Sırf, eski bir dostu tekrar görebilmek adına...

Ali Murat Güven
00:0023/06/2012, Cumartesi
G: 22/06/2012, Cuma
Yeni Şafak
Sırf, eski bir dostu tekrar görebilmek adına&#8230
Sırf, eski bir dostu tekrar görebilmek adına…

'Pirana' gibi zamane filmlerinin gerçekte sinema tarihine geçecek türden iyi birer korku-gerilim gösterisi olmak gibi niyetleri falan yok. Bu kategorideki 'denizli-havuzlu' serüvenler yapımcılara yeni yetmelerin içini gıcıklayacak bikinili güzel kızları hikâye içinde bol bol kullanma fırsatı verdiğinden dolayı son yıllarda yeniden kıymete bindi. Öyle ki bu son örneğin erotizm dozu zaman zaman 'izleyicisini korkutma' hedefinin bile önüne geçebiliyor. O yüzden, üç boyutlu 'Pirana'dan geriye kalan dişe kovuğa gelir tek yön, 1980'lerde tanıyıp sevdiğimiz 'Kara Şimşek'in sempatik sürücüsü David Hasselhoff'u yıllar sonra beyazperdede yeniden izlemenin nostaljik keyfi...

alimuratg@yahoo.com

PİRANA-2 / 3 BOYUTLU (Piranha-2 in 3D)

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2012, ABD yapımı
Türü ve Süresi:
“Vahşi hayvan saldırısı” odaklı korku-gerilim, 83 Dakika
Yapım Bütçesi:
20 milyon ABD doları
Gösterim Formatı:
3 boyutlu dijital sinema
Perdedeki Resim Oranı:
1.85:1 / Genişperde-Widescreen
Türkiye'de Gösterime Sunulan Kopya Sayısı:
112
Seslendirme Dili:
İngilizce
(Türkçe altyazılı olarak)
Yönetmen:
John Gulager
Senaristler:
Pete Goldfinger, Josh Stolberg
(Karakterler)
, Patrick Melton, Marcus Dunstan, Joel Soisson
Görüntü Yönetmeni:
Alexandre Lehmann
Özgün Müzik Bestecisi:
Elia Cmiral
Kurgucular:
Martin Bernfeld, Devin C. Lussier
Yapım Tasarımcısı:
Ermanno Di Febo-Orsini
Set Dekoratörü:
Thurston Edwards
Makyaj Tasarım Ekibi Şefi:
Eleanor Sabaduquia
Makyaj Özel Efektleri Tasarımcısı:
Gary J. Tunnicliffe
Oyuncuları:
Danielle Panabaker
(Maddy)
, David Hasselhoff
(Kendisi)
, Christopher Lloyd
(Bay Goodman)
, Gary Busey
(Clayton)
, Ving Rames
(Şerif Yardımcısı Fallon)
, Mat Bush
(Barry)
, David Koechner
(Chet)
, Paul Scheer
(Andrew)
, Jean-Luc Bilodeau
(Josh)
, Chris Zylka
(Kyle)
, Adrian Martinez
(Koca Dave)
İthalatçı Şirket:
D Productions
Dağıtıcı Şirket:
Pinema Filmcilik
İçerik Uyarıları:
Başından sonuna dek bir çok sahnesinde özellikle ergenlere yönelik kaba-saba bir cinsellik/çıplaklık sömürüsüne yönelmesi, yanı sıra ürkütücü ses ve görüntü efektleri eşliğinde tahammülü zor şiddet gösterilerine yer vermesinden dolayı,
18
yaşından küçükler ve bu tür içerikten hoşlanmayan erişkinler için
KESİNLİKLE
uygun bir yapım değildir.
Ailece izlenebilir mi?
HAYIR /
18+
Filmin Yeni Şafak-Sinema Puanı:
(4 yıldız üzerinden)
* *
Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:

::::::::::::::::::::::::::

FİLMİN KONUSU:
Hikâyenin
2010
tarihli ilk bölümünde
Victoria Gölü
'nün genç ziyaretçilerini dehşet içinde bırakan vahşi pirana balıkları, şimdiki devam bölümünde ise insanları dişleme meraklarını tatmin etmek üzere yepyeni bir
“piyasaya çıkış yolu”
buluyorlar.
Ustura dişli balık sürüsünün, kendilerini bir an önce serin sulara atmak için sabırsızlanan
(çoğu genç ve güzel kızlardan oluşma)
kurbanları, bu kez hiç beklemedikleri bir anda ve hiç beklemedikleri bir yerde saldırıya uğrayacaklardır.
Burası, açılış törenine ünlü televizyon dizileri aktörü
David Hasselhoff
'un da katıldığı, konuklarında ilk bakışta tamamen güvenli olduğu izlenimi uyandıran büyük bir
“Aquapark”
eğlence merkezidir. Tesisin havuzu, pirana sürüsünün içine doluşmasıyla birlikte korkunç bir can pazarına dönüşür.

::::::::::::::::::::::::::

“Pirana-2 gibi bir korku-komedi filminin devam bölümüne gitmenizi ne sağlayabilir? Dimension Films, bunun çözümünü filmdeki kanı, vahşeti ve birbirinden güzel genç kızların sayısını artırmakta buldu. Ayrıca, yapımcıları üç boyutlu film teknolojisi hakkında Pirana-1'de edindikleri bilgi ve tecrübeyi ikiye katlayarak, serinin bu yeni bölümünü daha ileri bir teknolojiyle donattılar.”
Yukarıdaki cümlelerin tek kelimesi bile bana ait değil; tamamını kopyala/yapıştır yöntemiyle
“Pirana-2”
nin basın bülteninden aldım. Sanırım,
2010
yılında çevrilen ilk bölümü dahi korku-gerilim sineması tarihinden sabun köpüğünden bile daha hızlı bir şekilde gelip geçen sade suya tirit bir hikâyenin devam bölümünün içeriği hakkında yeterince ipucu sunuyor sizlere aktardığım kısa ve öz açıklama…
“Vahşi hayvan saldırısı”
odaklı filmlerin, korku-gerilim sinemasının tarihçesinde öteden beri ayrıcalıklı bir konumu olagelmiştir.
Steven Spielberg
'in bu alanda esaslı bir zirveyi temsil eden
1975
tarihli
“Jaws”
undan
(köpekbalığı)
Lewis Teague
'un bir
Stephen King
romanından çektiği
1983
tarihli
“Cujo”
suna
(St. Bernard türü köpek)
,
1971
'de
Daniel Mann
ve
2003
'de de
Glen Morgan
eliyle iki kez beyazperdeye uyarlanan
“Willard”
dan
(iri kıyım fareler)
büyük usta
Alfred Hitchcock
'un
1963
'de gerçekleştirdiği, günümüzde artık klasikleşmiş yapıtı
“The Birds”
e
(kargalar, martılar ve diğer bilumum yabanıl kuşlar)
uzanan çok geniş bir yelpazede, sinema endüstrisi evcil ve evcil olmayan hemen her türlü hayvanı, bazen çok başarılı bir şekilde, bazen de
“iş olsun torba dolsun”
kıvamındaki filmlerde birer korku-gerilim objesi olarak tepe tepe kullandı.
Tropik nehirlerin ürkütücü balıkları piranaların da bu zengin koleksiyon içinde ta
1970
'lere uzanan bir geçmişi var aslında… O bakımdan,
Alexandre Aja
'nın
2010
'da,
John Gulager
'in de şimdilerde piyasaya sürdükleri yeni nesil iki pirana kordelasının -üç boyut teknolojisiyle çekilmek haricinde- sinema tarihînin vahşi hayvanlı filmlerine getirdiği hiçbir yenilikçi espri bulunmuyor. Ele aldığımız alt-türün kökenine inildiğinde, bu ustura dişli balıkları beyazperdede eli yüzü düzgün bir korku-gerilim hikâyesi içinde ilk kullanan sinemacının, türe şimdiye kadar son derece saygıya değer emekleri geçmiş bir sanatçı konumundaki
Joe Dante
ve onun
1978
tarihli çalışması
“Piranha”
olduğu görülecektir. Gerçi, ilgili literatürde
William Gibson
adlı bir yönetmenin çektiği
1972
tarihli bir başka
“Piranha”
daha var. Fakat, hakkındaki aşağılama cümleleri, bu filmin de, onun -söz konusu yapımdan başka kayıtlara geçmiş başka bir filmi bulunmayan- meçhul yönetmeninin de pek matah bir gösteri ortaya koyamadığının ipuçlarını veriyor. O bakımdan,
Dante
ve
“Piranha”
sını beyazperdede bu tehlikeli canlılarla ilgili akımın başlatıcısı olarak kabul etmek en isabetli yaklaşım gibi gözüküyor.
Ticarî sinema, sivri dişli su saldırganlarının yarattığı bol kanlı bir vahşete imkân vermesinin yanı sıra, olayların geçtiği doğal mekânların
(plaj, nehir, göl kenarı, havuz v.b.)
öyle pek fazla bağırttırmadan,
alttan alta bol baldır-bacak sergilemesine
de fırsat tanımasından dolayı, bu tür açık hava gerilimlerini ta
Dante
'nin ilk çıkışından beri ziyadesiyle sevmiştir. Çünkü, böylesi filmlerde kullanılan formüle, özellikle genç kuşak izleyiciyi tavlayacak iki temel malzemeyi istediğiniz kadar boca edebilmeniz mümkün…
Onlar ne mi? Aynen tekinsiz yaz kamplarında geçen bol baltalı-bıçaklı-satırlı
“teenslasher”
filmlerinde olduğu gibi, her
5-10
dakikada bir kanlı kıyımlara zemin hazırlayan olay örgüleri, yanı sıra kurbanların hiçbir şeyden habersiz bir şekilde ortalıklarda cıbıl cıbıl dolaşıp duran alımlı genç kız ve erkekler arasından seçilebilmesi… Böylelikle, bir yandan genç izleyici koltuklarında yoğun bir kan banyosuyla gerilirken, diğer yandan da gerekçesi peşinen hazır bir
“et sömürüsü”
ne
(ne de olsa gençler tatildeler, soyunup dökünmek hakları, öyle değilmi ya!)
kolaylıkla yelken açılabiliyor; suyu çıkartılırcasına sergilenen vahşet sahnelerine bol miktarda çıplaklık ve -yüzeysellikle hard-core arasında gidip gelen- yapış yapış bir cinsellik sosu eşlik ediyor.
2010
ve
2012
tarihli örnekleriyle, son nesil iki
“Pirana”
gösterisi sözünü ettiğim kan, vahşet ve cinsellik/çıplaklık sömürüsünü deyimi yerindeyse dibine kadar tüketerek, aynı zamanda
(korku-gerilim sinemasında son 40 yıldır kendisine mutevazı bir kanal açmış durumdaki)
bu küçük ve tehlikeli balıklara dayalı alt-türün de cenaze merasimini haberliyor aslında… Çünkü, filmin
“Üçüncü boyutu izleyiciye kör parmağım gözüne hissettireceğim, ayrıca vücutların parçalanma görüntülerinden arta kalan dakikalarda da bol bol meme ve bacak sergileyerek genç izleyicilere hoşça vakit geçirteceğim”
diyerek başvurduğu öylesine
grotesk bir dil
var ki, artık bunların da suyu çıkartıldıktan sonra gelecekteki yönetmenlere piranaları kullanarak anlatacak başka herhangi bir korku-gerilim hikâyesi kalmıyor.
Kızılca kan
ise dik âlâsı,
vahşet
ise en tiksindiricisi,
güzel kızlar ve yakışıklı oğlanlar
görmek istiyorsanuz bir havuz dolusu... Üstelik hepsi de birbirinden azgın! Yukarıda alıntıladığım tanıtım cümlesinde yakalanacağı üzere, zaten yapım ekibi de filmin niyetini dürüstçe ifşâ ve itiraf etmiş!
Durum böyle olunca, ilki bile yeterince sıkıcı ve gereksiz olan böylesine kof bir pirana ikilemesinin devam bölümünden geriye, olsa olsa üç sıradışı isim kalıyor. Bunlardan ilki, kendisini
1980
'lerin sevimli bilim-kurgu/fantezi üçlemesi
“Back to the Future”
da zamanda yolculuğa çıkan çılgın bilgin
Dr. Emmett Brown
karakteriyle tanıyıp sevdiğimiz kıdemli aktör
Christopher Lloyd
(ki
Addams Family
'deki
Fester Addams
performansıyla bu popülariteyi daha da pekiştirmişti)
,
Quentin Tarantino
'nun
1994
yapımı
“Pulp Fiction”
ındaki
Marcellus Wallace
karakteriyle hafızalarımıza kazınan siyahî aktör
Ving Rhames
ve popüler kültür açısından belki de en önemli simâ olarak, yine
1980
'lerin kült televizyon dizisi
“Knight Rider”
daki
(Kara Şimşek)
Michael Knight
karakteriyle çocuk kalplerimizi fetheden
David Hasselhoff
… Görünen o ki, yapımcılar, filmin orasına burasına serpiştirdikleri yığınla vahşet ve çıplaklığa rağmen, böylesine suflî bir hikâyeden
(özellikle bu denli koftirik oyuncularla)
sinema adına yine de bir halt olmayacağını fark ettiklerinden, oyuncu kadrosuna görece daha kaliteli ve kıdemli üç aktörü dahil ederek ortaya çıkacak ürünün bir parça daha yenilir yutulur olması için çabalamışlar.
Hoş, bu
“ağır ağabey”
eklentileri bile
“Pirana”
yı öyle aman aman bir şeye benzetememiş ya; fakat bir dönem alkol batağına saplanıp sinemadan kopan ve hakkında
“Tükendi gitti”
yorumları yapılan gençlik kahramanımız
Hasselhoff
'u
(şu anda tamı tamına
61
yaşında olmasına rağmen)
yıllar sonra yeniden zinde ve yakışıklı bir vaziyette izlemek, en azından bizim kuşağımız açısından ilginç bir nostaljiye kapı aralıyor.
Eh, aranızdan bazılarına, böylesine
ruhsuz
ve
içgüdü sömürgeni
bir filmi izlemek için bu kadarcık bir gerekçe yeterli geliyorsa, o zaman benim de pek fazla diyecek bir şeyim kalmıyor.

Yalnızca zaman öldürmek için...


* * *

YENİ ŞAFAK SİNEMA SAYFASI / YILDIZ PUANLAMA TABLOSU

* * * *
(4 Yıldız)
Sinemanın sanat kimliğini pekiştiren gerçek bir başyapıt… Kaçırmanız gerçekten de yazık olur.
* * * 1/2
(3,5 Yıldız)
Oldukça başarılı bir film. Şartlarınızı zorlamak pahasına mutlaka görmelisiniz.
* * *
(3 Yıldız)
Çoğu bölümüyle sanatsal bir derinlik ve lezzet yakalayabilen, kayıtsız kalınmayacak bir film. Ömrünüzden bir kaç saati vermeye değer…
* * 1/2
(2,5 Yıldız)
Bazı bölümlerinde iyi bir filmin kalite standartlarına erişmeyi başarabiliyor; fakat bir bütün olarak bakıldığında ise sorunlu ve tam olmamış.
* *
(2 Yıldız)
Hiç bir sanatsal değeri ve akılda kalıcılığı yok. Yalnızca zaman öldürmek için tüketilebilir. Ki zamanınıza önem verdiğimiz için bunu da pek önermiyoruz.
* 1/2
(1,5 Yıldız)
Kötü bir film ve neden çekildiğini anlamak zor… Görmemeniz yararınıza olacaktır.
*
(1 Yıldız)
Sinema sanatı adına utanç verici bir gösteri… Arkanıza bakmadan kaçın, sevdiklerinizi de uzak tutun!