Medeniyet bestekarı Itri, bayram sabahını segâh makamında tekbirlerle karşılayan cümle cemaatin gönlünü hoş kılar, mevlit nağmeleriyle huzur deryasında seyahate çıkarır; ama modern zaman ustaları kadar tanınmaz. UNESCO vefatının 300. yılı münasebetiyle 2012''yi Itri yılı olarak ilan etmiş olsa da, ne Itri ne de çiçeklerin kokusunu barındıran, halk dilinde yer eden eserleri akademik anlamda gereken ilgiyi görmemiş
Bundan 300 yıl önce aramızdan ayrılan Itri''nin özellikle dini eserleri geniş kitleler tarafından bilinir. Bayram namazlarında, mevlit törenlerinde segâh makamında getirilen tekbirleriyle anılan Itri ne yazık ki aynı zamanda hayatı ve eserleri hakkında en az bilgiye sahip Türk bestekarından biridir. UNESCO ölümünün 300. yılı nedeniyle 2012''yi Itri yılı olarak ilan etti. Bu vesileyle pek çok etkinlik düzenlendi. Ve bu bir yılın sonuna geldiğimizde gördük ki bütün bu etkinliklere rağmen Itri hakkında bilinmezlikler hala devam ediyor. Itri üzerine araştırma yapan isimlerden İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı hocalarından Yrd. Doç. Dr. Göktan Ay bir yıl boyunca yapılan etkinliklere özellikle bu konuda eleştiri getiriyor. Itri yılı olması sebebiyle düzenlenen sempozyumlara katılan müzikologların Itri''nin diye bilinen bir çok esere şüpheyle yaklaştığını çünkü bugüne kadar bu eserlerle ilgili çok ciddi araştırmaların yapılmadığını dile getiren Ay, Itri hakkında daha net bilgilere ulaşmak için tarihçilerin ve müzikologların bir araya gelerek o dönemin yazma eserlerini titiz bir biçimde incelemesi gerektiğinin altını çiziyor.
Itri ile ilgili bugüne kadar ilk önemli çalışmanın Yılmaz Öztuna tarafından gerçekleştiğini öğreniyoruz. Mesela Yrd. Doç. Dr. Göktay Ay, 1976 yılında Türk Musikisi Devlet Konservatuarı''na öğrenci olarak başladığında rahmetli Yılmaz Öztuna''nın anlattıkları sayesinde Itri hakkında bilgi edinmiş. Yine Atatürk Korosu''ndan Neva-Kar eserini dinlemiş ve bundan sonra kaynak araştırmalarına başlamış. ''Maalesef çok fazla bilgi yoktu'' dediği Itri ile ilgili Ay şunları aktarıyor: " 17. yüzyılın büyük Türk bestekârı olan Itri''nin asıl adı ''Mustafa''dır ve Itri(güzel koku) mahlası çiçekçilik ve meyvecilikle uğraştığı için bu isim verilmiş. Ustaları arasında Hâfız Post, Nasrullah Vakıf Halhali, Kasımpaşalı Koca Osman Efendi, Derviş Ömer Efendi gibi, 17. yüzyıl bestecileri var. IV. Mehmed, III. Süleyman, II. Ahmed, II. Mustafa, III. Ahmed olmak üzere 5 padişah dönemini yaşamış. Eserlerine güfte olarak Fuzulî, Nev''î, Şehrî, Nabî ve yakın arkadaşı olan Nazîm''in, bazılarında da kendi şiirlerini kullanmış. Itri''nin Neva-kar eseri (sözler İranlı şair Hafız-ı Şîrâzî›ye aittir) klâsik Türk musikisi repertuarının en yetkin eseri olarak kabul edilir.''
Itri üzerine araştırma yapan bir diğer isim de yine aynı okulda öğretim görevlisi olan Doç.Dr. Nilgün Doğrusöz. ''1990 yılında İTÜ TMD Konservatuarında yüksek lisansa başladığımda tez olarak değerli hocam Yalçın Tura''nın tavsiyesi üzerine Topkapı Revan Yazmaları arasında bulunan Hafız Post Güfte Mecmuası üzerine çalışmaya başladım'' diyen Doğrusöz, bu önemli mecmua üzerine yaptığı çalışmayla ilgili şu bilgileri veriyor: ''Mecmuada 900''ü aşkın güfte vardı ve bunların 139 kadarı Hafız Post''a aitti. Çok sayıda eseri olan diğer iki musikişinas ise Çömlekçizâde Recep Çelebi 87 ve Itrî 84 idi. Mecmuada iki farklı yazı karakteri ilgimi çekmişti. Bu ikinci el yazısı ile güfteler önceden yazılan güftelerin arasına yerleştirilmişti ve boş sayfalara yazılmıştı ve bu güftelerin çoğunluğunun başlığında Itrî yazmaktaydı. 1993 yılında yüksek lisans tezime, ikinci el yazısının Itri''nin olabileceğini bir varsayım olarak yazdım. Yakın zamanda Itri''nin el yazısının olduğu bir belge okuyucusuyla buluştu. Mecmuamızdaki yazı ile belgeyi karşılaştırmak lazım. Bu mecmuadaki yazıların Itri''ye ait olup olmadığı bilgisi de böylece sınamış olacaktır.''
Neyzen ve İTÜ Türk Musikisi Devlet konservatuarı hocalarından Yrd. Doç. Dr. Süleyman Ergüner ise, ''Itri için Rauf Yekta Bey, ''cennet-mekan bir bestekârdı'' yorumunu yapar'' diyor ve böylelikle, ne denli yüce bir bestekar olduğu bu yorumla ortaya koyuyor. Itri''nin dini eserleri üzerine çalışmalar yapan Ergüner Itri''nin dini müzik çalışmalarıyla ilgili de şu bilgileri veriyor: ''Safayi tezkiresi, Salim tezkiresi, Atrabul asar gibi çesitli kaynaklarda binlerce eseri olduğu belirtilmişse de zamanımızda notası da olan az sayıda eseri kalmıştır. Bu eserler, dini ve dini güfteli olmayan eserlerdir. Onun dini eserlerini cami musikisi ve cami dışında , tekke ile dergahlarda ve dini amaçlı topluluklarda icra edilen eserleri olarak ele alabiliriz. Cami içinde ibadet sırasında icra edilen ve minarelerinde okunan eserlerinin çoğu ne yazık ki muezzinler ve ilgili kişilerce unutulmuştur, icra edilmemektedir.'' Ergüner, Itri''nin 'tekbir'iyle ilgili olarak da ''Tekbir, nağmelerin mimarisidir, Süleymaniye, Selimiye camileri gibi musikinin mimari abideleridir. Itri de , bu abidelerin eşsiz mimaridir. Bu özellik, onun tüm eserlerinde görülür ki bu da muhteşem musiki bilgisi, zevki, felsefesiyle yapılmış bestelerdir'' diyor ve ekliyor: "Cami içindeki müezzinlik usullerinin de Itri tarafından konulduğu rivayeten bilinmektedir. Özellikle, teravih namazlarındaki rekatlar arasındaki Isfahan, Evic, Acemasiran makamlarıyla icra edilmesi konusu müezzinlerce bugün yapılan bir adettir. ''
İTÜ TMDK öğretim üyelerinden Mehmet Bitmez, Itri''nin hayatı ve besteciliği ile ilgili programlı ve profesyonel olarak ilk kez 1982 yılında sahnelenen Itri Müzikali ile çalışma yapıldığını söylüyor. Bu çalışmada Hulusi Kentmen, Dilaver Uyanık gibi isimlerin yer aldığı oyuncu kadrosundaki diğer isimlerin genç oyunculardan oluştuğunu belirten Bitmez, oyunla ilgili şu bilgileri veriyor: ''Bu müzikalde sahne kostümünden oyun kurgusuna ve müziklerine kadar her şey titizlikle hazırlamış ve sahnelenmişti. İlk oyun sanırım Nişantaşı Rüştü Uzel Kız Lisesi''ndeydi. Devam eden diğer gösterilerin bazıları Mecidiyeköy Levent Kırca Tiyatro sahnesi, diğer gösteriler ise; Unkapanı Vefa sokağında ismini şu an hatırlayamadığım bir tiyatro sahnesiydi.''
Bitmez de Itri yılını geride bırakırken bir yıl boyu yapılan etkinlikleri eksik ve yetersiz bulanlardan. Bitmez bu konuda, ''2012 Itrî Yılı nedeniyle bir takım konferans ve söyleşilerin düzenlenmesine rağmen bu anlamda bir konser veya müzikal olamaması büyük kayıp'' diyor.
''Itri ile ilgili çalışmalar devam etmelidir. Özellikle, son yapılan 2 sempozyum pek amacına ulaşmadı, katılım çok düşüktü. Büyük besteci olarak kabul ediliyordu ancak; doğum tarihinden ölüm tarihine, mezarına, eserlerine kadar kendi adına bilinen her eser hakkında müzik bilim insanları şüpheli yaklaştı. Bu bir dönemin doğru taranmadığını, eski eserlerin, Osmanlı arşivlerinin bu döneminin/bölümünün açılmadığını açıkça gösteriyor. Tarihçilerin ve müzikologların bir araya gelerek o dönemin yazma eserlerine ulaşmaları ve bilinmeyenleri ya da şüphe ile yaklaşılanları ortaya çıkarmaları şart. Yoksa, Itri''nin -olup olmadığı kesinleşmemiş- bir bestesi üzerinde analiz yapmak çözüm olmuyor. Müzikoloji bölümleri de zaten bunun için var.''
''18. yüzyılda Şeyhülislam Esad Efendi tarafından yazılan Atrabü''l-Âsâr adlı yegâne hanende biyografisinde yer alan hanendelerin bazıları için hatta özellikle üç musikişinas için üstâd olmalarından söz edilir. Bu isimlerden biri Itri. Diğerleri ise Hafız Post ve Çömlekçizâde Recep Çelebi. Demek oluyor ki dönemlerinde de üstatlıkları genel kabul görmüştür. Bunun yanı sıra IV. Mehmet döneminde sarayda defalarca musiki icra etmiş olduklarını ve ödüller kazandıklarını öğreniyoruz. Yani Itri döneminin önde gelen isimlerinden biridir. Hafız Post ve Recep Çelebi gibi. O bir 'üstat'dır.''
''Itri''nin dini eserlerinin en önemli farkı, bu eserlerin günümüzde halk arasında yaşıyor ve icra ediliyor olmasıdır. Bu özelliğiyle dünya durdukça unutulmayacak ve bilakis her dönemde sevilerek icra edilecek olmasıdır. Eserlerinin söz ve musiki yapısı bakımından anlaşılır olması bunda çok önemli bir katkı sağlamıştır. Tekbir, artık bütün İslam aleminde bilinen bir eserdir, eserin üç satırlık ve çok basit bir nağme yapısına sahip olmasına rağmen büyük bir musiki dehası ve ruhaniyetiyle beslendiği görülür. Kendisi için Tekbir mağmelerin mimarisidir diyebiliriz.''
''Itrî''nin eserlerinde sadece makam geçkileri değil, aynı zamanda büyük usullerinde ustaca kullandığı anlaşılıyor. Klâsik müzikte ortaya koyduğu eserlerin yanında Mevlevi müziği, âşık geleneği ve tekke tarzı müziklerin de inceliğini ortaya koymuş olağanüstü bir bestecidir. Bazı müzik tarihçisi yazarlarına göre, klâsik müziğin yanında küçük şarkı ve türkülerinin de olduğu iddia edilmektedir. Ancak, gerçek bir araştırma yapılmadan ve Osmanlı arşivlerindeki kayıtlar gün yüzüne çıkarılmadan, bu türden ifadeler iddiadan öteye gitmeyecektir. Elde olanlar, zaten Itrî''nin güçlü bir besteci olduğu yönünde ortaya net bir kanıt koyduğu aşikârdır.''
''Ben Itrî''nin, Mimar Sinan''ın taşlarla yaptığını seslerle yaptığına inanırım. Sinan, nasıl mimârîde karakteristik Osmanlı tarzını ortaya koymuşsa, Itrî de bence yüksek seviyede bir hendese-i savt örneği ile, ses sanatında Osmanlı tarzını oluşturmuş bir bestekârdır. Ancak bunu sadece Itrî ile açıklamak bana eksik olacak gibi geliyor. Zîrâ Itrî, her şeyden önce bir ''medeniyet bestekârı''dır ve gerek kendisinden önce gerekse kendi döneminde yaşamış bestekârlarla birlikte Osmanlı medeniyetinin ses cevherini işlemiştir. Itrî''yi ortaya çıkaran kadîm bir mûsikî birikimi vardır, Itrî aynı zamanda bu birikimin sonucudur. Osmanlı-İslâm medeniyetinin izleri ve kıvrımları, Itrî''nin eserlerinde tezâhür etmiştir. Itrî''yi yükselten, aslında sahip olduğu bu köklü mûsikî geleneği ve medeniyet tecrübesidir… Ona ''Tekbîr''in, Nevâ makâmındaki Kâr''ın ilhâmını veren, bu köklü ve ilâhi referanslı gelenek ve medeniyettir diye düşünüyorum. Itrî''yi ''büyük bestekâr'' yapan temel faktörün bu olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu faktör, onun güçlü ve yüksek sanatlı eserler ortaya çıkarmasını sağlayan yegâne faktördür bence.''
Müzikolog Yalçın Çetinkaya Itri''nin müziğini şu sözlerle tanımlıyor: ''Hâfız Post ve Itrî gibi, dönemlerinin iki önemli bestekârını Osmanlı mûsikî karakterini belirginleştiren iki önemli şahsiyet olarak kabul etmek, abartılı olmayacaktır.. Kendisinden sonraki Osmanlı bestekârlarının neredeyse tamamı için Itrî, önemli bir yol gösterici rolü oynamıştır. Itrî, bugünün modern dünyasına sunulması gereken çok önemli, çok değerli bir bestekâr, eserleri de yerli-yabancı, Müslüman-Hıristiyan, bütün insanlara tanıtılması gereken, modern insanın kalp ve kafa karışıklığını giderici ve Yaratıcısı ile zayıflayan hatta kopan bağlarını güçlendirip bağlayabilecek eserlerdir. Çünkü o sükûnetin bestekârıdır… onun bütün eserlerinde adeta insanı yaratıcısına yönlendiren müthiş melodik aralıklar, ilâhî ilhâmın olağanüstü yansımaları vardır. Bu özellikleri sebebiyle Itrî''nin eserlerinin modern insana iyi geleceğini ve onun hem aklını hem de kalbini onarıp birbiriyle bütünleştirebileceğini düşünebiliriz. Itrî, hem muhteşem Osmanlı-İslâm kültür ve medeniyetinin vâredip şekillendirdiği, hem de bu kültür ve medeniyetin gelişip yücelmesine mûsikî eserleriyle katkı sağlamış bir şahsiyettir. O, kadîm Osmanlı-İslâm ses cevherini mükemmel bir şekilde işlemiş olan hassas bir ses ve âhenk ustasıdır. Yahya Kemal''in şiirinde söylediği gibi Itrî''nin mûsikîsinde bir taraftan din, bir taraftan bütün hayat akmıştır ve gerçekten öz mûsikîmizin pîridir Itrî.''






