Tv Net’in iftar programı bu sene Bursa’dan yapılıyor.

Osmanlı’nın ilk başşehri; Evliya Çelebi’nin “Üzerinde nur dolaşan, ruhaniyetli şehir” dediği Bursa’dan…

Memleketimizin incisi Bursa’dan…

“Ramazan Hilâli” ismiyle ekrana gelen ve Dr. Erkan Aydın’ın sunduğu programın en önemli bölümlerinden biri olan “Bursa’nın Sultanları” Ömer Lekesiz imzasını taşıyor.

Sırtında çanta, elinde baston ve apak sakalıyla derviş gibi dolaşıyor Ömer Abimiz.

Emir Sultan, Ulu cami, Muradiye, Üftade Hazretleri, Yeşil Türbe, Okçu Baba, Osman Gazi, Orhan Gazi, Yıldırım külliyesi gibi şehrin her gün bir başka yerini tanıtıyor.

Bursa bu yönden epeyce zengin. Otuz Ramazan değil, yıl boyu devam etse bitmez.

*

Geçen gün Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar konuk oldu.

Üçüncü dönem seçilen Başkan Dündar, yapılan hizmetleri anlattı.

Özellikle uzun vadeli projelerden bahsetmesi dikkat çekiciydi. Ve tabii Panorama Müzesi.

Dünyanın en büyüğü olan Bursa Panorama 1326 Müzesi şehre önemli bir güzellik katmış.

Bursa’da metfun bulunan 6 Osmanlı Padişahı ve onların dönemindeki hayatı sergileyen 16 çarpıcı tablo haricinde, şehrin kan dökülmeden el değiştirmesi anlatılıyor.

Titizlikle çizilmiş on bin figürün yer aldığı müzede, Bursa’nın Beylikten Cihan Devletine uzanan yolculuğu, etkileyici şekilde resmedilmiş.

Bu tür eserlerde genellikle savaş sahneleri tasvir edilirken, Bursa’daki müzede barış çıkıyor ziyaretçilerin karşısına. 700 yıl öncesini görmek isteyen, panorama müzesine gitsin.

Osman Bey zamanında başlayıp 23 yıl süren ve Orhan Bey döneminde 1326’da gerçekleşen fetihle, Rumeli’nin ve İstanbul’un kapısı da aralanmış kabul ediliyor.

*

Prof. Dr. İlber Ortaylı da ziyaret etmiş panorama müzesini.

Başkan Dündar, İlber Hoca’nın bir sözünü hatırlattı: “Çok değil, elli yıl önceki Bursa, burada resmedildiği gibi yeşildi.”

Bugün betonun artmasından şikâyet ediyoruz ama bir zamanlar yöneticiler eski binaların yıkılıp yerine betonların dikilmesini teşvik etmekteydi.

Şehrin eski hâlini en iyi bilenlerden Ömer Tuğrul İnançer ile konuşmuştuk bir vakitler. Öyle bir anlatmıştı ki, bugün için masal gibi.

Artan nüfus, göçler, fabrikaların çoğalması… Bursa ovasının kaybolması… Değişen hayatın dayattığı hususları kabul edelim ama daha özenli, daha planlı gelişebilirdi diye eklemeyi de hak görelim.

*

Başkan Mustafa Dündar, Ramazan boyunca Balkan ülkelerinde düzenledikleri iftarlardan da bahsetti.

Bazıları itiraz ediyormuş. “Buralar bitti de sıra oralara mı geldi?” diyenler varmış.

Oralar dedikleri yerlerin ne olduğunu tam anlamıyla bilmeyenlerin parazit yapması, biraz can sıkıcı gelir elbette.

Ziyanı yok. Onlar her yapılana itiraz eder.

Hizmet ne kadar büyükse, sesleri o kadar fazla çıkar.

İlber Hoca’nın sıkça söylediği gibi, “bunu da bilmek gerek”.

*

‘Oralar’ neresi hakikaten? Düne kadar -beş yüz yıl boyunca- bizim olan şehirler, köyler…

Önemli bir kısmı, misak-ı millî sınırları içinde yer alan topraklar.

“Koskoca devletin topraklarının pek çoğunu kaybettik, terk etmek zorunda kaldık; artık şu sınırlardan daha fazla küçülemeyiz” dediğimiz ve bunun için ant içtiğimiz sınırlar.

Ne yazık ki onu da koruyamamışız.

*

‘Oralar’ için itiraz eden güdük kafalıların anlayamayacağı hususlar bunlar.

İzmir’i versek, isteyeni çok ya, İstanbul’u da versek, dahası bütün memleketi elimizden çıkarsak ve at sırtında steplere dönsek yahut manda olmayı kabul etsek, pek rahat edecekler.

(Güdük için sözlük şöyle tanım getiriyor: Eksik yanı bulunan, tamamlanmamış, sonuçsuz, yetersiz… Aslında bir anlamı daha var. “Güdülen, güdülmüş; başkaları tarafından yönetilmeyi kabullenmiş” diyebiliriz.)

İşte o güdük kafalılar, Mustafa Kemal Atatürk’ün Selanik doğumlu olduğunu bile unutmuştur.

Celal Bayar’ın babasının Plevne’den Umurbey’e geldiğini de bilmez.

Üsküp’ün Şar Dağı’nda Bursa’nın devamı olduğunu duymuştur ama hatırlamaz.

Osmangazi’nin kıymetli Belediye Başkanı da Gümülcine doğumludur.

Gümülcineli Mustafa deyince, ilk önce aziz şehidimiz Cambaz’ı hatırlıyoruz ama nice Mustafalar, Ahmetler, Aliler var.