|
Ayna…
Seçimlere doğru siyasi arenanın gerginliğine, sahaya hakim olan dile bakıldığında bu ülke vatandaşına yabancı gelen hiçbir şey bulamazsınız. Yüksek tansiyon, aşırı siyasallaşma, değer sistemleri ile siyasi tavırları iç içe sokarak karıştırma, yüzeysel, partizan ve ideolojik kokulu kimlikçi siyasi algı bu ülkede her zaman olagelmiştir.

CHP-DP, AP-CHP, DYP-ANAP, AK Parti ve CHP ve diğer partiler arasındaki tartışmalar hep aynı dil, hatta kalkınmacılıktan otoriterlik tartışmasına, yaşam biçimi ayrışmasından okul meselesine hep aynı temalar üzerine oturur.

19. Yüzyıl'dan bu yana, ülke içinde ve dışında gidişat ve değişim hangi istikamette olursa olsun; değişmeyen, yeni sorunlara, yeni durumlara, yeni oyunculara şemsiye görevi yapan çatışma, mekanizma hep aynıdır.

Uzlaşma kültürü bu manzaranın dışına düşer.

Çoğulcu algı, farklının kabulü, ilke fikri soldan sağa fayda ve toplulukçuluk karşısında ezilir.

Bu açıdan, onlar kendilerine ne tür anlam atfederlerse etsinler, genç solculardan yaşlı muhafazakarlara uzanan bir ortak payda söz konusudur.

Bu ortak payda modernliğin “iki temel unsuru”ndan “merkezileşme”yi benimseyen, “farklılaşma”yı ise yok sayan, yani merke- zileşmenin katalizörü olan bireyleşmenin önünü tıkayan, buradan hareketle devlet dışında özerk alanların oluşumunu dışlayan bir nitelik taşır.

Bu durum aslında Doğu ve Batı kütlelerinin, değer sistemlerinin sürtüşmesinin yarattığı bir travmanın eseridir. Doğucu kendi Batısına, Batıcı kendi Doğusuna tepkiseldir, öfkelidir.

Bu tepki ve öfke, zihniyet çekirdeğinin derin katlarının şekillendirdiği gibi satıhta Türk siyasetinin, Türk sağı ve Türk solunun öyküsünü oluşturur.

Sağ, tüm toplumsal eşitsizliklerin ve ahlaki çöküntülerin faturasını Batı modernliğine çıkarmıştır. Batı'yla kültürel, siyasi temas, benzeşme, bu Türkiye'yi, sorunları mucizevi bir şekilde çözmesi beklenen “köken mitolojisi”ne, yani içe kapalı milliyetçiliğe ya da türlü köktenciliklere doğru itmiştir.

Sol ise tüm faturayı buraya, bu ülkenin kültürü ve yerel değerlerine çıkarmayı tercih etmiştir. Siyasi açıdan alabildiğine şarklılığın, kültürel açıdan alabildiğine şark karşıtlığının getirdiği yırtılma parçalı, faydacı, devletçi, değişim karşıtı bir söylemin temelinde yatmıştır.

Sonuç olarak Kemalizm, İslamcılık, Ülkücülük, Solculuk kültürel ya da ideolojik köken üzerine kurulu tepkilerle siyasallaşmaktan öteye geçmemişlerdir. Aralarındaki çatışmalarda Batı'yı, Batı modernliğinin kurumlarını parçalı ve keyfi olarak ele almışlar, referans haline getirmişlerdir.

Sokaktaki yansıma da farklı olmamıştır.

Mağdurlar birey haklarından, diğerleri devletten söz etmişler. Biri “birey hakkından hareketle bireysiz kamu düzeni söylemi”ni, diğeri “farklılaşmayı reddeden insansız bir çağdaşlık söylemi”ni yüceltmiştir. Siyaset ise kişi ve kurumların durumlarına göre bu iki uç arasında pozisyon değiştirmeleriyle can bulmuştur.

Türk siyasetinin, siyasete yönelik algının türlü biçimlerine aynı anda içeriden ve dışarıdan baktığınız anda varacağınız nokta burasıdır…

Kim olursanız olun ayna sizi olduğunuz gibi gösterir.
#seçimler
#siyaset
#ak parti
#chp
#mhp
9 yıl önce
Ayna…
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset