Düğmenin suçu yok

04:0022/04/2025, Salı
G: 22/04/2025, Salı
Ali Kemal Yazıcı

Günümüzde sıkça kullanılan bir terim var. Neymiş efendim gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz, bunu son ilikte fark edermişiz. Niye; zorumuz ne, ilk düğmeyi doğru iliğe yerleştirip, sonunda yeniden başa dönmek zorunda kalmasak olmaz mı? Maalesef olmuyor işte. Planlamanın doğru devam etmesi için düğmeyi doğru iliğe yerleştirmek gibi bir zorunluluğumuz var mı? Tabii ki var… Peki, bu zorunluluk sadece bizim iki parmağımızla mı ilintili, yoksa düşünsel dağınıklığımızla mı, ya da plansız ve programsız

Günümüzde sıkça kullanılan bir terim var. Neymiş efendim gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz, bunu son ilikte fark edermişiz.

Niye; zorumuz ne, ilk düğmeyi doğru iliğe yerleştirip, sonunda yeniden başa dönmek zorunda kalmasak olmaz mı?

Maalesef olmuyor işte.

Planlamanın doğru devam etmesi için düğmeyi doğru iliğe yerleştirmek gibi bir zorunluluğumuz var mı?

Tabii ki var…

Peki, bu zorunluluk sadece bizim iki parmağımızla mı ilintili, yoksa düşünsel dağınıklığımızla mı, ya da plansız ve programsız olmamızla mı?

Haydi felsefi yaklaşımla bu düğme-ilik ilişkisini bir kenara bırakarak bizim cenahın bu anlamdaki yaşam felsefesine dönelim.

Futbolun kendi gerçekleri ve yaşanmışlıkları içinde doğru oyunu ve oyun sistemini benimseyen biri olarak yönetimlerden bağımsız kendi gerçekleri ve felsefesiyle izler ve değerlendiririm.

Süper Lig’in durumu malumunuz… İki sezondur biri önde, diğeri arkasında iki takımın peşine takılmış onlarca takımın kahır mektubunu okuyoruz.

Şampiyonlar Ligi ile Avrupa Ligi maçlarını izlerken bile yorulan bizler, kendi ligimizi reklam arası havasında izlerken, kulüp yetki ve sorumluluğunda olanların halen daha kulakları üzerine yatmalarını anlamış değilim. Türk futbolunun durumu şu yukarıda yazdığım yazı kadar anlamlı ve değerli değil. Bu nedenledir ki önceliği lig olan anlı şanlı kulüplerimizin Avrupa maçları için hedeflerine ne enerjileri, ne mantaliteleri ne de hayalleri yeter. Öyle bir dertleri olduğunu da düşünmüyorum. Gelelim bizim cenaha. Kadro yapısı Abdullah Avcı tarafından oluşturulan, ilk hafta sonrasında kadro yapısına bakılmadan Şenol Güneş’ten büyük hedefler bekleyen ve şimdilerde de geleceğe dair Fatih Tekke’den beklenti içinde olan Trabzonspor, Avcı ile başlayan, Güneş ile devam eden Tekke ile sona gelinen hayal dünyasının üçüncü perdesini oynuyor. Arkadaş; yeni bir kadro ve yeni bir oyun anlayışını sisteme oturtmak için tekrar şarttır. Ekip oyunlarının olmazsa olmazı da budur. Bizim kitaplardan değil, kendilerinden futbolu öğrendiğimiz merhum Ahmet Suat Özyazıcı’nın, “Tutanla atan bana yeter” söylemiyle tarihe damga vurmasından yola çıkarsak, bunca oyuncu sirkülasyonuna rağmen tutanı ve atanı olan bu takımın bu yerlerde olmasının geçerli bir sebebi olmalıdır. "Bir umuttur yaşamak" diyerek Fenerbahçe maçının ilk yarısı ile Çaykur Rizespor karşılaşmasının bir saatlik zaman diliminde toplumsal heyecanı ve umudu aşılayan bu takımı hazırlık karşılaşması niteliğindeki Adana Demirspor maçında rotasyon yaparak, tek hedefin Ziraat Türkiye Kupası yarı finali öncesinde tartışmaya açmanın anlamı olmamalı. Kupa finali de giderse kimse Abdullah Avcı ile yanlış iliklenen ilk düğmenin hesabını yapmaz. Bu nedenledir ki uzun vadeli yapılanma içinde sistem ve organizasyonu doğru yapma zorunluluğunuzdan önce, kadro yapınızı sisteminize ve organizasyonunuza uygun yapmalısınız. Biz ne yapıyoruz? İlk düğmenin hesabını gelip son düğmede soruyoruz. Sonra yine başa dönüyoruz…

#spor
#Süper Lig
#Ali Kemal Yazıcı