
Bütün piyasa aktörlerinin (üretici, tüketici, komisyoncu ve diğer) günlük yaşamlarında aklının bir ucunda kurlar vardır.
Kur hareketine göre ekonomiyle ilgili bilgi sahibi olacaklarını ya da davranışlarını şekillendireceklerini düşünürler.
Özellikle Türkiye gibi gelişen piyasalarda kurlar oynak olduğundan, piyasa aktörleri adeta kurlarla yatıp kalkarlar.
Çünkü kurlar ithalatı etkiler, ihracatı etkiler, borsayı etkiler, yatırımı etkiler, fiyatları etkiler, borçları etkiler ve hatta bütün ekonomik değişkenleri etkiler.
Aynı etkileşim Avrupa ya da ABD’de yaşayan piyasa aktörleri için söz konusu değildir.
Nedeni ise bu ülke paralarının değerinin istikrarlı oluşudur.
**
Türkiye gibi esnek kur sistemini benimsemiş çok sayıda ülkede, ulusal paraların değeri (pariteler) döviz piyasasındaki arz ve talebe göre belirlenmektedir.
Kurlarda istenmeyen dalgalanmalar söz konusu olduğunda, merkez bankaları doğrudan (piyasadan dolar alıp satarak) ya da dolaylı (faizleri değiştirerek) olarak kurlara müdahale etmektedir.
Serbest döviz piyasalarında talebi artan paranın değeri yükselir, aksi durumda azalır.
Dış ticaret fazlası veren, istikrarlı ekonomik yapı nedeniyle yabancı yatırımları çeken, nispeten yüksek faiz getirisi garanti eden, kârlı reel yatırım potansiyeli taşıyan ülkelerin paralarına olan talep artar, paralarının değeri yükselir.
**
Açıkçası ABD Doları’nın ya da AB eurosunun istikrarlı olmasının arkasında güçlü ekonomilerin olması yatmaktadır.
Güçlenen bir ekonomide aynı zamanda para birimi de güçlenir ve bu para birimi elinde tutanlara güven verir.
**
Yüksek büyüme kişi başına gelir artışı, daha verimli bir ekonomik yapı ve toplumun daha yüksek harcama potansiyeline ulaşması anlamına da gelir.
**
İç piyasada ya da aynı gruptaki (gelişen ülkeler) diğer ülkelerde ortaya çıkacak bir olumsuz gelişme ulusal paradan kaçışı hızlandırıp, ülke parasının değerini hızla düşürecektir.
**
Kısa vadede, bir ekonomideki nispeten yüksek büyüme oranları karşısında merkez bankaları faiz oranlarını yükselterek potansiyel enflasyonist baskıları önlemeye çalışır.
Yükselen faizler nedeniyle yabancılar daha iyi getiri elde etmek için tasarruflarını o ülkede değerlendirir (portföy yatırımı ya da sıcak para).
Bu gelişme döviz kurunda bir değerlenmeye neden olur.
Bu sürecin yansımaları gelişen ve gelişmiş piyasalar için farklı sonuçlara neden olabilir.
Örneğin, TCMB’nin artan kurlar ve enflasyon nedeniyle yükselttiği faiz oranları yabancı sermaye girişi yerine, istikrarsızlık algısına neden olduğundan, daha çok çıkışını desteklemiştir.
Oysa son dönemde Fed’in faiz oranlarını yükseltmesi ABD dolarının güçlenmesine neden olmuştur.
**
Şöyle ki, 2009 yılında ABD’de GSYH düştü, faiz oranları yüzde 0.5 e kadar indi, işsizlik arttı, birçok ekonomik gösterge bozuldu. Buna rağmen doların değeri arttı.
**
Burada dolarla ilgili belirtilmesi gereken başka gerçekler de var. Bütün dünya merkez bankalarındaki rezerv paranın yüzde 62’si dolar cinsinden tutulmaktadır.
Dünya üzerinde basılan dolar banknotların yüzde 65’i ABD dışında işlem görmektedir.
ABD sadece 2018 yılında çoğunluğu 14 cente mal ettiği 100 dolarlardan oluşan 65,3 milyar dolar para ihraç etmiştir.
Amerikan menşeli olmayan bankaların yabancı para cinsinden 27 trilyon dolar olan uluslararası yükümlülüklerinin 18 trilyon doları ABD Doları cinsinden.
Bu noktaya gelinmesinde ise hiç şüphesiz dünya üretiminin yüzde 20’den fazlasını tek başına ABD’nin yapması gerçeği vardır.
**
Özetlersek: Bir ülke parasını güçlü yapan o ülkenin ekonomik gücüdür.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.