|

Divanın günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmiyordu

TÜBA’nın Türk-İslâm Bilim Kültür Mirası projesi kapsamında yayınlanan 15. yüzyılın ünlü şairlerinden Hafî’nin şiirlerini hazırlayan Prof. Dr. Ersen Ersoy, Fatih’in şaire çokça ihsanlarda bulunup caizeler verdiğini söylüyor. Ersen Ersoy, Dîvân-ı Hafî, TÜBA Yayınları 2021, 288 sayfa

Halil Solak
04:00 - 15/10/2021 Cuma
Güncelleme: 21:51 - 14/10/2021 Perşembe
Yeni Şafak
Fatih Sultan Mehmed kendisi şair olduğu gibi şiir meclisleri düzenleyen, şairleri himaye eden bir padişahtı.
Fatih Sultan Mehmed kendisi şair olduğu gibi şiir meclisleri düzenleyen, şairleri himaye eden bir padişahtı.

Türkiye Bilimler Akademisi’nin (TÜBA) 2014 yılında başlattığı Türk-İslâm Bilim Kültür Mirası projesi klâsik eserlerin tıpkıbasımı, transliterasyonu, günümüz Türkçesine çevrilmesi ve yayımlanması yoluyla okura kazandırıyor. Proje Arapça, Farsça gibi farklı dillerde ve eski/farklı Türk lehçelerinde yazılmış, Türk-İslam klasiği sayılabilecek eserlerin transliterasyonu, çevirisi ve yayına hazırlanmasını yapabilecek tüm bilim insanlarının/akademisyenlerin başvurularına açık. Proje kapsamında bu güne kadar onlarca eser yayınlandı.

Bu serinin son kitaplarından biri Dîvân-ı Hafî. Fatih döneminin ünlü şairlerinden Hafî’nin şiirlerini yayınlayan Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersen Ersoy ile konuştuk.

Fatih devrinin ünlü şairlerinden Hafî’nin şiirlerini yayınladınız. Daha önce yapılan yayınlar bazı mecmualardan hareketle yapılmıştı. Sizin yayınınız hangi yazmalara dayanıyor?

Bizim çalışmamıza kadar Hafî’nin divanının günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmiyordu. Antolojilerde, biyografik sözlüklerde Hafî’den bahsedilmekle birlikte divanının mevcudiyeti hakkında bilgi bulunmamaktaydı. Kaynakların ümmî olarak tanıttıkları ve sitayişle bahsettikleri bu şair benim de dikkatimi çekmişti. Katalog taramalarımız esnasında Saint Petersburg Milli Kütüphanesi ve Zagrep Bilim ve Sanat Akademisi’nde Hafî Divanı’nın birer nüshasının mevcut olduğunu gördük. Kütüphanelerle iletişime geçerek nüshaların dijital kopyalarını elde etmeye çalıştık. Rusya’daki nüshayı almakta çok zorlandığımızı ifade etmeliyim. İşte bizim çalışmamız Saint Petesburg, Zagreb nüshaları ile nazire mecmualarına, yurt içi ve yurt dışındaki çok sayıda şiir mecmuasına dayanılarak hazırlanmıştır.

İLİM MECLİSLERİNDE BİR ŞAİR

Kendisinin biyografisinde vurgulanan husus “ümmi”, yani okuma-yazma bilmeyen bir kunduracı olduğu. Siz bu ümmilik meselesine şüpheyle bakıyorsunuz. Neden?

Öncelikle şunu belirtmek lazım, klasik tarzda şiir yazan ve ümmi olan çok sayıda şair var. Bu, ümmi olup da kaside, gazel yazan şairlerin müstesna bir kabiliyete ve kulağa sahip olduklarına delalet eder. Sizin de belirttiğiniz gibi Hafî’den bahseden bütün kaynaklar onun ümmi bir şair olduğunu özellikle vurgularlar. Bunun yanında kavaf esnafından olduğunun altını çizerler. Onun, ilmi alimlerin ağızlarından aldığını yani ilim meclislerinde vakit geçirerek ilim öğrendiğini vurgularlar. Divanına baktığımızda yazı araç gereçleri ve meşhur hattatlara çokça vurgu yapılması kaynakların şairin ümmiliği hakkında söylediklerine şüpheyle yaklaşmamıza sebep oluyor. Diğer bir husus da şairin yaklaşık on bin beyitten müteşekkil manzum bir siyer telif etmesidir. Haliyle hem klasik tarzda aruz vezniyle bu kadar hacimli eserler telif eden birisi nasıl ümmi olur diye sorgulamadan edemiyorsunuz. Şairin ilim meclislerinde bulunduğuna dair hiçbir şüphe yok. Öyleyse tezkireler şairin ümmiliğinin altını çizerken onun düzenli bir eğitim almadığını, zamanının ilimlerini tahsil edip icazet alamadığını kastediyor olmalılar diye düşünüyorum.

Hafî’nin devrin padişahı Fatih Sultan Mehmed ile münasebeti nedir?

Fatih Sultan Mehmed kendisi şair olduğu gibi şiir meclisleri düzenleyen, şairleri himaye eden bir padişahtı. Babinger Fatih’in pek çok şairi maaşa bağladığını anlatır. Bu yüzden Arap ve Acem memleketlerinden pek çok şair gelip Fatih’in meclisine dahil olmuşlardır. Sultanın rağbet ettiği, beğendiği şairlerden biri de Edirneli Hafî’dir. Kaynakların ifadesine göre Fatih Sultan Mehmet Edirne’ye gittiğinde iki sefer Hafî’yi huzuruna çağırtmış ve şiirlerini okutmuştur. Ümmi bir şairin bu tarzda şiirler söylemesi padişahın dikkatini celbetmiştir. Kaynaklar, sultanın şairin ağzını iki defa cevahirle doldurduğunu söylüyorlar. Bu deyim Fatih’in şairimize çokça ihsanlarda bulunduğunu, caizeler verdiğini ve kendisine rağbet edildiğini anlatır. Divanda sultan için yazılmış bir kasidenin varlığı da aralarında bir münasebet olduğunun başka bir delilidir. O dönemlerde devlet ricalinin şairleri ve sanatkârları himayesi olmasaydı bugün malik olduğumuz büyük edebî birikimden bahsetmemiz mümkün olmazdı.

SADE BİR LİSAN

Divanı ve Zâdü’l-Meâd adlı siyerini değerlendirdiğinizde nasıl bir seviyede görüyorsunuz Hafî’yi?

Hafî, birkaç bakımdan ilgiyi hak eden bir şairdir. Öncelikle edebiyatımızda cinas sanatına en düşkün ve bu sanatı en başarılı şekilde kullanan şairlerden biridir. Hem divanda hem de Zâdü’l-Meâd’da çok güzel cinaslı söyleyişlerle karşılaşıyoruz. Bunun dışında şairin eserleri döneminin dil özelliklerini yansıtması bakımından da kıymet arz ediyor. Bugün kullanımdan düşmüş pek çok Türkçe kelimenin onun eserlerinde var olduğunu görüyoruz. Sade bir lisan kullanması Hafî’nin dikkatimizi çeken hususiyetlerinden bir başkasıdır. Şiirlerinden hareketle o dönem insanının sosyal hayatı, inançları, gelenekleri hakkında pek çok bilgiye ulaşabiliyoruz. Düzenli bir eğitim almadan orta hacimde bir divan oluşturacak kadar şiir yazması ve yaklaşık on bin beyitlik manzum bir siyer kaleme alması onun edebiyat tarihlerinde yerini alması için inkâr edilemez kriterlerdir.

#Ersen Ersoy
#Dîvân-ı Hafî
#TÜBA Yayınları
3 yıl önce