|
"Medeniyetler Çatışması" rafa mı kaldırıldı?

ABD Başkanı Bill Clinton''ın, Türkiye''nin, tıpkı geçmişte olduğu gibi, yarın da, yakın bir gelecekte dünyanın geleceğinin belirlenmesinde kilit rol oynayacağına ilişkin olarak söylediği sözler, bu sözlerden son çözümlemede pek fazla bir şey anlamasalar da elitlerimiz ve medyatörlerimiz üzerinde deyim yerindeyse bir tür "afrodizyak etkisi" yaptı.

Clintürk''e dönüştürdüğümüz ABD Başkanı''nın söyledikleri basınımızda çeşitli şekillerde "tartışıldı". Bu arada ABD Başkanı''nın söylediklerini "Medeniyetler Çatışması tezi rafa kaldırıldı; Türkiye artık Müslüman bir ülke olarak Avrupa''da, Batı aleminde yerini alacak" şeklinde yorumlayanlar da oldu.

Medeniyetler Çatışması tezi, gerçekten rafa mı kaldırıldı; başka bir şeye mi büründürüldü; yoksa ertelendi mi? Eğer, rafa kaldırıldıysa buna neden gerek duyuldu? Başka bir şeye büründürüldüyse, ne tür bir şeye büründürüldü? Ya da ertelendiyse, neden ertelendi?

Bence bu sorular üzerinde kafa yorulmadan Türkiye''nin bölgemizin, ve dolaylı olarak da dünyanın yakın gelecekte alacağı olası şekli belirlemekte nasıl bir rol oynayabileceği sorusunu cevaplandırabilmek biraz zor gibi geliyor bana.

Bunun için, ilkin, medeniyetler çatışması tezini, ve bu tezi doğuran başka bir dizi gelişmeyi yeniden hatırlamamız gerekiyor.

Önce, "liberal demokrasi" ve "serbest pazar ekonomisi" ile özdeşleştirilen ve özetlenen "Batı uygarlığının zaferi" tezi geldi. Fukuyama''nın özellikle Hegel''den esinle ortaya attığı bu teze, bir iki yıl içinde bizzat Fukuyama''nın kendisi bir şekilde itiraz etmek zorunda kaldı. Sadece Amerika''da değil, tüm dünyada yoğun tartışmalara yol açan Fukuyama''nın tezine yöneltilen kapsamlı eleştiriler üzerine Fukuyama, "fazla gaza geldiğini" itiraf etti ve aslında söylemek istediği şeyin, -özetle- kapitalizmin, komünizmi bitirmesinden ibaret olduğunu belirtti.

Medeniyet/ler ekseni

Ardından Samuel Huntington''ın "Medeniyetler Çatışması" tezi geldi. Huntington''ın çıkışının hatırlattığı en dikkate değer nokta, "hard" (=katı, kaba, keskin) ideolojilerin bittiği bir zaman diliminde, uluslararası ilişkilerin temel dinamiğinin, belirleyici gücünün medeniyetler olduğuna dikkat çekmesiydi.

Huntington''ın temel tezi ise, ilk kez tüm dünya ölçeğinde kimi zaman sanal kimi zaman da gerçek boyutlarda yaygınlaşmayı; dünyadaki tüm ülkelerin şu ya da bu şekilde kullandığı siyasi, ekonomik ve kültürel kavramları ve kurumları tek başına üretmeyi veya belirlemeyi başaran Batı medeniyetine karşı, bazı medeniyetlerin başkaldırabileceği; ve bunun emarelerinin de az çok görülmeye başlandığı; dolayısıyla Batı uygarlığına mensup ülkelerin veya bölgesel güçlerin bu gerçekleri gözönünde bulundurarak politika ve strateji üretmeleri gerektiği önerisiydi.

Huntington''ın "Medeniyetler Çatışması" gibi bir tezi veya projeyi geliştirmesine neden olan saikler nelerdi?

Soğuk Savaş''tan sonraki süreçte Batı uygarlığının ve kültürünün dinamikleri, değerleri, kavramları ve kurumları bütün bir dünya üzerinde kesin olarak küreselleşmeye, dolayısıyla Batılı hegemonik güçler de dünya üzerinde siyasi, ekonomik ve kültürel hegemonyalarını pekiştirmeye başlamışlardı.

Ancak, Batı uygarlığının, kültürünün, Batılılar''ın dünya üzerinde kurdukları hegemonyanın başka kültürleri yok etmesi, düzleştirmesi, etkisiz hale getirerek tüketmesi doğal olarak dünyada çeşitli tepkilerle karşılaştı.

Bunlardan en dikkate değer olan ve Batılı hegemonik güçleri de kara kara düşündürtmeye ve önlemler almaya iten tepkiler, İslam dünyasından geliyordu. Batılılar''ın birazcık örtük, sofistike yöntemlerle ve araçlarla yaygınlaştırmaya çalıştıkları hegemonya biçimleri, İslam dünyasında kaçınılmaz olarak yepyeni bir saldırı, yepyeni bir işgal ve yepyeni bir sömürü olarak algılandı. Müslüman toplumlarda, retoriksel ve sığ da olsa İslam''a dayalı siyasi, ekonomik ve kültürel söylemler ve projeler geliştirilmeye başlandı.

Rakipleri etkisiz hale getirmek

İşte özellikle ABD, İslam dünyasındaki bu yeni oluşumu, İslam medeniyetinin, gelecekte yepyeni söylemlerle, yepyeni bir güç olarak tarih sahnesine çıkmasının ilk işaretleri olarak gördü ve dünya üzerindeki hegemonyasını ve çıkarlarını alt üst edebileceğini düşündüğü bu yeni oluşumun durdurulması veya yutularak etkisiz hale getirilmesi, dolayısıyla tüketilmesi ve hadım edilmesi için bazı önlemler aldı.

Bu yeni oluşumun durdurulması yönünde geliştirilen sert önlemlerin uzun vadede bu hareketleri daha da güçlendireceğini düşündüğü için son yıllarda bu projeden vazgeçti ve ikinci projeyi uygulamaya koydu. Müslümanlık eksenli tüm projelerin etkisiz hale getirilmesini amaçlayan bu ikinci projenin en çarpıcı uygulaması, Türkiye''de İslam''ın izlerini silmeyi veya minimize etmeyi amaçlayan 28 Şubat süreci projesidir.

Graham Fuller, The Geopolitics of Islam başlıklı kitabında, "dünya sistemine, dünya sisteminin kodlarının dışında başkaldıran ülkeler, güçler durdurulur ve etkisiz hale getirilir" der.

Şu an, Türkiye''ye yüklenen misyon, Türkiye''nin böylesi bir başkaldırıyı, direnişi önlemesidir. Bunu yaparken, İslam medeniyetinin bir temsilcisi olarak değil, Müslümanlığın "küçük" bir unsur olarak varlığını sürdürebileceği bir ülke olarak dünya sisteminin dayandığı kodları, dinamikleri kullanarak bölgede hegemonik güçlerin hegemonyalarını sürdürmelerine katkıda bulunmaktır, Türkiye''den yapması istenen şey.

Böylelikle Türkiye''deki siyasi, ekonomik ve kültürel iktidar aygıtlarını Müslümanlığın tanımlama veya belirleme ihtimali ortadan kaldırılmış olacaktır.

Tüm bunlardan sonra, medeniyetler çatışmasının nasıl bir seyir izlediğine veya görünüm aldığına karar vermek de size düşüyor.

24 yıl önce
"Medeniyetler Çatışması" rafa mı kaldırıldı?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi