|

AK Parti Sözcüsü Çelik: Bıçak kemiğe dayandı

AK Parti MYK toplantısı sonrası açıklama yapan Sözcü Ömer Çelik, Suriye'de oluşturulacak güvenli bölgeye ilişkin "Münbiç meselesinde başka unsurların hevesini kabartmaktadır. Türkiye açısından doğrusu müttefiklerimizin vereceği lojistik destekle güvenli bölgenin Türkiye'nin öncülüğünde harekete geçmesidir. Türkiye açısından bıçak kemiğe dayanmıştır. Güvenli bölge meselesindeki hassasiyetimiz yüksek düzeydedir" dedi.

Yeni Şafak
21:06 - 11/02/2019 Pazartesi
Güncelleme: 22:51 - 11/02/2019 Pazartesi
Yeni Şafak
​AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik
​AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik

AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK toplantısı sonrası basın açıklamasında bulundu.

Çelik Suriye'de oluşturulması planlanan güvenli böyleye ilişkin yaptığı açıklamada "
Münbiç meselesinde başka unsurların hevesini kabartmaktadır. Türkiye açısından doğrusu müttefiklerimizin vereceği lojistik destekle güvenli bölgenin Türkiye'nin öncülüğünde harekete geçmesidir. Türkiye açısından bıçak kemiğe dayanmıştır. Güvenli bölge meselesindeki hassasiyetimiz yüksek düzeydedir. Emir verildiği andan itibaren bu gerçekleşecektir. Umarımız en kısa zamanda güvenli bölge yaklaşımları sahada gerçekleşir ve müttefiklerimiz lojistik destekle hayata geçmiş olur.
" dedi.

Çelik'in açıklamalarından öne çıkanlar:

Hepsine Allah'tan rahmet diliyoruz. Mekanları cennet olsun. Alınan tedbirlere yapılan uyarılara uyulmasının ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. MYK toplantımıza girerken acı bir haber aldık. Çekmeköy'de bir askeri helikopter düştü. Ve burada 4 şehidimiz var. Bu 4 şehidimize rahmet diliyoruz. İlk gelen bilgiler, helikopterin acil iniş yaparken düştüğü şeklinde. Soruşturmalar başlatıldı. Çok yönlü araştırılıyor.

Seçimlerle ilgili çalışmalarımız devam ediyor.

Kaşıkçı cinayeti

Geçtiğimiz haftalarda önem verdiğimiz gelişmelerden birisi Kaşıkçı soruşturması konusunda BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nin soruşturma kapsamında Özel Raportör'ün Türkiye'yi ziyaret etmesi ve hazırlanan raporu vardır. Türk yargısı gayet şeffaf bir şekilde bu süreci yürüttü.

Suudi Arabistan'a yapılan açık çağrılarımızın yanıt bulunmadığı gibi sözküonusu BM yetkililerin Suudi Arabistan Konsolosluğu'na alınmaması gibi bir olayla karşılaştık. Bu da şüpheleri daha arttırmıştır.

Türkiye olarak başından beri şeffaf soruşturma yürütülmesi gerektiğini, peşinen herhangi bir odağı suçlamadığımızı ancak bu olayın örtülmesine müsaade etmeyeceğimizi net bir şekilde söyledik. Bu suç İstanbul'da işlendiği için İstanbul'da yargılanması gerektiğini ifade ettik.

Suudi Başsavcı işbirliği yapmaktan çok elimizde neler olduğunu görmek için gelmiş.
Bu talebimiz karşılık bulmamıştır. Biz açık çağrıyı bir kez daha yapıyoruz:
Bu olayın sorumluları, emir verenlerin ortaya çıkması çerçevesinde güçlü ve uluslararası bir soruşturma yürütülmelidir.
Kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti, vahşi ve insani açıdan kabul edilemez cinayetin takipçisi olmaya devam edecektir.

"Macron, Fransa tarihiyle yüzleşmelidir"

Macron'un soykırımı ifadesini şiddetle kınadık. Tarihçi olmayan birisinin, siyasetçinin tarihi olaylarla ilgili hüküm vermesinin ne tür sonuçlar doğuracağına dair pek çok örnek vardır. Aldığı karar Fransız Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarıyla çelişmektedir. Burada trajik olan şu.

Macron tarihle yüzleşmeden bahsediyor. Bu tarihle yüzleşmek ifadesi Fransa için başka açıdan kullanılması gereken bir ifade.
Sayın Macron'un gerçekten tarihle yüzleşmek gibi bir gayret içindeyse bunu Cezayir'de insanlığa karşı Fransız otoriteleri tarafından işlenmiş suçlarla yüzleşmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Burada tarihçilerin yapması gereken yüzleşme varsa tarihçiler yapmalıdır. Türkiye her türlü yüzleşmeye hazırdır.
Bu Ermenistan'da karşılık bulmamıştır. Diasporada birtakım çevreler var. Bunu devam ettirerek bir şekilde Türkiye ile Ermenistan arasında herhangi bir normalleşmenin önüne geçmek için çaba sarf ediyorlar. Bu konuyu sadece kınamakla yetinmiyoruz.
Bunun Fransa ile ilişkilerine bir maliyeti olacaktır. Macron'un yaptığının Türkiye ile Ermenistan'ın normalleşmeyi sabote etmek olduğunu görüyoruz.

"Venezuela halkının yanındayız"

Biz herhangi bir yerin iç politikasında taraf değiliz. Venezuela halkının yanındayız.
Burada sanki mesele politik aktörler arasında bir taraf tutma şeklinde, yabancı medya tarafından aktarılmaya çalışıyor.
Türkiye, Venezuela halkının ve devletinin yanındadır. Bir kişi kendi ülkesinde yabancı askeri müdahaleye göz kırpan bir yaklaşım sergiliyorsa, bu Venezuela'ya yapılan bir iyilik değildir.
Bu bölgede yeni bir kaos çıkarmak demektir. Darbe ile işbaşına gelen birisini kırmızı halı sergileyerek karşılıyorlar.
Öbür taraftan halkını kimyasal silahlarla katleden birisini karşılamak için sabırsız olduklarını bildiriyorlar.
Bizim bu konudaki tavrımız ilkeseldir.

Kendilerinin yanlış politikalarıyla uyumlu olmayan liderlere diktatör diyorlar. Kendi yanlışlarıyla uyumlu olanlara lider deme yaklaşımları var. Bu hukuk ve meşruiyet açısından asla kabul edilecek bir yaklaşım değildir. Bu bütün değerlere bir saldırı olarak kabul edilmelidir.

Nükleer anlaşmadan çekilme

Bu gelişmeyi kaygı verici buluyoruz. NATO müttefikleri ABD'nin tavrını doğru bulduklarını söylediler. Soğuk savaştan beri nükleer silahların denetiminin temelini oluşturan bir anlaşmaydı. Şimdi bu anlaşmanın iptaliyle birlikte soğuk savaştan beri elde edilen kazanımdan geriye düşmüş oluyor. Rusya'nın da çekilmesiyle birlikte karşılıklı restleşmelerin krizi daha arttıracağına inanıyoruz. Bu yaklaşım daha çok diyalog ve müzakereyle ortadan kalkması gerektiğini düşünüyoruz.

"Kılıçdaroğlu'nun CHP'de tek adam yönetimi olduğu şeklindedir"

CHP'de üst düzey istifalarla ilgili görüşlerimizi soruyorlar. CHP'nin iç meseleleri bizi ilgilendirmez. Ancak şöyle bir durum var.
Aday belirleme süreçlerini demokratik teamüllerden yoksun bir parti yöneticiliği sergilendiği ifade ediliyor.
Bizatihi CHP içinde siyaset yapanların ortak noktası şu: Kılıçdaroğlu'nun CHP'de tek adam yönetimi olduğu şeklindedir.
Sayın Kılıçdaroğlu tek adam tabirini kullanmayı çok seviyor.
Bizatihi kendi yol arkadaşları tarafından bugün kendisine CHP'de tek adam yönetimi kurmakla eleştirilmesi ibretlik bir durumdur diye değerlendiriyoruz.

"CHP'de bu hisselerin olmaması gerekiyor"

Cumhurbaşkanımız grup konuşmasında CHP'ye ait olan İş Bankası hisselerini gündeme getirdi. CHP tarafından eleştiriler yönetiliyor, Atatürk'ün vasiyetiyle ilgili. Burada aslında CHP'de bu hisselerin olmaması gerekiyor. Hem Atatürk'ün mirasına sahip çıkmak hem de siyasetin itibarını korumak açısından. Buradaki esas mantık Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'nun gelirlerini garantiye almak olduğu, Atatürk'ün hassasiyetinin neticesi olarak bu mirasın düzenlendiği açıktır.

Bugünkü tablo içerisinde herhangi bir partinin bunu üstlenmesi düşünülemez. CHP'nin bu tutumdan uzak olması gerekirdi. Devletin garantisi altında Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu'na sağlamanın garanti altına alınmasıdır.

"Atatürk'ün mirasına direnmiştir CHP"

Mirasın amacı, vasiyetin amacı olan Türk Dil Kurumu'na ve Türk Tarih Kurumu'na tam olarak aktarmış mıdır? Mirası çiğnemiştir. Türk Dil Tarih Kurumu'na bu geliri aktarmama durumu 1966 yılında ortaya çıkmıştır. Atatürk'ün mirasına direnmiştir CHP. Mahkeme CHP'ye miras hukukuna uymasına hükmetmiştir. CHP aynı şekilde ödemeleri geciktirmişlerdir. Şöyle bir gerekçe sunuyor CHP: Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu, Atatürk'ün kurumu olmaktan çıkmıştır, diyor. Birileri de CHP Atatürk'ün kurumu olmaktan çıkmıştır, diyebilir. Bütün mahkemeler CHP'nin aleyhine sonuçlanmıştır.

Erdoğan Rusya'ya gidiyor

Çarşamba günü sayın Cumhurbaşkanımızın Soçi'ye bir ziyareti olacak. Cumhurbaşkanımız sayın Trump'la yürütülen diplomatik görüşmeler maalesef alt düzeyde aynı sonucu doğurmuyor. Burada aynı şekilde verimli bir şekilde alt düzeye yansıdığını söylemek mümkün değil.

Bundan sonra silahlı kuvvetler Türkiye'nin güvenliği için her türlü kapasiteye haizdir ve hazırdır. Siyasi talimat verildiği andan itibaren bu gerçekleştirilecektir. Doğru olan Cumhurbaşkanımızın teklif ettiği güvenle bölgenin bir an önce kurulmasıdır. Türkiye'nin diğer ülkelerin destek verdiği güvenli bölge modeli dışında diğer formüllere kapalı olduğu açıktır.

"Güvenli bölge meselesindeki hassasiyetimiz yüksek düzeydedir"

Münbiç meselesinde başka unsurların hevesini kabartmaktadır. Türkiye açısından doğrusu müttefiklerimizin vereceği lojistik destekle güvenli bölgenin Türkiye'nin öncülüğünde harekete geçmesidir. Türkiye açısından bıçak kemiğe dayanmıştır. Güvenli bölge meselesindeki hassasiyetimiz yüksek düzeydedir. Emir verildiği andan itibaren bu gerçekleşecektir. Umarımız en kısa zamanda güvenli bölge yaklaşımları sahada gerçekleşir ve müttefiklerimiz lojistik destekle hayata geçmiş olur.

Çin'e Doğu Türkistan uyarısı

Tüm dinlerin ve inançları Çinlileştirilmesinin asimile edici olduğu ifade edildi. Burada Müslüman Türk toplumuyla ilgili asimilasyon politikalarını biliyoruz. Toplama kampları meselesi söz konusudur. Çin Hükümeti çeşitli açıklamalarda bulunuyor. En son Doğu Türkistan'lı sanatçı Çin'de Abdürrahim Heyit'in ölmediğine dair video yayınlandı. Pek çok kişi kayıptır. Haber alınamıyor. Tüm bunlar aydınlığa kavuşturulması gereken konulardır.


Bu konuda şeffaf bir yaklaşım sergilenirse herkes açısından tansiyonu düşüren bir imkan yaratacaktır. Çin'in toprak bütünlüğüne ve güvenliğine saygı duyan bir ülkeyiz. Bu meseleye bu şekilde yaklaşırken Uygur Türklerine dönük keyfi uygulamaların toplama kamplarında ve hapishanelerde alıkonulmasının hiçbir sonuç vermeyeceğini biliyoruz. En doğrusu Çin hükümetinin şeffaf bir şekilde iddialar karşısında buraları gözlemcilere açmasıdır.

#AK Parti
#Ömer Çelik
5 yıl önce