Türkiye’deki Gazze duyarlılığını ortadan kaldırmak, kamuoyunun soykırım gündemini devreden çıkartmak ve büyük oranda etkili olan boykotu kırmak için ciddi ciddi uğraş veren kesimler var. Bu kesimleri sayıp dökmek, tarihe not düşmek istiyorum bugünkü yazımda. İlk kesim şüphe yok ki Türkiye’de “ferahfeza” bir yayılım alanı bulan, tabiri caizse ellerini kollarını sallaya sallaya diledikleri operasyonu çekebilen İrancılar ve onların doğal tarlası haline gelen Saadet Partisi. Gazze’yi derhal bir “iç
Türkiye’deki Gazze duyarlılığını ortadan kaldırmak, kamuoyunun soykırım gündemini devreden çıkartmak ve büyük oranda etkili olan boykotu kırmak için ciddi ciddi uğraş veren kesimler var. Bu kesimleri sayıp dökmek, tarihe not düşmek istiyorum bugünkü yazımda.
İlk kesim şüphe yok ki Türkiye’de “ferahfeza” bir yayılım alanı bulan, tabiri caizse ellerini kollarını sallaya sallaya diledikleri operasyonu çekebilen İrancılar ve onların doğal tarlası haline gelen Saadet Partisi. Gazze’yi derhal bir “iç politika meselesi” haline getirecek bütün argümanlarla çullandılar Türkiye’deki Gazze duyarlılığının üzerine. İpe sapa gelmez yöntemler kullanarak, türlü iftiralar atarak ve en önemlisi Gazze’yi sadece kendi duyarlılıkları sayarak yaptılar bunu. İncirlik eyleminde bir çuval incirin berbat olmasının ardında da bunlar var, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın almadığı halde İsrail’den onur madalyası aldığına dair iftiralarda da bunlar var, bebek katili İran rejiminin Gazze ve Filistin meselesinde inisiyatif kullandığı yönündeki berbat iletişim kampanyasının altında da bunlar var.
Seneler içerisinde Saadet Partisi’nin İran rejiminin arka bahçesi haline gelmesini/getirilmesini büyük bir üzüntü ve öfkeyle izlerken bugünlerin geleceğini biliyorduk aslında. İran, Suriye’de on binlerce çocuğumuzu katlederken İran’ı açıktan destekleyen bu “sürülmüş tarla mahsulleri”, bugün de Gazze’yi “iç politika enstrümanı” haline getirerek alçakça, aşağılıkça bir ihanet içerisindeler
Filistin davasına karşı.
İkinci kesim yine şüphe yok ki Ümit Özdağ ve etrafında toplanan Nazi yavrularıdır. Bilhassa boykot kırıcılık görevini üstlenmiş görünen, Arap düşmanlığı pazarlayarak doğrudan İsrail’in halkla ilişkiler kampanyasını yürüten, sosyal medyadaki etkili hesaplarını derhal İsrail destekçisi hesaplar haline dönüştüren bu kütle, artık hiç şüphem yok ki, doğrudan Mossad tarafından “etki ajanlığı” hususunda sevk ve idare edilen bir kütledir.
Bir yandan da bu kütlenin yöneticisi Ümit Özdağ, görevini layıkıyla yerine getirmediği için azar falan işitmiş olmalı ki, akla hayale gelmeyecek bir öfkeye tutulmuş halde dört bir yana saldırmakla meşgul görünüyor. En son gazetemizin yazarı, birlikte Siyaseten’i yaptığımız Aydın Ünal ağabeyi hedef gösterdi. Bence Aydın ağabeyin “inşallah Ümit Özdağ, bu etrafındaki kütleyi iyice marjinalize eder de Kamalizm denilen illetli düşünce de iyice marjinalize olup gündemimizden düşer” dediği için kudurmuş görünüyor Özdağ. Fakat asıl sebebin başka olduğunu düşünüyorum. 7 Ekim’den bu yana bıkmadan, usanmadan Gazze gündemini diri tutan üç isimle, yani Aydın abi, Ersin Çelik ve benimle hesap görmeye çalışıyor Özdağ. Onun bir hesabı varsa şüphe yok ki Allah’ın da bir hesabı var. 28 Şubat’ta Özdağ’ın ağababalarından korkmadık ki bu “başarısız 28 Şubat hortlağı”ndan korkalım.
Üçüncü kesimi tahmin etmek zor değil. Alçak FETÖ’cü teröristler “güneydeki sevdikleri ülke”nin doğrudan doğruya emrinde oldukları için Gazze konusunda kamuoyunda oluşan duyarlılığı ortadan kaldırmaya ant içmiş durumdalar.
Mesele bin kez açıklanmış olmasına rağmen “Türkiye’den İsrail’e giden gemiler” konusunu Metin Cihan üzerinden dolaşımda tutmaya çabalamak en büyük numaraları. İsrail aleyhine tek bir cümle kurmaksızın Türkiye’yi İsrail’le ticaret üzerinden sıkıştırmaya çabalıyorlar. Hiçbir delilleri yokken Cumhurbaşkanımızın çocuklarının isimlerini bu kampanyaya dâhil ederek pratikte Gazze duyarlılığını hedef alıyorlar. Dahası Gazze konusunda inisiyatif alan herkesi bu ticaret işiyle etkisiz hale getirmeye çabalayan muazzam bir sosyal medya kampanyası yürütüyorlar.
Gazze konusunda sivil inisiyatif kullanan isimler arasında “Türkiye, İsrail’e hava ve deniz sahasını kapatmalı; İsrail ile ticaretini bitirmeli” çağrısı yapmayan kimseye rastlamadım. Ama bu alçak herifler, Gazze konusunda kim hangi inisiyatifi alsa “limanlar ve ticaret konusunda bir şey diyemezsin ama di mi?” diyerek onu itibarsızlaştırmaya, Gazze konusunda grev kırmaya çabalıyorlar. Öyle alçakça, öyle yere batası şekilde yapıyorlar ki bunu… Gazze hakkında tek bir söz almaksızın sadece ticaret meselesi üzerinde tepiniyorlar. Bu güruha “yahu memleketi hangi iktidarın yönettiğinden bağımsız şekilde inisiyatif kullanıyoruz” demeniz de yetmiyor, liman önünde eylem yapmanız da yetmiyor, “İsrail’le kim ticaret yapıyorsa elleri kurusun” diye ilenmeniz de yetmiyor. Gazze’yi yok etmeye çalışan İsrail’in emrinden çıkmadan ve İsrail aleyhine tek bir cümle kurmadan operasyon peşinde koşuyorlar. “Türkiye’de insanlar Gazze’ye duyarlılık göstermesin” hedefine kilitlenmiş şekilde çalışmayı sürdürüyorlar.
Bu üç kesimin de temel korkusunu ve ellerine yüzlerine bulaştırma pahasına niçin sürekli öfkeyle hareket ettiklerini de söyleyeyim size. Gazze’nin dünyada ve Türkiye’de yol açtığı uyanışın dünyada ve Türkiye’de neleri değiştirebileceğini çok iyi görüyorlar. Kendileri de “İsrail malı” olan bu mallar, Gazze sayesinde “sıranın kendilerine de geleceğini” pekâlâ hesaplıyorlar.
Dünya değişiyor Gazze ile. O değişimi durdurmak için uğraşıyorlar ve bunu başaramadıklarını hissettikleri her saniye öfkelerine biraz daha yeniliyorlar.
Bu yazımın altına, yazımı okumadan “ama Türkiye’nin İsrail ile ticareti hakkında tek kelime edemezsin” yazacak “operasyon çocukları”nın yüzüne yüzüne söyleyeyim. İsrail ile ticaret yapan her kim varsa Allah onun ellerini kurutsun. İki ayaklı İsrail mallarının sonunu ise Kasım Süleymani isimli şeddeli katilden daha beter etsin. Yüzlerinin karalığıyla yuvarlansınlar cehennem çukurlarının dibine.