|

Cevapsız kalan bin bir soru

Ahmet Yüksel’in “Sonuç” bölümünde belirttiği gibi kitabı düşünürken sadece Mehdi Kulu’na takılıp kalmamak gerekiyor. Casusumuz, dolayısıyla söz konusu kitabın kahramanı o. Fakat o, ayrıca kitabın birçok boyutundan sadece bir tanesi.

Ömer Yalçınova
04:00 - 15/10/2019 Salı
Güncelleme: 21:10 - 13/10/2019 Pazar
Yeni Şafak
Ahmet Yüksel Sınırdaki Casus Kronik Kitap Ağustos 2019 134 Sayfa
Ahmet Yüksel Sınırdaki Casus Kronik Kitap Ağustos 2019 134 Sayfa

Ahmet Yüksel’in yeni kitabı Sınırdaki Casus, Kronik Kitap’ın her biri diğerinden daha ilgi çekici olan Gizli Teşkilatlar Serisi’nden çıktı. Sınırdaki Casus ortaya attığı, okurken okuyucusunun kafasında meydana getirdiği sorular dolayısıyla çok önemli bir kitap. Kitabın sonunda “sınırdaki casus” olarak nitelendirilen Mehdi Kulu Şirvanî’ye dair biyografik hiçbir bilgiye sahip olamıyoruz. “Hiçbir” derken sözün gelişi söylüyorum. Yoksa onun Kafkasyalı bir Rus vatandaşı, âmâ ve iki tane de oğlunun olduğunu biliyoruz. Yaptığı işleri, sürgün yediği yerleri, başından geçen olayları da öyle. “Hiçbir”den kastımız; ebeveynleri, aile kültürü, dini, yaşayışı, eşi ve çocukları gibi bilmediğimiz binlerce biyografik bilginin yanında, yukarıda saydıklarımızın az sayıda olmasıdır. Kitabın gücünden kastımız da bu: Az sayıdaki bilgiyle uyandırmayı başardığı merak.

Ahmet Yüksel’in “Sonuç” bölümünde belirttiği gibi kitabı düşünürken sadece Mehdi Kulu’na takılıp kalmamak gerekiyor. Casusumuz, dolayısıyla söz konusu kitabın kahramanı o. Fakat o, ayrıca kitabın birçok boyutundan sadece bir tanesi. Kitabın diğer boyutlarınıysa, I. Cihan Harbi öncesi Bağdat, Kazımiye, Kerbela ve Necef’te yaşananlar oluşturuyor. Rus, İran ve İngiliz Konsolosluklarıyla Osmanlı hükümeti arasında cereyan eden olaylar, güdülen siyaset. Mesela bir suç örgütüne mensup olan Mehdi Kulu’yu Osmanlı asayiş ve yargı mensupları yargılayamıyor, mahkemeye çıkaramıyor. Sebep? Rus Konsolosluğu Mehdi Kulu’nu tutuklayıp teslim etmediği için. İki yıl süren yazışmalar neticesiz kalır; aynı suç örgütüne mensup İranlılar yargılanırken, Mehdi Kulu’na kimse dokunamaz.

93 Harbi’nde büyük yaralar alan Osmanlı, Rusya’yla ilişkilerini ne kadar iyi tutmaya çalışırsa, Rus Konsoloslukları bu hoşgörüyü o kadar suiistimal eder. Mehdi Kulu bu suiistimale bir örnek, ayrıca net, açıklama gerektirmeyen, dönem ve olaylara dair ulaşılabilecek pürüzsüz bir bilgi. Ayrıntılarda Rus Konsoloslarının olayları nasıl çarpıttıkları, kendi lehlerine uydurdukları yalanlar da dikkat çekiyor.

NİYETLERİ DÜNYA SAVAŞI

Okuyucu merak ediyor: Osmanlı Hükümeti, Valileri, Emniyet Müdürleri bu tür olaylarla meşgul olurken, daha doğrusu kendini temize çıkarma, savunma, haklılığını ve suçsuzluğunu ispat etmeye çalışırken, özellikle Mehdi Kulu örneğinde, Kazımiye, Necef, Kerbela ve Bağdat’ta neler yaşanıyordu? Hangi planlar yapılıp, bunlar nasıl uygulanıyordu? En başta da niyet neydi? Niyet belli: Dünya Savaşı çıkacak, Osmanlı paylaşılacak. Yoksa Rus, İngiliz ve Fransız ajanlarının Bağdat’ta ne işi olabilir? Fakat bu ülke görevlilerinin planlarını bilmiyoruz; kimlere, nasıl uygulattıklarından da habersiziz. Evraklara yansıyan, Mehdi Kulu’nun saldırıya uğraması ve soyulmasıdır. Diğer yandan mensubu olduğu, hukuksuz bir şekilde halkı yargılayan ve cezalandıran gizli örgütte neler yaptığı, hangi askeri bilgileri düşmana sızdırdığı, halkı nasıl ve ne yönde Osmanlı’ya karşı örgütlediği evraklarda yok. Dolayısıyla Sınırdaki Casus’da hükümet, yargı, asayiş mensuplarının nelerle uğraşması gerekiyorken, nelerle uğraşmak zorunda kalmışlardır, bunları da görebiliyoruz. Kitabın diğer bir vurucu noktasınıysa, bu yönü oluşturuyor.

Bütünüyle belgelere dayanan bir çalışma Sınırdaki Casus. Ahmet Yüksel akıcı anlatımıyla haritanın belirleyebildiği parçalarını aktarmış. Aktarılan sınırlı sayıdaki bilgi bile olayın vahametini göstermeye yetiyor.

#Ahmet Yüksel
#Sınırdaki Casus
#Osmanlı
5 yıl önce