|

Baudelaire, Alişanzade ve bir Sünbülî tekkesi

Baudelaire’in Les Fleurs du Mal’i, bütünüyle dilimize ilk kez Alişanzade İsmail Hakkı Bey tarafından Elem Çiçekleri adıyla 1927’de çevrildi. Şair Hilmi Yavuz’un Arap harflerinden Latin harflerine aktararak bir sunuşla yayınladığı tercüme Everest’in Modern Klasikler dizisinin 100. kitabı olarak çıktı.

Halil Solak
00:00 - 15/08/2022 Pazartesi
Güncelleme: 22:38 - 14/08/2022 Pazar
Yeni Şafak

Charles Baudelaire
Elem Çiçekleri
Çev. Alişanzade İsmail Hakkı Bey
Haz. Hilmi Yavuz
Everest Yayınları
2022
372 sayfa
Charles Baudelaire Elem Çiçekleri Çev. Alişanzade İsmail Hakkı Bey Haz. Hilmi Yavuz Everest Yayınları 2022 372 sayfa

Yahya Kemal, “Büyü Şiir”de de söylediği gibi, Paris yıllarında tam bir Baudelaire-perest’tir! Arkadaşlarını bile buna göre seçen üstad, Paris hatıralarında Philippe isminde bir arkadaşından bahseder. Romatizmadan, frengiden ve daha birçok hastalıklardan muzdarip, daima öfkeli ve bedbin bir adam olan Philippe’in “dünyada gönül aydınlığıyla bahsettiği yegâne şey” Baudelaire’in şiirleriymiş ve şairimiz sırf Baudelaire’ci olduğu için onunla görüşüyormuş. Baudelaire’in için “Hayatının okumadığım ve bilmediğim bir köşesi yoktu” diyen Yahya Kemal Les Fleurs du Mal’deki birçok şiiri ezbere bildiğini de söylüyor.

Türk edebiyatında Baudelaire’in devrim yaratan şiirlerinden etkilenen bir tek Yahya Kemal değil elbette. Tevfik Fikret’ten Ahmet Haşim’e, Tanpınar’dan Necip Fazıl’a, Cahit Sıtkı Tarancı’dan Ahmet Muhip Dıranas’a kadar pek çok ismi sayabiliriz. Mesela Dıranas bir konuşmasında, “Ben Fransızca’yı Baudelaire’i okuyup anlayabilmek için öğrendim” diyecektir.

ŞANSLI BİR KİTAP

Charles Baudelaire’in 1857’de yayınladığı Les Fleurs du Mal çeviri açısından da oldukça şanslı kitaplardan biri. Dilimizde daha çok Kötülük Çiçekleri adıyla bilinse de Şer Çiçekleri, Izdırap Çiçekleri, Fenalık Çiçekleri, Seyyiat Çiçekleri gibi türlü şekillerde Türkçeye aktarılmış. Kısmen ya da tamamen Vasfi Mahir Kocatürk, Cahit Sıtkı Tarancı, Sabri Esat Siyavuşgil, Sabahattin Eyuboğlu, Orhan Veli Kanık, Can Yücel, Ahmet Necdet, Erdoğan Alkan, Sait Maden gibi dil zevkine sahip ustalar tarafından tercüme edilmiş.

Les Fleurs du Mal’den ilk kısmi tercümeler 19. yüzyılın sonuna doğru yapılsa da bütünüyle Türkçeye ilk kez 1927 yılında çevrilir. İşte Alişanzade İsmail Hakkı Bey’in Elem Çiçekleri adıyla yaptığı bu tercümeyi usta şair Hilmi Yavuz Arap harflerinden Latin harflerine aktararak bir sunuşla yeniden yayınladı (İlk baskının 2012’de Kadim Yayınları’ndan çıktığını hatırlatayım).

Yavuz, bu aktarımı kitabın Fransızca aslını da göz önünde bulundurarak yapmış. Ayrıca çevirinin sonundaki geniş sözlük okurlara büyük kolaylık sağlıyor. Bu arada Everest’in Modern Klasikler dizisinin 100. kitabının Elem Çiçekleri olması da hoş bir tesadüf.

ÇEVİRMENİN SOYAĞACI

Yavuz’un “‘Elem Çiçekleri’ ve Alişanzade Üzerine” başlıklı değerli sunuşu Yahya Kemal’in yazımın başında atıf yaptığım şiirinin ilk beytiyle açılıyor:

“Paris’te genç iken koyu bir Baudelaire-perest idim.

Balkon’la, Yolculuk’la, Güzellik’le mest idim.”

Sunuşun başında çevirinin önemini ve hususiyetini belirttikten sonra sözü Alişanzade’ye getiren Yavuz, onun sadece Elem Çiçekleri çevirmeni olarak değil, bağlı bulunduğu soyağacı bakımından da üzerinde durulmaya değer olduğunu belirtir ve Alişanzade’nin mimar Sedad Hakkı Eldem’in babası olduğunu söyleyip Sedad Hakkı Eldem, 50 Yıllık Meslek Jübilesi (1983) adlı kitaptan şu bilgileri nakleder:

“Prof. Sedad Hakkı Eldem’in babası, Alişanzade İsmail Hakkı Bey’dir. Alişanzade İsmail Hakkı Bey, Fındıklı’da Sümbül Sinan tarikatına ait son şeyhin halazadesi olarak yetişmiş, oradan sonra Mülkiye’den mezun olarak hariciye mesleğine intisap etmiştir. Hayatı boyunca diplomat olarak çeşitli yerlerde hizmette bulunmuştur. Ortanca oğlu Sedad [Hakkı] Eldem’in tahsil hayatının en büyük bölümü, babasının Zürih ve Münih başkonsolosluğu sırasında geçmiştir.”

Alişanzade İsmail Hakkı Bey’in önce Fındıklı’da bir tekkede Doğu kültürüyle yetişip sonrasında Mülkiye’de Batılı bir eğitimden geçmiş olmasının kendisine çok ilginç geldiğini söyleyen Yavuz bir ara Alişanzade İsmail Hakkı Bey’in yanında yetiştiği akraba şeyhi ve Fındıklı’daki tekkeyi merak ettiğini ancak her iki hususta da net bir bilgi edinemediğini yazıyor.

16. YÜZYILDAN 20. YÜZYILA

Elem Çiçekleri’ndeki şiirleri okumaya başlamadan, aklıma takılan bu iki konuyu araştırmaya koyuldum. Önce Fındıklı’daki tekke:

Alişanzade’nin yetiştiği Fındıklı’daki Sünbülî tekkesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin yanındaydı. Fındıklı, Hatuniye, Keşfî Cafer Efendi, Seyyid Nebi Efendi gibi çeşitli adlarla anılan tekke yanındaki iki türbe, hazire, kütüphane ve iki çeşme ile küçük bir külliyeydi. Kanuni Sultan Süleyman devri saraylılarından ve Kaptanıderya Arap Ahmed Paşa’nın eşi Perizad Hatun’un 1599’da kurduğu tekke, Halvetîliğin Sünbüliyye koluna bağlı olarak Cumhuriyet dönemine kadar varlığını sürdürdü. 1925’te tekkelerin seddedilmesiyle bütünüyle fonksiyonunu yitirdi. Kütüphanesi Akademi’nin Seramik Bölümü’nün ocağı, Mimar Sinan’ın tasarımı türbe de Akademi’de çalışan hademelerin lojmanı olarak kullanıldı. Tekkeyi oluşturan yapılar Karaköy-Dolmabahçe yolunun genişletilmesi sırasında, Sinan’ın eseri dahil, 1956 yılında tamamen yıkıldı. Tekkenin Osmanlı’dan Cumhuriyete hikâyesine dair ayrıntılı bilgiler için Hocam Prof. Dr. Baha Tanman’ın şu yazısına bakılabilir: “İstanbul’un Ortadan Kalkan Tarihi Eserlerinden Fındıklı’da Hatuniye Külliyesi”, Prof. Dr. Yılmaz Önge Armağanı, Konya, 1993, s. 139-161.

KİM BU ŞEYH EFENDİ?

Gelelim Alişanzade İsmail Hakkı Bey’in tekkede yanında yetiştiği şeyh efendinin kimliğine. Oğul Sedad Hakkı Eldem, 1985 yılında kendisiyle yapılan bir söyleşide (Engin Yenal-Suha Özkan, Sedad Eldem ile Söyleşiler, İstanbul, 2014, s. 28) babasının devam ettiği tekkeye ayrıntılı bilgiler vererek temas eder ancak şeyhin ismini vermez.

Alişanzade İsmail Hakkı Bey’in Fındıklı’daki Sünbülî tekkesinde yanında yetiştiği şeyhin kim olduğunu öğrenmek için bir kuşak daha bekleyip Osmanlı tarihçisi torunu Prof. Dr. Edhem Eldem’in yazdığı [“Sedad Hakkı Eldem Olunmaz, Doğulur (mu?)”, Sedad Hakkı Eldem I, Gençlik Yılları, Haz. Edhem Eldem, Bülent Tanju, Uğur Tanyeli, İstanbul, 2008, s. 10-40] şu satırları okumak gerekecek:

“İsmail Hakkı Bey’in ‘son şeyhin halazadesi’ olmasından ise, annesi Fatma Hanım’ın Mehmed Kudretullah Efendi’nin (öl. 1313/1895-1896) halası, dolayısıyla da onun babası ve tekkenin bir önceki şeyhi Hafız Seyyid Ahmed Şevkî Efendi’nin (öl. 1302/1884-1885) kız kardeşi veya ablası olduğu anlaşılmaktadır.”

Yani Elem Çiçekleri çevirmeni Alişanzade İsmail Hakkı Bey’in dayızadesi, Hariciye’ye girmesi için anlayış göstererek izin veren akraba şeyh, Fındıklı’daki Sünbülî tekkesinin meşihatini yüzyılı aşkın bir süre üstlenen İstanbul’un güçlü bir şeyh ailesine mensup Mehmed Kudretullah Efendi’dir.

Aklıma takılan sorulara cevap bulduğuma göre şimdi gönül rahatlığıyla Elem Çiçekleri’ni okumaya başlayabilirim.

“elem çiçekleri açıldılar

elif lâm mîm

hangi kokulardı, hangi anılar”

#Mehmed Kudretullah Efendi
2 yıl önce