
Allah Resulü ile sahabe sohbet ediyordu. Ashabına cennetten bahsediyor, herkes zevkle, memnuniyetle dinliyordu.
“Bir adam cennette ziraat yapmak için Rabbinden izin isteyecek. Rabbi diyecek ki:
‘Sen arzuladığın hâl üzere değil misin?’
‘Evet ya Rabbi! Fakat ben ziraatı çok seviyorum.’
Ona izin verilecek, hemen tohum ekecek bir anda ekin verecek, büyüyecek, harmanı yapılıp, dağlar gibi mahsul yığılacak… Yüce Allah ona,
‘Ey Âdemoğlu! Senin gözün doymaz ama al bakalım bunu…’ buyuracak.
Biraz sessizlik oldu, herkes sevindi. Sonra Âdemoğlu’nun kanaatsizliği üzerinde bir kanaat oluştu. Tam o esnada bir bedevi dedi ki:
‘Ya Resulullah! O cennette ziraat isteyen kişi ya Kureyş’tendir, ya da Ensar’dandır. Çünkü onlar çiftçidir. Biz değiliz, ben olsam Cennet’te yan gelip yatmayı isterim, ne işim var, ziraatla uğraşmaya!” Bu sözler, Resulullah’ın o kadar hoşuna gitti ki, azı dişleri görünene kadar güldü, o güldü, biz de güldük!” (Buhari, Tevhid, 38) Cennet merakı devam eder her zaman. Ashap’tan bir soru daha gelir: ‘Ya Resulullah! Cennet’te kılıç var mı? Efendimiz (sav): ‘Evet, var!’ dedi ve başladı Cennet kılıçlarını anlatmaya… Bir başkası sordu: ‘Ya Resulullah! Cennette at var mı?’ Efendimiz Aleyhissalam cevapladı: ‘Allah seni cennete koyduğu takdirde, kızıl yakuttan bir at üzerinde orada dolaşmak isteyecek olsan, o seni istediğin her yere uçuracaktır.’ Bir başkası: ‘Ya Resulullah! Peki, Cennette deve var mı?’ Efendimiz (sav) soruların ardı arkasının kesilmeyeceğini anladı ve bunun üzerine şöyle buyurdu: ‘Eğer Allah seni cennete koyarsa, orada canının her çektiği, gözünün her hoşlandığı şey bulunacaktır.’ (Tirmizi, Cennet, 11) … Herkes cennete talip. Cehenneme bilet alan yok. Tabii bilinmesi gereken, her ikisine de bilet ve rezervasyonla değil de inanç, amel ve Rabbimiz'in rahmetiyle gidiyor olmamız. Cehenneme randevu veren yok ama cehenneme gitmek için süreci, mesafeyi, yolu kısaltan çok. Tabii cennetin yolunu gözleyen, orayı hak etmek için çırpınan, gayret eden, fedakârlıkta bulunan da az değil. Müslümanların sohbetlerinde zaman zaman sorduğu bir sorudur: “Cennette canımızın istediği her şey var mı?” Müminler, hobileri, meslekleri, kabiliyetleri, zevk aldığı işleri düşünerek bunu sorar, bir temenni olarak gündeme getirir, olması yönünde ümidini de izhar eder. Modern hayatta teknolojinin ilerlemesiyle sorular da iletişim, ulaşım, uydu vb. alanlara kayabiliyor. Ve insanlar bu dünyada en çok uğraşmaktan, kullanmaktan, beraber olmaktan mutluluk duyduklarını cennette de yaşamak, sürdürmek istiyor. Müminlerin günümüzde bir araya gelip cennet muhabbeti yaptıkları gibi Asrı Saadet’te de Peygamber Efendimiz'in etrafında kümelenen sahabe merak ettiğini sorardı. Bazen bir soru bazen soru olmasa da Efendimiz Aleyhisselam, Rabbimiz'in bildirdiği kadarını aktarırdı. “… Orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet/zevk aldığı her şey vardır. Ve siz orada süresiz kalacaksınız.” (Zuhruf, 43/71) Acaba Allah Resulü’nün devrinde olsaydık, biz neyi sorardık?






