinin etkisiyle enerji ve hammadde fiyatları, savaşın etkisiyle gıda ve tüm diğer fiyatlar küresel ölçekte yukarı gitti. Modelin yurtiçi döviz tefecileri elinde suistimal edilmesi sonucu kurdaki değer kayıplarının küresel fiyat artışlarını katmerlendirmesi, yurtiçinde katlanılmaz bir enflasyon etkisi ortaya çıkardı. Modele uygun olarak erken tedbirler alınabilirdi ama olmadı. Enflasyonu asıl katlanılmaz kılansa atalet yaratan fırsatçılar oldu. Bunlar enflasyona 20 puan civarı katkı yaptılar.
Bu ilişkilerin kur hariç kısmı aynı zamanda ihracat rekorlarını gölgede bırakan ithalat rekorlarına, bu da modelin cari fazla hedefinin aksine cari açığa neden oldu.
İşte diğer tüm makro göstergeler olumluyken bu ikisi rahatsız edici bir etki yarattı. Turizm ve dış alem ilişkileriyle cari açığın finansmanında zorluk olmayacağı anlaşılınca modelin sorun kısmı enflasyona indirgendi.
Buna karşın model kapsamında alt-orta gelir grubunun üzerinden vergi yükü alındı/azaltıldı. Asgari ücretliler ve tüm ücretlilerin gelirlerinin asgari ücret kadar kısmı vergiden istisna edildi. Otonom harcama kalemlerinde KDV minimize edildi. Elektrik ve doğalgazda destekler tanıtıldı. Belli miktar altı borçlar ile öğrencilerin kredi geri ödemeleri affedildi. Sosyal konut ile gayrimenkul fiyatları, kira tavanı uygulamasıyla da mevcut kiracıların durumu iyi-kötü dengelendi. En önemlisi de ücretlere Ocak ve Temmuz’da iki defa olmak üzere kümülatif olarak %94 civarı zam yapıldı.
İşte model kapsamında alınan diğer tedbirler ve toplam sonuçlar bunlar. Hedefler kısmen sağlansa da kısmen beklentilerin dışına taştı.
Fakat şimdi 2023’ün kapısındayken olumsuzlar olumluya olumluların bir kısmı ise olumsuza dönecek. Çünkü baz etkisi çalışacak. Baz etkisi enflasyonda istenildiği yönde etki yapacak ancak büyümede 2022’nin ilk yarısının güçlü performansı göz önüne alındığında negatif etkisi olacak. Bir de küresel resesyon nedeniyle dış talebin düşmesi söz konusu.
Bu şartlarda enflasyon fevkalade düşecek. Ama büyüme ve istihdam kaybı oluşması riski var. Hem enflasyonun düşüşüne mani olmayıp hem istihdamı korumak gerekecek. Türkiye ve tüm dünyada baz etkisi eş anlı çalışacağından enflasyon tarafında fırsatçılara göz açtırılmazsa yeterli sonuç alınabilir. Fırsatçılık yapan şirketleri cezalandırmak yanında yöneticilerini de potaya almak gerektiğini hatırlatmak isterim.
İstihdamı korumak ise zorlu bir denklem. Dış talep düşerken yılın ilk yarısında Türkiye’nin iç talebe yaslanması gereken bir dönem olacak. İç talebi kredi yerine ücret artışlarıyla desteklemek daha adil görünüyor. Ama ücret artışlarının, enflasyonun düşüşüne mani ve istihdam kaybına neden olmaması gerektiğinden denge hassas bir hal alacak.
Geri kalan parametrelerse kredinin vadesi uzatılabilirse yeterince tatmin edici düzeyde gerçekleşecektir.