|

Yükselen eğitim değeri Okuma becerileri

Günümüz için değişim kaçınılmaz bir süreklilik halidir. Neredeyse her gün bir yenilikle karşılaşıyor, ona uyum sağlamaya çalışıyor ve onu daha yeniye nasıl dönüştürebileceğimizi düşünüyoruz...

00:00 - 30/05/2022 Pazartesi
Güncelleme: 05:28 - 30/05/2022 Pazartesi
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
Halime Ataç - Eğitimci, Yazar

Günümüz için değişim kaçınılmaz bir süreklilik halidir. Neredeyse her gün bir yenilikle karşılaşıyor, ona uyum sağlamaya çalışıyor ve onu daha yeniye nasıl dönüştürebileceğimizi düşünüyoruz. En çok da çocuklarımızın eğitimi ile ilgili konulardaki değişimlerden endişeleniyoruz. Onları yarınlara nasıl hazırlayalım? Gelecekte onları neler bekliyor? Ne tür meslekler seçmeliler? Günümüzün hangi eğitimleri onları yarınlara daha iyi hazırlar?

  • İşte bu noktada “Geleceğin meslekleri veya davranışları neler olacak?” sorusuna net cevaplar veremesek de bu cevapların içinde bazı temel becerilere sahip bireylerin varlığı dikkat çekmektedir. Örneğin; eleştirel düşünme, inovatif yaklaşım, grup içinde uyumlu çalışma gibi davranışlar geleceğin mesleklerinde rol alacak bireylerin özellikleri arasındadır denilebilir.

Kişinin edineceği kuşkusuz en önemli eğitim “kendini nasıl eğitebileceğini fark etmesi”dir ama biz yetişkinlerin de onlar için yapacağı şeyler yok değildir. Gelişmiş ülkelerde verilen eğitimlerin niteliğini ölçmek için kullanılan değerlendirme kriterleri ülkemizde de son yıllarda veli, öğrenci ve öğretmenleri çok yakından ilgilendirmektedir. Bu sınavların en ünlüsü “Pisa” olarak kabul edilebilir. Bu tür sınavlarda problem çözme, matematik ve fen okur yazarlığı ile okuma becerileri olmak üzere dört ana dalda öğrencinin yetkinliği hakkında bir harita çıkarılırken; yine bu dört alan arasında bütün becerilerin de belki ön şartı sayılabilecek olan okuma yetkinliği diğerlerinin önüne geçmektedir. Herhangi bir sınava girilmese bile, “toplumumuzun aynı dili konuşup anlaşamamasında da” bu yetkinliğin yeterince gelişememesinin etkisi görülmektedir.

ÇOCUKLARIMIZA OKUMA BECERİSİ KAZANDIRABİLİR MİYİZ?

  • Peki bu olmazsa olmaz yetkinliği geleceğimizin mimarlarına nasıl kazandıralım? Ne tür çalışmalar yapalım ki çocuklarımız bu becerileri kazansın? Bu noktada, “bol bol kitap okuyarak” cevabının haklı olduğu aşikâr olmakla birlikte bunun biraz daha görünür kılınmaya ihtiyacı da vardır.

Çocuklarımız birinci sınıftan itibaren okumayı öğrenmiş oluyorlar ama yazının seslendirilmesi olan bu okuma şeklinden ötesine, yani okuduklarını anlamaya ve bu aşamada da onlara rehber olacak başta öğretmenlere ve daha bilinçli ebeveyne ihtiyaçları vardır.

Okuduğunu anlama yeteneği temel bir beceri olmasına karşın birçok yetişkin hatta üniversite mezunu bile bu beceriye ne yazık ki istenilen düzeyde sahip değil. “Metin bize ne anlatıyor? Verilen argümanlardan nasıl bir akıl yürütmeye gidebilirim?” gibi soruların cevapları insanımızın kafasında pek net değil.

  • Lise yıllarında görülen matematik ve felsefe derslerinin temeli mantıktır. Öğrencilerin çoğu p ve q sembolleriyle bu konuyu öğrenmişler ama bunun gerçek hayatta her dakika karşımızda olan bir akıl yürütme olduğunu anlamlandırmamışlardır. Dilde sadece hep aynı isyan dizeleri tekrar eder, “İyi de bu bizim ne işimize yarayacak?” Ancak hayatımızı kolaylaştıran bilgisayarlar da bu çalışma prensibiyle bize kolaylık sağlar ve en önemlisi bizler hep bu prensiplerle konuşur ve yazarız. Bu yüzden kişi konuşulan, yazılan veya gösterilen metinden yanlış çıkarımlar yaptı ise varacağı sonuçlar pek hayırlı olmayacaktır.

Artık bizim ülkemizdeki çocukların girdiği sınavlarda da bu yeterlilikler ölçülmekte, LGS ve YKS gibi merkezi sınavlarda başarı sağlayan öğrenciler istedikleri okula yerleşebilmektedir. Ölçülen bu davranışları, biraz doğuştan getirdikleri yeteneklerle, biraz da aldıkları eğitimlerle beceriye çevirebilen öğrenciler elbette vardır ve milli eğitimin amacı da bu yetkinliği bütün çocuklarımızın davranışı haline getirebilmektir.

OKUDUĞUNU ANLAMAK TEK BAŞINA YETERLİ Mİ?

Öğrencilerimizden beklenilen sadece okuduğunu anlama becerisi mi? Elbette, hayır. Bu okuma ve anlama becerisinin hemen ardından neredeyse yaşamsal bir yetenek olarak sunulan “eleştirel düşünme” becerisi de beklenilmektedir. Ve sonrasında çoğunluğun pek de ulaşamadığı bir noktada “yeni düşünceler üretebilecek çıkarımları yapabilen” özel bir nesil arzulanmaktadır.

  • Bu becerileri çocuğunuza kazandırmaya çalışan bir öğretmeniniz varsa onun önerilerine destek olmak sanırım en akıllıca davranış olacaktır. Günümüz dünyasında bu yeteneklerin gelişiminde tek yöntem kitap okumak da değildir üstelik. Film izlemek, medya okur yazarlığı üzerinde çalışmak da bu davranışların kazanılmasında önemli rol oynamaktadır.

İnsanın insan olma çabası kadar eski bir anlayış olan okuma-anlama becerilerinin gelişimi antik çağdan beri verilen eğitimler içerisinde en vazgeçilmezi olmasına karşın yaklaşık çeyrek asırdır ülkemizde yaygın bir anlayışla öğrenciler ikiye bölünmüştür. “Sayısalcı” ve “sözelci” diye öğrenciler gruplandırılmış, küçümsenen tarafa sözelciler konulup, bu becerilerinin öğrencide gelişmesi için gereken ortam her iki grup öğrenci için de aşağılanan, basit, sıradan değersiz bir beceri olarak görülmüştür.

  • Değersizleştirmenin ikinci basamağı da, okuma becerilerinde biraz yol alan çocuklara, ebeveynlerinin “kitap okuyacağına dersini çalış” uyarısı olmuş ancak bu “popüler anlayışın yanlışlığı” öğrencilerin sınavlarda başarısız olması ile birlikte fark edilmeye başlanmıştır.

Kabul edelim ki yaratıcı düşünme becerisi her insanın sahip olmayı çok istediği bir zenginliktir. Ancak, bu beceriye giden yol bolca çalışmaktan geçmektedir. Yaratıcı düşünme kapasitesi, bolca tekrarlanan okuma anlama çalışmaları ve eleştirel düşünme etkinlerinin ardından gelişebilmektedir.

  • Kim bilir belki bu süreçle birlikte, “çocuklarından önce dönüşmesi gereken aileler de” okuma ve okuduğunu anlama becerileri üzerinde durmaya başlarlar.
#Okuma
#Çocuk
#Meslek
#Beceri
2 yıl önce