Dinlemek, okumak, yazmak değil kastım; bakmak, hissetmek, kavramak, yorumlamak, dokunmak… Yerlere ve göklere şiir gibi bakmaktan, eşyayla irtibatımızı bir şair hassasiyetiyle kurmaktan, olayları şiirin saf ve billur penceresinden seyretmekten bahsediyorum. Hem şiir dediğimiz, belki de sadece şairlerin yazdığı değildir. Kar bir şiirdir belki de göklerce yazılan. Tuna şiirdir Türk'e bir nehirden çok. Toprak ilk ve son mısraıdır hayat dediğiniz şeyin. Bir bebeğin kendisi ve baktığı hiçmişçesine varlığı seyreden gözleri de şiire dâhildir belki. Bir ârifin hikmetli susuşu da ancak ehlince okunası şiirdir dilsiz dudaksız. Kışın ayazında kendisi avcumuzda soğurken içimizi ısıtan çay; masanın diğer ucunda oturan güzelin çay tutmayan eliyle dokunuşu masa üstünde tedirgin, ürkek ve ne yapacağını bilemeyen öbür elimize. İçten bir tebessüm şiirdir belki mahzun simalara teselli olabildiği kadar ve gece şiirden bir örtüdür dervişlerin seher vakti üstüne çektiği.Bize biraz şiir lazım.
#Serdar Tuncer
#Sesli Makale