|
Osmanlı’dan günümüze bilgi ve tecrübenin aktarılması

Hafta sonunu Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi ile Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (ORDAF) düzenlediği “Osmanlı Dünyasında Bilgi ve Tecrübenin İntikali” çalıştayında geçirdim. Çalıştayın başlığı iki yıldır ORDAF’ta doktora öğrencilerinin bu konuda sürdürdükleri okumalarından doğdu. Son yüz yılda Türkiye’de yapılan bilimsel üretimin özellikle Osmanlı tarihinin anlaşılmasına ne kadar katkı sunduğunu anlamaya çalışan genç araştırmacılar bunu bir soruya tahvil ederek, uzmanların tartışmasına açtılar.



Nitekim alanının uzmanlarının sunduğu tebliğler ve yine alan uzmanlarının müzakereleri çok verimli bir toplantının gerçekleşmesine imkan verdi. Yapılan değerlendirmelerden ziyade üretilen sorular bu alanda daha çok yol almamız gerektiğini ortaya koydu.

SORUNLARA TARİHTEN ÇÖZÜM ARAMAK

Bunca üniversitenin ve özellikle sosyal bilimler konusunda yığınla fakülte, enstitü ve merkezlerin varlığına rağmen Türkiye’nin daha çok bilimsel mesaiye ihtiyacın olduğu vurgulandı. Özellikle, bugünkü şartları, problemleri ve aktörleri tarihe taşıyarak yaptığımız değerlendirmelerin bizleri gerçeklerden nasıl uzaklaştırdığı tartışıldı. Çalıştaydaki tartışmalar, bugünkü sorunlarımıza çözüm ararken, problemleri tarihe taşımak yerine; tarihi tecrübeyi bugüne taşımanın gerektiğini ortaya koydu.

Osmanlı asırlarının dünya tarihinden koparılarak, bağımsız bir şekilde ve sebepler irdelemeden sadece genişleme hikayesini anlatmanın hiçbir faidesi yoktur. Osmanlı tecrübesinin dünyanın önemli bir tecrübesi olduğunu kabul etmeden onu anlamanın imkansızlığı kadar orada üretilen bilgi ve tecrübenin transferinin de mümkün olmayacağı bir hakikattir.

Nitekim “Osmanlı’da devlet tasavvuru, askeri yapı, hukuk ve vakıfların tartışıldığı çalıştayda her bir konu bu anlayış içinde ele alındı. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de Osmanlı asırlarının anlatımının Avrupa merkezli yorumlardan beslendiği bunun yeni araştırmalar ile değiştirilebileceğinin mümkün olduğu önemli örnekler üzerinden anlatıldı.

Türk tarihçiliğinin çokça övündüğü ama bir türlü ileriye taşıyamadığı “Gaza ideolojisinin” daha on altıncı yüzyılın ortalarında dünya gerçekleri bağlamında diplomasiye nasıl evirildiğini tartışan Zahit Atçıl’ın sunumuna Feridun Emecen’in katkıları, dönemin hala araştırılmaya muhtaç olduğunu ortaya koydu. Osmanlı Devleti’nin “evrensel güç olma hayallerini rasyonalize ederek kendisini bölgesel güç olarak nasıl konumlandırdığı” anlatılırken, barış odaklı diplomasi dilinin de nasıl geliştiğinin örnekleri verildi.

Toplantının belki de en önemli argümanlarından biri “bilgi üretemeyenin bilgi transferini de yapamayacağı” idi. Nitekim Feridun Emecen, daha erken devirlerde Osmanlı Devleti’nin askeri alanda ve savunma sisteminde kendine has bir düzen geliştirdiğini vurguladı. Daha doğrusu savunma sisteminde bilgi, strateji ve taktik üretti. Nitekim tüfeğin icadından sonra hızlıca bunu transfer edip geliştirebildi ve hatta II. Bayezit zamanında ilave edilen mekanizma ile dünya tüfek teknolojisine yön verdi.

Diğer taraftan Abdülhamit Kırmızı’nin “aşırı uzmanlaşmanın” kişileri birçok şeyi bir arada görmekten uzaklaştırdığı vurgusu da günümüz araştırmalarının ve araştırmacılarının en temel problemini hatırlattı.

Askeri alanda ulaşılan bilgi ve beceri, öğrenmede temel aktör olan usta-çırak ilişkisinin yazıya dönüştürülmemesi yüzünden “fenomenden bilgiye aktarılmadı.” Bu gerçeği ve uygulanan ama yazılmayan bilginin neticelerini Gültekin Yıldız ve Mesut Uyar gibi alanın önde gelen uzmanlar tartışırken “şifahi kültürden ilkeler dünyasına” geçememenin sıkıntıları ve hala devem eden etkileri ele alındı. On dokuzuncu asırdan beri uygulanması mümkün olmayan tercüme talimatnamelere mahkumiyetimiz anlatıldı. Çözüm olarak; sadece üretmek için değil, bilgi transferi için de öncelikle kendi dinî, felsefi ve edebi kavramlarımızın zihinlere yerleştirilmesi gerektiği sonucuna varıldı.

TECRÜBENİN AKTARIMI MÜMKÜN MÜ?

Çalıştayda “Hukuk’un kaynakları ve dönüşümü” tartışılırken, alanın duayenlerinden Mehmet Akif Aydın, Ahmet İnanır ve İlhami Yurdakul’un ortaya koyduğu soru ve sorunlar bu konuda daha çok çalışılması gerektiğini gösterdi. Türkiye’de yüzlere varan ilahiyat fakültelerinin ve hukuk fakültelerindeki Hukuk Tarihi anabilim dallarının “Osmanlı Hukukunu” daha doğrusu Fıkhını keşfedemedikleri gerçeği vurgulanırken, hukuk alanında tecrübenin aktarılamama sebepleri de ortaya kondu. Aslında bu tartışma; Osmanlı hukuk sisteminin İslâmî gelenekteki teorileri esas alarak, tamamen pratik ihtiyaçtan hareketle nasıl şekillendiğini göstermektedir. Özel ve gelişmiş bir örnek teşkil eden bu anlayış ve tecrübe aktarılabilmiş olsaydı, belki de bugün İslam aleminin mezhep taassuplarından kaynaklanan pek çok soruna da çözüm üretilebilecekti.

Toplantıda, Osmanlı asırlarından günümüze bilgi ve tecrübenin hem üretilmesi ve hem de intikali ile ilgili dönemsel sorunlar da ele alınarak, yapılan hataların ve tutucu tavırların etkileri de Azmi Özcan, Fahameddin Başar, Mehmet İpşirli, Süleyman Kaya ve Hasip Saygılı’nın müzakere ve katkılarıyla ortaya kondu.

Elbette toplantının bütün sonuçlarının bu sütuna sığdırılması mümkün değildir. Burada aktardıklarım sadece bu tür faaliyetlere ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu göstermek içindir. Dünya devleti olmanın, büyük idealleri hayata geçirmenin yolunun bilgi üretmekten geçtiğini bilmeyen yoktur. Ancak nasıl yapılacağı, nereden başlanacağını bilen azdır. Çalıştay bunun, geçmişte üretilen bilgi ve tecrübenin, her türlü taassuptan arınarak, eleştirel yöntemle yeniden ele alınıp aktarılması ile mümkün olduğu gerçeğini açıkça ortaya koymuştur.

#ORDAF
#Osmanlı
5 yıl önce
Osmanlı’dan günümüze bilgi ve tecrübenin aktarılması
İstikamet her şeydir!
Asgari vazife
Terörle mücadelede birlik görüntüsü
Anayasa, laiklik, AK Parti
İnsaf!