Konya'dan Arabistan'a göçen ailesinin Medine'de dünyaya gelen bir ferdi olarak Arapça bilmek dışında Suriye ile direk bir bağı olmayan yönetmen Bilal Alirıza'nın ilk yönetmenlik deneyimi olan 'Selam' belgeseli Youtube üzerinden yayınlandı. Konusuyla dikkat çeken belgesel, alanında bir ilk olma özelliği taşıyor.
'Selam', savaş sebebiyle göç ederek İstanbul'da yaşamaya başlayan Suriyeli sanatçıları konu alıyor. Ucu açık bir şekilde bölüm sınırlaması konulmayan belgesel projesinin daha onlarca bölüm devam etmesi planlanıyor. Belgesel serisinin ilk konuğu ise başarılı çalışmalarıyla dikkat çeken Suriyeli ressam ve müzisyen Mohammad Zaza.
2013 yılında Suriyelilerin yoğun bir şekilde İstanbul'da yaşam mücadelesi vermeye başlamasıyla Suriyelileri konu alan görsel bir çalışmaya imza atmayı kafasına koyan yönetmen Bilal Alirıza, toplumda oluşan ve gelişen 'ucuz işçi, dilenci' bakış açısını aşmayı amaçlamış. Suriyelilerin sadece mağduriyet üzerinden konu alınması onu farklı bir proje için kolları sıvamaya itmiş. Kendi imkanlarıyla yola koyulan ekip, emanet makinalarla da olsa projeyi sürdürme kararı almış.
Kendi arkadaşları da dahil olmak üzere özellikle Taksim'de çok fazla Suriyeli sokak sanatçısı olduğunu fark eden yönetmen, başlarda sadece sokak sanatçılarını konu almayı hedeflese de yapılan görüşmeler sonucu her sanat dalından birçok örneğe ulaşmışlar. Fakat bu örneklerle ilgili bir sıkıntı yaşıyorlar çünkü görüştükleri ve hikayesini not ederek projeye dahil ettikleri birçok sanatçı artık Türkiye'de değil. Çoğu bir yolunu bulup kendilerine daha iyi olanaklar sağlayan Avrupa ülkelerinin yolunu tutuyor, kimi ise ülkesine geri dönüyor.
Belgeseli hazırlarken en başından beri iki kelimeyi asla kullanmamaya özellikle dikkat ettiklerini belirten yönetmen Bilal Alirıza, “mülteci, göçmen" kelimelerinin toplumdaki algıya olumlu katkı yapmadığını vurguluyor. Ona göre bu kişiler sadece sanatçı, belgeselde onları tanımlayan tek şey ise 'Suriyeli Sanatçılar' olmaları. Dış ses, sunucu, yönlendirici metin kullanılmayan belgeselde, sanatçılar hikayelerini kendi cümleleriyle anlatıyor.
Hedef kitlesi olarak sokakta Suriyelilerle birlikte yaşayan, komşuluk yapan, alışveriş yapan, aynı toplu taşıma araçlarını kullanan herkesi gördüklerini söyleyen yönetmen, daha önce Suriyeli bir sanatçı olabileceğini bile düşünmeyen insanların çok fazla olduğuna dikkat çekiyor. Aldıkları tepkilerin, Suriyeli kelimesiyle sanatçı kelimesini bir arada görmekten uzak birçok insan olduğunu ortaya koyduğunu belirten Alirıza, bir ilk olma özelliğini taşıyan bu belgesellerin büyük bir boşluğu dolduracağını vurguluyor.
Kendi ceplerinden yaptıkları harcamalarla ve gönüllü desteklerle projeyi yürütmeye çalışan ekip, belgeselin ikinci bölümü için kolları sıvamış durumda. Bölümler için seçilen sanatçıların çoğu resim ve müzik alanında emek veriyor. Belgeselin metin yazarlığını yapan Abdülkadir Gıynaş ise bir şair. Metinlerde şiirsel bir vurgu ön plana çıkıyor.
Ortadoğu'nun son başkenti olarak tanımladığı İstanbul'a ayrı bir önem veren yönetmen, çekimler sırasında doyumsuz İstanbul manzaralarına özellikle yer veriyor. Belgeselde; savaştan ve Suriye'den ziyade buradaki hayata ve İstanbul'a yönelen belgesel ekibi, Suriyeli sanatçıları görünür kılıp, toplumda rastlanan "kötü Suriyeli" algısını kırmayı amaçladıklarını ifade ediyor. Görsel kalitesiyle dikkat çeken belgeselin diğer bölümleri ise şimdiden merakla bekleniyor.