|

Türk romanında çok partili hayat

Mehmet Samsakçı tarafından kaleme alınan Siyaset ve Roman-Çok Partili Türkiye ve Türk Romanı adlı çalışma, Türk romanının ve romancısının Türk siyasetiyle ilişkisini, Türk siyaseti karşısındaki duruş ve tavrını inceliyor. Aynı zamanda romanın siyaseti nasıl yorumladığını ve sorguladığını ortaya koyan önemli bir çalışma.

04:00 - 15/09/2021 Çarşamba
Güncelleme: 23:44 - 14/09/2021 Salı
Yeni Şafak
Siyaset ve Roman - Çok Partili Türkiye ve Türk Romanı, Mehmet Samsakçı, Ketebe Yayınları 2021, 472 sayfa.
Siyaset ve Roman - Çok Partili Türkiye ve Türk Romanı, Mehmet Samsakçı, Ketebe Yayınları 2021, 472 sayfa.
ERDEM DÖNMEZ

Türk edebiyatının yenileşmesi ile siyasî gelişmelerin seyri paralellik arz eder. Önce askeri, siyasal, ekonomik alanlarda gerçekleşen modernleşme daha sonra kültürel hayata ve edebiyata sirayet etmiş, Türk romanının ortaya çıkışı da bu gelişmelerin neticesinde gerçekleşmiştir. Tanzimat’tan itibaren ülkenin sorunları üzerine düşünen ve çözüm üretmeye çalışan romancılar, söz konusu arayışlarını romanlarında da gündeme getirmiş; böylece Türk siyaset hayatı, yönetim biçimi, parti sistemi, muhalefet ilişkileri, demokratikleşme süreci, çok partili hayata geçiş ve darbeler başlangıcından itibaren Türk romanında işlenen konular arasına girmiştir. Mehmet Samsakçı tarafından kaleme alınan Siyaset ve Roman-Çok Partili Türkiye ve Türk Romanı adlı çalışma, Türk romanının ve romancısının Türk siyasetiyle ilişkisini, Türk siyaseti karşısındaki duruş ve tavrını incelemek, romanın siyaseti nasıl yorumladığını ve sorguladığını ortaya koymak amacıyla okurun dikkatine sunulmuştur. Samsakçı, çalışmanın sunuş bölümünde politik romanı “çeşitli kültür problemlerinin ve ferdî-içtimaî kırılmaların ötesinde her şeyden önce politikaya, yani gerçek veya kurmaca isimler ve teşekküller etrafında devlet yönetimine, siyasî anlamda topluma yön vermeye veya onu değiştirmeye yönelik hamlelere, çekişmelere yer ver[en]” (s. 12) roman şeklinde tanımlar. Buna göre bir romanın politik niteliği taşıması için sadece belirli bir tez yüklenmesi yeterli değildir. Eğer romanda siyasi damar güçlüyse, romanın kurgusunda siyasi fikir ve mücadeleler belirleyici rol oynuyor ve kişi kadrosu bir siyasî kişiye gönderme yapıyorsa, kurgunun genel atmosferi siyasi bir ortamı yansıtıyorsa politik roman olarak değerlendirilebilir.

SİYASETİN ROMANDAKİ GÖRÜNÜMÜ

Siyaset ve Roman, Türk siyasetinde parti çalışma ve çatışmalarının ortaya çıktığı 1908 sonrası ile başlar; Meşrutiyet, Millî Mücadele, Cumhuriyet’in ilk yılları, tek partili dönem ve çok partililiğe geçiş sürecini kronolojik bir seyirde ele alır. Türk siyasetinin, demokrasisinin, parti çalışmalarının yaklaşık elli yıllık dönemini romanlar üzerinden konu alan çalışmanın bölümleri de siyasi kırılmalar üzerinden belirlenmiştir. Çalışmada 1980’e kadar yayımlanmış yetmiş civarı romandaki parti meseleleri ve çatışmaları ile birlikte siyasetin toplum tarafından anlama ve yorumlama şekilleri incelenmiştir.

Çalışmada siyaset ve roman ilişkisi particilik faaliyetlerinin kültürel atmosfere yansımaları dikkate alınarak değerlendirilmiş, mesele sadece parti ve particiliğin romandaki örnekleri gibi dar bir çerçeveye sıkıştırılmamıştır. Nitekim Türkiye’nin demokratikleşme sorununu sadece partiler üzerinden okumak yetersizdir. Başlangıcında mutlak monarşiden ziyade II. Abdülhamid karşıtlığı üzerinden gelişen demokratikleşme algısı, parti faaliyetleri başladıktan sonra yeni monarşilere yol açmış, halktan ziyade aydınların talepleriyle gelişen yeni yönetim biçimine uyum sağlamak epey çatışmalı bir süreci de beraberinde getirmiştir. Türk edebiyatındaki ilk örneklerinden itibaren modernleşmenin toplumsal yansımalarını çeşitli düzeylerde gündeme getiren roman türünün son derece çalkantılı geçen partileşme ve demokratikleşme sürecini geniş bir perspektifte işlemesi, edebiyat-toplum ilişkisi bağlamında kaçınılmazdır. Çalışmada da Türkiye’de demokratikleşme faaliyetlerindeki bu hassasiyet dikkate alınarak siyasetin romanlardaki görünümünün yanı sıra siyasallaşma sürecinin etkileri ve kültürel yansımaları değerlendirilmiştir.

Üç bölümden oluşan çalışmanın “Türk Romanında Meşrutiyet ve Mütareke Dönemleri Parti Algıları ve Çalışmaları” başlıklı birinci bölümde Türkiye’de partileşme sürecinin ilk defa tecrübe edildiği Meşrutiyet sonrasından Cumhuriyet’e kadarki süreçte ortaya çıkan siyasi girişimler ve çatışmaların dönem romanlarındaki yansımaları incelenmiştir. Monarşiden demokrasiye geçildiği bu yıllarda aydın kitlenin ve halkın siyaset algısı, Millî Mücadele döneminde siyasi paradigmaların iflası gibi konular irdelenmiş, dönemin politikayla ilişkisi kronolojik bir seyir dikkate alınarak romanlar üzerinden değerlendirilmiştir. “Türk Romanında Genç Cumhuriyet Partileri” başlıklı ikinci bölümde Türkiye Cumhuriyeti’ndeki ilk parti tecrübeleri dikkate alınmış, bu döneme hâkim olan tek partili yönetimin çatışmaları, ilk çok partili siyaset deneyimleri, tüm bu çalkantılı deneyimlerin toplumdaki yansımaları ve ortaya çıkan tepkiler “‘Ölü Doğmak’: Terakkiperver Fırka” ve “Danışıklı Dövüş: Serbest Cumhuriyet Fırkası” başlıkları altında değerlendirilmiştir. Samsakçı’nın dikkat çektiği üzere bu dönemde milliyet esasına dayanan yeni bir devlet kurulduğu için siyaset ve particilik bağlamında yeni kavramlar ve olaylar kendini gösterecektir. Bölümün sonuna eklenen değerlendirme yazısında 1923-1940 arası Türk politik hayatının, parti çalışmalarının, iktidar-muhalefet ilişkilerinin, halk ve aydınların siyasî kültür ve tutumlarının tartışıldığı, sorgulandığı ve daha çok yadırgandığı sonucuna ulaşılır. Yazara göre 1923-1940 arası Türk siyasetini konu alan romanlar genç Türkiye Cumhuriyeti’nde politik kültürün henüz oluşmadığını gösterir. Çalışmanın önemli bir kısmını ihtiva eden üçüncü bölümde ise “Türk Romanında Çok Partili Türkiye” başlığı altında çok partili hayata geçiş sürecinde yaşanan aksaklıklar, ortaya çıkan birtakım siyasal sonuçlar, siyasette Atatürk döneminden sonra yaşanan gelişmeler, 1960’a kadar vuku bulan ideolojik çatışmalar değerlendirilmiştir. Türk siyasetinde yeni bir aşamayı ifade eden Demokrat Parti döneminde gerçekleşen kalkınma hamleleri, ekonomi politikaları, CHP döneminde tavır alınan geleneksel kurumları yeniden hayat geçirme çalışmaları, politik bağlamda dinin ve din adamlarının konumu, 27 Mayıs İhtilali’ni hazırlayan nedenler, öğrenci ayaklanmaları, Marksist eğilimler iktidar-muhalefet ilişkileri bağlamında değerlendirilir. Ayrıca siyasetin basın, iş dünyası, memurlar, işçiler, öğretmenler, öğrenciler ve aydınlar arasındaki etkilerinin romanlara nasıl yansıdığı da inceleme konuları arasındadır. 1940 sonrası Türk romanında politik meselelerin önceki dönemdeki inkılapçı eğilimlerden farklı olarak yerlilik, muhafazakârlık, aydın sorumluluğu, devletçilik, milliyetçilik, bağımsızlık, Amerikancılık, diktatörlük gibi açılımlar kazanarak romana girdiği de gözlemlenir. Çalışmada seçilen romanlar tek bir görüşün, ideolojinin bakış açılarını yansıtmaz; birbirinin tam tersi değerlendirmeler yapan farklı yazarların romanları, kapsadığı devrin görünümünü farklı açılardan ortaya koyar. Böylece siyasî bakımdan hareketli geçen modernleşme sürecindeki çatışmalı görünüm romanlarla okura sunulmuş olur.

ROMAN VE GERÇEKLİK İLİŞKİSİ

Roman ve siyaset gibi yaşamsal gerçeklikle kolaylıkla ilişkilendirilebilecek olan bir konuyu çalışan Mehmet Samsakçı’nın inceleme nesnesinin edebî hüviyetinin bilincinde oluşu ve bu zor koşullarda edebiyatın sınırlarından çıkmaması, çalışmanın kıymetini bir kat daha artırmaktadır.

#Mehmet Samsakçı
#Ketebe Yayınları
#Siyaset
3 yıl önce