Ekranlar tıkabasa dolu, öldürülmüş, mutasyona uğramış ‘özlü sözler’le. Galat, o kadar meşhur oldu ki, bir deyim, bir atasözü, bir vecize doğru söylendiği zaman seviniyoruz.
‘Her şerde bir hayır vardır.’
Nasıl da paaat diye söylüyorlar. Hayata dair büyük bir sırrı ifşa eder gibi, olabildiğince bilge, olabildiğince olgun.
Bilgelikle bilgiçlik, olgunlukla salaklık nasıl da yaklaştı biribirine.
Her şerde, niye bir hayır olsun? Madem her şerde bir hayır var, hadi, boyuna şer işleyelim, memlekette hayır bollaşsın.
Promosyon gibi!
Muhtemeldir ki, bir Ayet-i Kerime’nin yanlış telakkisidir.
“Olabilir ki, hoşlanmadığınız bir şey, sizin için hayırdır. Ve olabilir ki, hoşlandığınız bir şey sizin için şerdir.”
Ayet-i Kerime’nin başında ne var? “Kutibe aleykumul kıtalü ve hüve kurhun lekum.”
“Savaş, size yazıldı (farz kılındı) ve o sizin hoşunuza gitmez.” (Bakara Suresi, 216. Ayet)
Sakın sakın, fetva vermeye uğraştığımı düşünmeyin. Haşa, sadece, ‘galat-ı meşhur’un menşeini arıyorum.
Bir ihtimal daha var.
Denilir ki, ‘olanda hayır vardır.’
Ehl-i tasavvuf arasında söyleyen olur. Şöyle bir saikle: Yanlış bir şeye mani olmaya çalışacaksın. Ama, diyelim mani olamadın. O zaman, demek ki onun olması gerekiyormuş. Karışmayacaksın. Allah, onun olmasını murad etmiş.
Böyle bir felsefi yaklaşım. Kendi bağlamında isabetli görünüyor. Belki bu sözün galatıdır ‘her şerde bir hayır’ cümlesi.
Şuraya geleceğim, son zamanlarda, alışık olmadığımız işler oluyor.
Diyelim, MİT Müsteşarı Hakan Fidan siyasete girmeye karar veriyor, Reisicumhur, buna taraftar olmadığını ala meleinnas beyan ediyor. Sonra iş tatlıya bağlanıyor.
Tabii güzel, tatlı şeyler de oluyor arada.
Fidan'ın siyasete girmesini sabah erken alkışlayanlar, öğleyin siliyor alkışını.
Alkışımı sildim, hükümsüzdür.
Yalakalığımı sildim hükümsüzdür.
Öğleyin silip rahat dursa önemli değil. İkindide, düdüğe ters tarafından üfürmeye başlıyor.
Sonra?
Fidan görevine dönüp, ortalık sulh olunca?
Hay dilimi eşek arısı sokaydı! Bak adam döndü MİT’e. Bak, barıştılar.
Utanırlar mı? Hiç ummam. Süper pişkindirler.
Fidan mevzuu yeni kapanıyordu ki yine bir sürpriz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, izleme heyeti konusundaki eleştirileri.
Pazartesi günü, ‘iyimser bir yorum’ diyerek anlatmıştım. O yorum, yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, seçimdeki muhtemel milliyetçi ‘med-cezir’i dikkate alarak devletin çözüm çıtasını yükseğe çıkardığı düşüncesi yaygınlaşıyor.
Öyle bakarsan, hayır çıkabilir bu işten.
E tabii, Bülent Arınç. Türk siyasetinin gelmiş geçmiş en fasih, en beliğ simalarından biri. Onun kalkıp hükümetin pozisyonunu izah etmesi de bir değer taşıyor. Fakat, biz böyle şeylere de alışık değildik.
‘Kol kırılır yen içinde kalır’dı. Kimse bilmezdi, kaç yenin içinde kaç kırık kol var.
Derken, hemen, Melih Gökçek’in, hayli şiddetli, hayli itham edici ifadeleri. Allah Allaaah, ne oluyoruz? Herkes fırsat mı kolluyor birbirini suçlamak için?
Sonra kuvvetli bir cevap, Bülent Bey’den.
Biz tabii bir başdönmesine tutulabiliriz ardı ardına gelen kasislerden, iniş çıkışlardan. Bu kadar ayan beyan görmemiştik şimdiye kadar. Çünkü yoktu bizim siyasi geleneğimizde.
Sufilere öykünüp ‘olanda hayır vardır’ mı diyelim?
Nasıl ‘tabir’ edeceğiz gündüz gözüyle gördüğümüz bu acayip ‘rüya’yı?
‘İyi oluyor, siyaset işte böyle açık olmalı, alışalım bu kasislere, olgunlaşırız’ diye, yine geleneğimizde olmayan bir ‘teselli’mi arayalım?
Belki, sakin bir zamanda, seçimin bu kadar yakında olmadığı, kem gözlerin bu kadar kem bakmadığı bir havada aranırdı bir teselli. Ya şimdi?
Halbuki, biliyoruz, hatta eminiz, bu sarsıntıların hiç vaki olmaması imkan dahilindedir. İsteseler mani olabilirler.
Seçim mevsiminde, böyle polemikler anca ağyarı sevindirir.
Siyasetin yapacağı hataların bedelini, sade siyasiler ödemez, faturanın büyüğünü millet öder.
Neyse ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu, bu mevzuları sakin ve samimi bir ortamda görüştü.
Davutoğlu’nun dünkü açıklamalarında sükunet ve suhulet alametleri var.
Herhalde, durumun nezaketini de konuşmuşlardır.
Eğer konuştuysalar, eğer bir çözüme vardıysalar, bir karşılığı var, ‘olanda hayır vardır, o hayır da budur’ demenin.