Bu yıl düzenlenen Nevruz, terör sorununun çözümünde dönüm noktası oldu. Bir tarafta umutlar yeşerirken diğer tarafta da tepki gösterenler ve karşı çıkanlar var. Bu konuda benzer itirazları olan iki siyasi parti gün geçtikçe tepkilerini arttırıyorlar. Biri MHP diğeri de CHP. Peki bu iki parti neye dayanarak sürece karşı çıkıyorlar? Söylediklerinde samimiler mi? Miliyetçilik tabanında yükseliş var mı? Biz Mümtaz'er Türköne'ye sorduk o cevapladı.
Ben bir dönem senaryo işi ile meşgul olmuştum. Orada öğrendiğim şeylerden biri dizileri ve filmleri kötü adamlar izletiyor. Siyaseti de sahnede bir oyun olarak tasarlarsanız bu oyunun devam edebilmesi, seyirci ve taraftar toplayabilmesi için kötü adamlara ihtiyaç var. Kötü adamların ciddi bir müşterisi vardır. MHP süreci engelleyen, durduran, sabote eden, yolundan saptıran aktör rolünü benimsedi.
MHP'nin itirazları 2009 yılına dayanıyor. O zamanda benzer şeyler söylüyordu. Neden böyle yapıyor?
2009'da Demokratik Açılım adıyla polis akademisinde düzenlenen toplantının hemen akabinde oldu. O toplantıda ben de vardım. MHP bu süreci sabote etmeyi tercih etti. Politik olarak bakarsanız MHP için doğru bir tercih. Çünkü bu işten kazançlı çıkıyor. Aritmetik olarak da Kürtlerin nüfusu Türkiye'nin yüzde 10'unu temsil ediyor. Yani geriye kalan yüzde 90 sorunu çözmeye çalışıyor. Bu çok büyük bir pasta, çok verimli bir alan, o yüzden siyaset yapıyor ve yüzde 90'ı oynuyor.
Pozitif çağrışımları olan üç tane cümleyi peş peşe MHP'lilerden duyamazsınız. Ya da milliyetçilik hakkında geçmişte olduğu gibi zengin içeriğine dair üç düzgün cümleyi bugün MHP'de üst yönetimi oluşturan kişilerden dinleyemezsiniz. MHP çok kısır ve sığ bir alana kendini hapsetti. Şuanda Türk milliyetçiği denilen şey, sadece Kürt antipatisinden ibarettir. Türk milliyetçiliğini de ötekine düşmanlık üzerinden yeniden tanımlıyor.
Eğer öyleyse çözüm sürecine ve müzakerelere destek olmaları gerekiyor. PKK silah bıraktı o halde geriye ne kaldı? Geriye Kürtler kaldı. Neden hala pozitif politika üretmiyorlar? Türkiye'nin batısında bir Kürt antipatisi yükseldi. Bu biraz PKK terörü, biraz da Güneydoğu'dan batıya göç eden Kürtlerin varoşlarda, gecekondulardaki oluşturduğu gerilimden kaynaklanıyor. MHP sadece buna oynuyor.
MHP'nin parti tabanı iki unsura bağlıdır: PKK terörü, diğeri de batıya göç eden Kürtler. Özellikle batıya göç eden Kürtler MHP'nin seçmen tabanını da Orta Anadolu'dan batı bölgelerine kaydırdı. Süreç başarıyla devam ederse Türkiye normalleşecek. Sonrasında partinin devam etmesi için bugün MHP'nin Kürt politikası dışında politikalar üretmesi lazım. MHP'nin politik aktivitesi sadece Devlet Bahçeli'nin Salı günü meclis grubunda yaptığı konuşmalardan ibaret. Belki buna ilave olarak Bursa mitingleri olabilir. Ele aldıkları konular ya terör ya da Kürt sorunu. Bunun dışında hiçbir konu bulamazsınız.
Son derece mantıklı bir tez bence. Çünkü çok belirsiz herhangi bir kalıba dökülmeyen duygusal nitelikli refleksleri MHP alıp bir kalıba döküyor. Büyük ölçüde dönüştürüyor ve siyasileştiriyor. Başlı başına siyasileştirmesi onun ehlileşmesi anlamına gelir. Uzun yıllar boyunca MHP, PKK terörüne karşı, toplumda ve batı illerinde Kürtlere karşı oluşan antipatinin şiddete dökülmesini engelledi. MHP genel başkanı Devlet Bahçeli'nin ülkücüleri sokağın uzağında tutma çabası bunun ispatı.
Hayır. Samimi olması için MHP'nin çözüm üretmesi gerekiyor.
Onlara 'Peki o zaman yıllarca neden çözülmedi?' diye sormak lazım. Sanki terör meselesi dün ortaya çıkmış gibi davranıyorlar. Bunca yıl elli bin insan öldü. Bazı yollar tükendi. PKK'nın razı olmasının nedeni de bu. Yıllardır yaşanan tecrübenin sonucu. MHP sanki bunlar yaşanmamış gibi davranıyor. Bunu anlamak mümkün değil. Bugüne kadar neredeydiler?
Siyaset. Siyasi rant var. Oturup kafa yorsalar uzmanlar istihdam etseler kendileri de alternatif üretebilirler. 'Biz çözüme karşıyız' demek yeterli geliyor onlara. Devlet Bahçeli'nin konuşmalarını kelime kelime analiz ettiğinizde pozitif tek cümle bulamazsınız. Her cümle duygu yüklü. O yüzden MHP'nin çabasının bir alternatif oluşturmaya yönelik ufku barındırmadığını söylüyorum.
İkisinin de ortak noktası siyaset. Fakat MHP'nin geleneksel politikası ve birikimi bu konuda daha kuvvetli. O duygusal mesajları vermek bu meseleyi sömürmek konusunda daha başarılı. CHP kendi siyasi kimliğini dönüştürüp Türklük üzerinden yeniden tanımlamak zorunda. Bu tabi MHP'ye göre kıvrak davranabilecekleri bir konu değil. MHP doğrudan bu konuyu istismar ederek partilerine olan desteğini arttıracak ve oy tabanını geliştirecek. CHP ise ulusalcılar ve yenilikçiler diye iki gruba ayrılır. İki partiyi bir arada tutan zayıf bağın üzerinden de bu süreç geçiyor. İp her an kopabilir. CHP'den bu politikalar yüzünden iki parti çıkabilir. MHP'nin öyle bir problemi yok. 'Vur de vuralım, öl de ölelim' lafları ve bunlara verilecek cevaplarla işi uzunca bir süre götürebilir. Çünkü toplumda bu sürece yönelik endişeler var.
Evet. Ben bunu bölücülük olarak nitelendiriyorum.
Onlarda da milliyetçilik var. Karşılıklı milliyetçilikleri tırmandıran bir kutuplaşma söz konusu. Azınlık milliyetçiliği çoğunluk milliyetçiliğini tetikler. Çoğunluk milliyetçiliği savunmaya geçince azınlık milliyetçiliği bundan fazla güç alır karşılıklı tırmanırlar.
Evet. MHP'ye göre daha laik, batılı anlamda bir milliyetçilik var. Aslında MHP geleneksel olarak kültür milliyetçiliği dediğimiz 'kendini Türk hisseden herkes Türk'tür ve Türklük bir kültür' teorisinden çıkmıştır. Etnik kimlik ve ırk üzerinde ısrarı yoktur. Fakat CHP milliyetçiliği doğrudan tek parti döneminin tecrübeleri üzerine yükselen ortak payda olarak dini kabul etmediği için ırk gibi çok daha tehlikeli formlara yönelebilen bir milliyetçiliktir. Nitekim Türklük diye tarif ettikleri şey ırktır. Başka bir şey değil.
Hayır. Halk ikna olursa ancak o zaman halktaki bu değişime ayak uydururlar. Yoksa ortada siyasi bir rant varsa her iki parti bu rantı kapmak için sonuna kadar zorlar.
MHP'den çok fazla arkadaşım var. Endişelerini çok iyi biliyorum. Tek tek konuştuğunuzda çok makul dengeli ve sağduyulu yaklaşıyorlar. Fakat bir de parti var. Bireysel kimliklerini aşan partinin çıkarları var. Bunun dışına çıkmaları çok da kolay değil. Yine de ben MHP'lilerin CHP'ye göre daha sağduyulu olduklarını düşünüyorum. Politikalarında ülkeye zarar verdiklerini gördükleri zaman geri adım atarlar.
Kapladığı alan da giderek genişliyor. Milliyetçilik gündemdeki politik sorunlara göre her daim yeniden üretilebilecek bir ideolojidir. Kürt sorunun etrafında oluşmuş milliyetçi bir kimlik var. Bugün Kürt sorunu olmasa milliyetçilik namına hiçbir şey kalmaz. Milliyetçilik toplumu entegre etmeye, devletle toplum arasındaki bütünlüğü sağlamaya yönelik bir eğilim ve ideolojidir. Toplumun öfkesini ve tepkisini bastırır. Bugün milliyetçilik dendiği zaman sadece Kürtlerin eşit vatandaşlık taleplerine karşı çıkmak olarak anlamamız ve algılamamız gerekiyor.
Milliyetçiliğin sonsuz sayıda türü vardır. Genel olarak milliyetçilik, ötekine karşı dayanışmayı arttırmak safları sıklaştırmak içindir. Politik gündemler bu düşmanlığı körükleyecek evrelerden geçerken milliyetçilik kuvvetlenir. Kıbrıs Barış Harekatı olduğu zaman milliyetçilik kuvvetlendi. 28 Şubat döneminde MGK kararları içinde kırmızı kitapta milliyetçilik, bölücülük gibi zararlı bir ideoloji olarak sayılıyor. Yunanlılara karşı bir bütünlük oluşturuyor ancak kendi içinde bölüyor.
Türk Bayrağı ifade ettiği simge itibariyle ayı ve yıldızı Kürtlerin itiraz etmesinin hiçbir mantığı yok. Bir defa hilal İslamiyet'in sembolü. 1071'de Alpaslan'ın ordusu Bizans'a karşı hilalin altında toplandılar. Cumhuriyet'in kurulmasıyla icat edilmiş bir bayrak değil. Siz milliyetçilik adına bayrak asma kampanyası başlattığınız zaman savunduğunuz şey bayrak olmuyor. Onu düşmanlık aracı olarak kullanıyorsunuz. Halbuki bayrak bir milleti derleyip toparlar. Ortak değeri ve sembolüdür.
Nevruz'daki bayrak krizi doğrudan simge olarak ay ve yıldıza yapılmış bir itiraz değil. Devletle özdeşleşen politikalara itirazdır. Ben gelecek sene Nevruz'da bol miktarda Türk Bayrağı olacağına inanıyorum.
Ben meseleyi Türk kavramı üzerindeki tartışmaya indirgemenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Problem Türk kavramının kendisinde değil, bu Türk kavramının içine alınmayan Kürtlerin itirazlarıdır. Bu itirazlar giderildiği takdirde Türk kelimesi üzerindeki ağır yükün ortadan kalkacağını düşünüyorum. Türkiyeli 'Türk'ün Ülkesi' manasına geliyor. Bu bence Türk kavramından daha sorunlu bir kavramdır.
Millet olmak, birlikte yaşama iradesine sahip topluluk demek. Bu tür durumlar felsefi ve teorik tartışmalarla çözülmez. Bunlar zaten tarihle çözülmüştür ve tarihle yine lekelenmiştir. Siz eğer Türklüğü bir üst kimlik olarak koyuyorsanız ortaya üst kimliğin kurallarına uygun davranmanız gerekiyor. Eğer Türklük üst kimlikse tarihi ancak bin yıllık olabilir. Eğer siz beş bin yıllık bir Türk tarihinden bahsediyorsanız ve Kürtlerin bunun içinde yer almadığını söylerseniz ve Kürtlere de bir üst kimlik olarak giydirmeye kalkarsanız elbette itiraz ederler. Türk kelimesinin üst kimlik olma özelliğini kaybettirenler Kürtler değildir.
Milliyetçilik kör bir kuyu. Türkiye'yi tüketir. Bunları aşacak ortak paydalara ihtiyacımız var o da tarihtir. Yaşanmış tarih var bir de tabi gerçekler var. Ayrılık Türkler için de Kürtler için de bir felaket. Aklı başında olan herkes bunun farkında. Kader birliği etmek, birlikte bir gelecek inşaa etmemiz lazım. Tarihsel miras Osmanlı tecrübesi bu konuda ışık tutuyor bize yol gösteriyor. Duygusal problemler, oluşan kin nefret, antipatiler, bunlar aşıldığı takdirde hepimize rehberlik eder. Kanın oluşturduğu evreyi geride bırakmamız ve millet olmamız lazım. Millet olmak bazı şeylerin hatırlanması kadar, unutulmasıdır.