|

‘Huzur romanı devam edecek’

Ahmet Hamdi Tanpınar bir mülakatında “Huzur devam edecek diyordunuz?” sorusuna “Edecek, tabii edecek. Mümtaz ölmemiştir. Hâlâ yaşıyor ve yeni bir insan olarak doğmak için beni zorluyor” cevabını vermiş ve ilave etmiştir: “Fakat daha evvel Huzur’un öbür kısmını neşrede­ceğim, yani Suat’ın Mektubu’nu. Küçük bir eser, okuyucu orada Mümtaz’ın meselelerini daha başka bir planda görecektir.”

Yeni Şafak ve
04:00 - 14/02/2018 Çarşamba
Güncelleme: 06:35 - 14/02/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
‘Huzur  romanı devam edecek’
‘Huzur romanı devam edecek’
Yakup Öztürk

Türk edebiyatını zenginleştiren, derinleştiren, ona yeni pencereler açan, okuru ve edebi kamuyu her yıl en az birkaç defa büyük heyecanlara sevk eden bir isim söyleyecek olanlar Ahmet Hamdi Tanpınar’dan başkasını hatıra getiremezler. Günlüklerinin gün ışığına çıkarılmasıyla bu çok yönlü dünyanın, estetik hazzın zirvesi edebiyat tarihçiliğimizi, gündemimizi anlamlı bir biçimde taçlandırdı. Eserlerinin yeniden teorik nazarla incelenmesi bir yana hayatının esrarlı sokaklarında yeni adresler bulunmuş, yazılarının, denemelerinin ve ders notlarının derlenmesi sağlanmış, çevirileri ve hatta ilk gençlik ürünü Hüsrev ü Şirin çalışması bugüne taşınmıştır. Akademiden ve akademi dışından pek çok kalem bu sanat dehasının izinde, ona geç kalınmış vefayı ödemek için canla başla çalışmalar ortaya koymuşlardır. Prof. Dr. Handan İnci, bu çalışmaları daha ileri boyutlara taşıyarak hem müstakil eserler ortaya koymuş hem de Tanpınar adı etrafında bir araştırma ve uygulama merkezini hayata geçirerek ilim ve sanat dünyasının yeni dikkatlere odaklanmasını sağlamıştır. Merkezin ilk çalışması Suat’ın Mektubu’nun yayımlanması bu dikkatin karşılığı olarak değerlendirilebilir.

GÖNDERİLMEYEN MEKTUPLAR

Mehmet Kaplan, Kenan Tanpınar’dan miras aldığı Tanpınar terekesini İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’ne devrederek, tesiri uzun yıllar sürecek, belli ki ardı kolay kolay gelmeyecek Tanpınar yayınlarının kapısını açmıştır. Bu tereke, Handan İnci’nin çabalarıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve İÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nün işbirliğiyle dijital ortama aktarılmış, sözünü ettiğimiz merkez vasıtasıyla ilk eser Suat’ın Mektubu olmak üzere yayımlanmaya başlamıştır.

Düzenlenmiş, Orijinal/Tıpkıbasım ve Tanpınar’ın Suat’ın Mektubu Hakkında Notları başlıklarıyla üç kısımda sunulan esere Handan İnci Gönderilmeyen Mektup başlıklı bir sunuş yazmıştır. Bu yazıya daha yakından baktığımızda tefrika Huzur’da silik bir karakter olan ancak roman olarak basıldığında kendisine bir bölüm ayrılan ve Huzur’un akışına büyük tesir eden, Mümtaz’ın iç âlemini anlamlandırmada önemi tartışılamaz bir kahramana dönüşen Suat’ın Huzur’u yaklaşık yetmiş yıl sonra nasıl tamamlayabildiğini görüyoruz. İnci’nin Mümtaz, Suat, Nuran ve İhsan arasında cereyan eden ilişki ve diyaloglarla mektup üzerinden inşa ettiği paralelliği ve romanın pekâlâ gizemli sayabileceğimiz noktaları ile nasıl bir ilişki kurduğunu okuyabiliyoruz. Mektup’un yayımlanması kadar bu karşılaştırmalı okumanın da okurun yolunu açtığını ifade etmeliyiz.

Ahmet Hamdi Tanpınar bir mülakatında “Huzur devam edecek diyordunuz?” sorusuna “Edecek, tabii edecek. Mümtaz ölmemiştir. Hâlâ yaşıyor ve yeni bir insan olarak doğmak için beni zorluyor” cevabını vermiş ve ilave etmiştir: “Fakat daha evvel Huzur’un öbür kısmını neşrede­ceğim, yani Suat’ın Mektubu’nu. Küçük bir eser, okuyucu orada Mümtaz’ın meselelerini daha başka bir planda görecektir.” İnci, bu cümlenin hayata geçtiğini söz konusu arşivde yaptığı araştırmada tespit etmiş ve önce bir yazı ile duyurduğu metni bugün iki kapak arasında yayımlamıştır ancak görünen o ki bu kolay olmamıştır. Metin, eskilerin ifadesi ile perişan bir hâldedir. Bu dağınıklığın üstesinden gelmenin yolunu Huzur’daki akışı dikkate alarak çözen Handan İnci sıralamayı da bu şekilde yaptığını ifade eder.


İNTİHARI HERŞEYİ DEĞİŞTİRİR

Okurun, metne hâkimiyetini kolaylaştıracak bir içerikle yayımlanan kitapta Tanpınar’ın nasıl bir tasarrufta bulunduğunu tıpkıbasım sayesinde görebiliyoruz. Bir sanatçının çalışma disiplinini/disiplinsizliğini takip edebildiğimiz bu kısım biyografik incelemelerde kullanılabilecek ayrıntılar barındırıyor. Tefrikadan sonra kitap hâlinde yayımlanan Huzur’da Suat’a yeni bir kimlik ve portre armağan eden Tanpınar, İnci’nin ifadesiyle “[Suat] kitabın felsefi dokusunu zenginleştirmekle kalmaz, aynı zamanda intiharıyla romanın olay örgüsünü de değiştir”miş bir karakterdir. Bu ıskalanmadığında ortaya çıkarılan mektubun önemi bir kat daha artacaktır.

Roman ve mektup arasında müşterek sahnelerin en bariz olanlarından ilki Ada’daki yemektir. Orada, Mümtaz’ın “Şair olsaydım tek bir manzume yazardım; büyük bir destan. İki ayağı üstüne kalkan ilk ceddimizden bugüne kadar insanlığın macerasını anlatırdım!” sözü Suat’ın mektubunda tekrar karşımıza çıkar ve Mümtaz’a bu gece ve yazmak istediği şiir hatırlatılarak, tartışma kaldığı yerden devam ettirilir. Tanpınar romanlarında büyük yemek masalarının anlatıldığı sahnelerin önemli olduğunu vurgulayan Handan İnci, sonraları kaleme alınacak mektupta Mümtaz’a, “Vazgeç Mümtaz, hiç istidadın yok. Şair, muharrir olmanı hiç tavsiye etmem” diyen Suat’ın bu yemekte hazzetmediği arkadaşına bir hikâye konusu verdiği, bu hikâyede eşini öldürmeyi ve ardından intihar etmeyi tasarlayan bir erkeğin dünyasının kurgulandığı görülür. İnci’den devamla: “Buna göre Suat’ın Mektubu’nu tasarlarken Tanpınar’ın ona karısı Afife’yi öldürtmeyi planladığı da düşünülebilir. Elimizdeki say­falarda Suat, karısından duyduğu nefreti sık sık dile getirmekle birlikte öldürme konusunda bir niyet belirtmez. Belki de böyle bir aksiyon, zaten aşırılıklarla yüklü olan Suat karakterini daha da zorlayacağı için sonradan vazgeçmiştir.”

Suat’ın Mektubu, Mümtaz ile Nuran’ın Talimhane’de küçük bir apartman katı kiraladıkları, evde tertip edilen toplantılara katılan Suat’ın Mümtaz tarafından kıskanıldığı, bu sıkıcı hayatın Nuran ve Mümtaz evliliği ile çözüleceğine inanıldığı zaman aralığında geçer. Nuran ve Mümtaz’ın evliliklerinden sonra da evlerinde ağırladıkları Suat’ın yaşadıklarını anlattığı bir mektubu ardından bırakarak hayatına son verdiği görülür. Bugün, kitap hacminde elimizde duran bu mektup, Mümtaz’ın hayatının büyük bir parçası olur.

Var yok arası bir karakterken sonraları Suat’a büyük endişenler yükleyen Tanpınar’ın devri içerisinde akisleri göz ardı edilemeyecek varoluşçuluk sancılarından da ilham aldığı Handan İnci’nin tespitleri arasında. Romana, Mümtaz, Nuran, aşk ve İstanbul’dan daha fazla girmesine belli ki izin veremeyen Tanpınar, bu gediği müstakil bir mektupla tamir etmek istemiştir. Bu büyük tamir, Suat’ın Mektubu’yla Huzur’u tamamlamıştır.

#Ahmet Hamdi Tanpınar
#Handan İnci
6 yıl önce