|

İlahi Komedya’nın temsil ettiği zihniyet

Nesiller boyu çevirisi yapılan ve ilgi gören İlahi Komedya’nın çevirileri bugüne kadar farklı zamanlarda farklı isimler tarafından yapıldı. Everest ve Alfa Yayınları’ndan çıkan son iki çeviriden yola çıkarak şu soruyu soralım: İlahi Komedya dünya edebiyatı ve Türk okuru için aslında ne ifade ediyor?

Ömer Yalçınova
04:00 - 15/05/2021 Cumartesi
Güncelleme: 03:48 - 15/05/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
Komedya’dan ne kadar kaçarsanız kaçın, o sizi mutlaka bulur.
Komedya’dan ne kadar kaçarsanız kaçın, o sizi mutlaka bulur.

İlahi Komedya ilki 2020’nin Eylül ayında Alfa Yayınları’ndan Sevinç Elpida Kara’nın çevirisi, Seçkin Erdi’nin çeviri, ihya ve notlarıyla; ikincisi 2021’in Mart ayında Everest Yayınları’ndan, Ayçin Kantoğlu’nun çeviri ve notlarıyla yeniden yayımlandı. Her iki çeviri de, İlahi Komedya’yla Türk okuyucuları arasındaki mesafeyi, biraz daha kısalttı denilebilir. Daha önceki yıllarda Feridun Timur düzyazı, Rekin Teksoy ise, şiir şeklinde çevirmişlerdi Komedya’yı.

Görüldüğü üzere İlahi Komedya’ya karşı yoğun bir ilgi var. Farklı kişilerin onu Türkçeye çevirmesi de bunu göstermektedir. Her çevirinin, kendi içinde olumlu-olumsuz, başarılı-başarısız yönleri bulunuyor. Bunları karşılaştırarak okumak ve aralarındaki fark ve benzerliklerini işlemek, ayrı bir yazının konusudur. Kısaca söz edecek olursak, Sevinç Elpida Kara ve Seçkin Erdi’nin Komedya çevirisi, sanki 14. yüzyıl İtalyancası esas alınarak yapılmış. Dante, Komedya’nın ilk kitabı olan Cehennem’in Kanto IV’ünde zaten kendini hangi şair grubu içinde gördüğünü söylemektedir. O kendini Homeros, Horatius, Ovidius, Lucanus ve Vergilius’tan sonra gelen, altıncı “âlim şair” olarak görür: “Altıncı oldum böyle âlimler arasında”. Dolayısıyla Komedya çevrilirken, hiç olmazsa bu şairlerin kullandıkları dil, üslup, dolayısıyla oluşturduğu aura da dikkate alınmalıdır. Kara ve Erdi’nin Komedya çevirisinden bu yüzden Azra Erhat ve A. Kadir’in Homeros, İsmet Zeki Eyüpoğlu’nun Vergilius çevirilerinin tadı alınır.

Ayçin Kantoğlu’nun çevirisi ise, açıklığı, anlaşılırlığı, rahat okunurluğu açısından önemli. Kendi içinde bir şiirselliği de var bu çevirinin. Fakat metnin orijinaline yakın müzikalite, akış ve aura oluşturmada Kara ve Erdi kadar başarılı olduğu söylenemez. Komedya’yı ilk okuyacaklar için Kantoğlu’nun, bu okumaları devam ettirmek, derinleştirmek isteyenler içinse, Kara ve Erdi’nin çevirileri tavsiye edilebilir.

KOMEDYA’YI OKUMAK SIKICI MI?


Peki Komedya’ya duyulan ilgi ve merak neden bu kadar yoğundur? Kendi tecrübelerimden biliyorum, Komedya’dan ne kadar kaçarsanız kaçın, o sizi mutlaka bulur. Jorge Luis Borges’de olmazsa T. S. Eliot’ta, Ezra Pound’ta olmazsa Erich Auerbach’ta karşınıza çıkar ve beni okumadan, bu isimlerden de çok bir şey anlayamazsın imasında bulunur. Yıllar önce Teksoy’un çevirisini yarıda bıraktığımda, bir daha Komedya okumayacağımı sanmıştım. Çünkü Komedya, sıkıcı bir kitaptır. Akmaz. Aksa da, onda anlayarak, lezzet alarak ilerleyemezsiniz. Hiç olmazsa ilk okumada böyledir. Çünkü Dante, yüzlerce olay, isim, tarikat, savaş ve kitaptan söz eder. Bunların hepsini bilmemiz mümkün değildir. Bir Türk olarak özelde Floransa, genelde Avrupa tarihine bu kadar hakim olmamızı zaten kimse bizden beklemez. Dante ayrıca söz ettiği bütün olay, tarikat, şahıs, keşiş veya savaşı kısa, en fazla bir kantoda anlatır. İlerleyen kantolarda o isimlerle bir daha karşılaşmayacaksınızdır. Destanda yolculuk metaforunun kullanılmasının dezavantajıdır bu. İlyada’da böyle değildir. Homeros, her şahsı, neredeyse bütün sülalesiyle birlikte anlatır. Kahramanlarının meziyetlerini sıkılmadan tek tek sıralar. Dante’de buna rastlamazsınız. Sanki herkes biliyormuş gibi ismi veya olayı söyler geçer Dante. Sonra da o isim ve olayı yargılar. Sorgulamaya da pek rastlanmaz onda. Sadece bazı kantolarda, şaşırıp, sorular yönettiği görülür, karşılaştığı kişilere. Cevabını alır almaz da ilerler. Dipnotların yardımıyla bunlardan bir şeyler anlayayım dediğinizde ise, şiirsel akış sürekli sekteye uğrar. Sözlük okur gibi okumak zorunda kalırsınız Dante’nin yüzyılları aşıp gelen destanını. Bu da bir yerden sonra sıkılmanıza neden olur.

YAZARLARI ETKİLEYEN BİR ESERDİR


Fakat Borges İlyada, Don Kişot, Kitabı Mukaddes ve Binbir Gece Masalları’yla birlikte mutlaka İlahi Komedya’yı da anar. T. S. Eliot’ın en çok etkilendiği eserdir Komedya. Bunu onun hem şiirinden, hem din tasavvurundan, hem de denemelerinden anlayabiliriz. Eliot denemelerinde diğer ele aldığı şairleri de mutlaka Dante’yle kıyaslayarak konumlandırır. Ezra Pound’un Kantolar’ı okunduğunda, onun da Dante’den esinlenerek Cehennem, Araf ve Cennet’ten oluşan, üç kitap tasarladığı, şiirlerinin kurgusunu Komedya’nın Kanto’larına bakarak oluşturduğu fark edilir. Tabii Pound, imgecidir. Dante ise romantik. Sembol ve tasvirlere başvurur Dante. Karakterini de tarihi kişilerden seçer. (Belirtmeden geçmeyelim, Louis Gillet’e göre Dante’nin kurgu, imge ve tasvir açısından çağdaşlarını geride bırakmasının sebebi, Doğu metinlerinden çokça istifade etmesidir.) Auerback’ın İstanbul yıllarında Komedya’yı elinden düşürmediğini öğrendiğimizdeyse, şunu fark ederiz: Avrupalı sanatçıların, filozofların hangisini elimize alırsak alalım, yolumuz mutlaka Komedya’ya çıkacaktır. Neden acaba? Neden her Avrupalıda bir Dante vardır?

Dante Komedya’da anlattığı gibi gerçekten Cehennem, Araf ve Cennet’i gezmemiştir. Buna kendisinin inandığını da söyleyemeyiz. Ama inanmış gibi anlatıyor. Etkileyiciliğinin sebeplerinden biri bu inançtır. Diğeriyse, Dante kendine kadar gelen, özelde Floransa ve İtalya’nın, genelde ise Avrupa’nın zihin tarihini yazmıştır. Siyasi, kültürel, felsefi, sanatsal, toplumsal ve dini tarihi de buna dahil edebiliriz. Pound, Dante’yi sadece Avrupa’nın değil bütün dünyanın zihin tarihini yazmak isteyerek aşmaya çalışır. Ne kadar aştığı tartışmaya açıktır. Bu noktada Eliot’ın “Dante ile Shakespeare dünyayı aralarında paylaşır.” sözünü hatırlayabiliriz. Avrupa merkezli düşünüldüğünde, Eliot doğru bir tespitte bulunur. Fakat bu doğruluğun içinde, Dante’nin Komedya’da aktardığı yanlış bilgiler kadar yanlışlık da vardır. Kara, Erdi, Kantoğlu ve Timur çevirilerinin önemi burada kendini gösteriyor. Seçkin Erdi’nin açıklayıcı ve bilgi aktarıcı dipnotlarından da, Dante’nin doğru ve yanlış bilgilerine vakıf olunabilir. Fakat mesele Dante ne kadar cahildir veya ne kadar yanlış bilgi aktarmıştır meselesi değildir. Mesele, Dante’nin temsil ettiği zihniyeti (duygu ve düşünce dünyası, hatta buna bilinç dışını da dahil edebiliriz) ne kadar etkileyici ve pürüzsüz bir şekilde okuyucusuna aktardığıdır. Bu noktada başlar Komedya’nın vazgeçilmezliği. Dante, kendi çağını ve kendinden önceki çağları, Avrupa’yı merkeze alarak, üç farklı kitapta destanlaştırmayı başarmıştır.

ZİHNİYETİ İYİ OKUMAK GEREKİR

Türk okuyucuları için de Komedya’nın önemi bu noktada başlar. Diğer türlü Dante’nin kendini içine dahil ettiği “âlimler” gibi âlim olduğu da söylenemez. Komedya’da altını çizeceğiniz, bilgece, hikmet dolu diyebileceğiniz çok az mısra vardır. Bir Homeros veya Shakespeare’in hayatı çözen, insanı yorumlayan yönlerine Dante’de rastlanmaz. O, olay anlatır, aktarır, yorumlar, yargılar. Yargı ve yorumlarında da Dante’nin, öyle orijinal bir taraf aramak beyhudedir. O, sıradan bir katı Katolik’ten farklı bakmaz hayat ve insana. Tarihe bakışı da aynı şekildedir. Mesela en çok yardım aldığı, eserinde de kendine rehber edindiği, Cehennem yolculuğu boyunca “üstadım” diye de yücelttiği Vergilius’u bile, işte Cehennem’den dışarıda düşünemez. Çünkü ona göre vaftiz olmayan hiç kimse, -evet, hiç kimse- Cennet’e giremeyecektir. Vaftizi de Dante, Hz. İsa’yla başlatır. Oysa İncil’de Vaftizci Yahya’nın Hz. İsa’dan önce ve sonra birçok kişiyi vaftiz ettiği anlatılır.

Bu noktada Komedya’nın yansıttığı zihniyeti iyi okumak gerekir. Bunu da, Komedya’ya yönelik bütüncül bir bakış geliştirerek yapabiliriz. Komedya’nın parçalarıyla birlikte asıl bütünüyle uğraşmak gerekir. Parçalarda çünkü ifade ettiğimiz gibi, birçok garez ve bilgi hatası vardır. Bütüne baktığımızdaysa, Dante’nin aslında Cehennem, Araf ve Cennet’i bu dünyada gördüğünü fark ederiz. O insan ömrünü ve tarihini de bu sıralamayla yorumlar: Kişi önce, yani gençliğinde cehennemi yaşar; sonra yetişkinliğinde arafı, ihtiyarlığındaysa, cenneti. Dünya tarihi açısından baktığımızdaysa, Dante acaba Cennet diyerek ne kadar Avrupa sömürgeciliği ve hakimiyetini kast etmiştir? Araf dediğiyle ne kadar Avrupa’nın Orta Çağı’nı sembolleştirmiştir? Cehennem’leyse, ne kadar iki dünya savaşının imasında bulunmuştur, düşünmeye ve araştırmaya değer.

Dante’nin Komedya’yı Cehennem, Araf ve Cennet diye bölümlendirmesinin diğer bir mecazi anlamıysa, sözünü ettiğimiz Avrupalı zihniyet ve muhayyilesinin bölümlendirilmesidir. Dante’nin zihniyle temsil edilir, bu zihniyet. Bu zihinde eleştirilen; günah, çirkin ve yanlış olarak kabul edilen olay ve şahıslar Cehennem kitabında (Ne tesadüf! Cehennem, Dante’nin sevmediği insanlarla, siyasi düşmanlarıyla doludur.); şüphede veya çelişkide kalınan olaylar Araf’ta; iyi, doğru, güzel, sevap diye nitelendirilen olaylar ise Cennet’te işlenir. Katoliklerin teslis inançları, bu şekilde zihinsel bölünme varyantıyla tekrar kendini gösterir. Başka bir ifadeyle bu dini inanç, zihin dünyasında Cehennem, Araf ve Cennet olarak yeni sembollerine kavuşur. Bilindiği üzere Batı medeniyetinin üç ana kökeni vardır: Yunan, Roma ve Hristiyanlık. Dante, Hristiyan olduğu için, aslında inanmaması gereken Plutus, Medusa, Kentaur gibi Yunan ve Roma tanrılarını, canavarlarını da cehenneme sokar, cezalandırır; bir şekilde onları yeniden anlamlandırmış olur. Bu da şunu göstermektedir: Dante, Yunan ve Roma mirasını es geçemez; putperesttir bunlar deyip, yok sayamaz, onları da adeta Hristiyanlıkla, işte bu Cehennem, Araf, Cennet ayrımıyla temize çıkarmaya ya da temsilcisi olduğu zihniyette yeniden yorumlamaya ve tanzim etmeye çalışır.

Son olarak, Alfa Yayınları’nın Komedya baskısında kullanılan Sandro Botticelli çizimlerinin, en az epik anlatım kadar etkileyici olduğunu belirtelim. Everest’in Komedya baskısında da resimler var, fakat bunların kime ait olduğu yazılmamış.

#İlahi Komedya
#Dante Alighieri
#Alfa Yayınları
3 yıl önce