|
İsyanlar Çağı

Ünlü sosyal tarihçi E. Hobsbawn, Devrimler Çağı’ndan bahseder. Aynı zamanda isyanın ilkel toplumsal temellerini de araştırır. 19. yüzyıl Avrupası’nın köylü isyanları, devrimci isyanları ve anarşist isyanları üzerinde durur. İspanya ve İtalya’da bunların örneklerini gösterir. İsyan, bir tarihsel olgu olarak görülüyor. 1931 yılında İtalya’nın Malaga kentinde 43 kilise ve manastır yakılır. İsyancılardan birinin tasviri oldukça ilginç! Hem gözlemci hem de eylemci. “Onu tamamen yakıyorlar. Ve size söyleyeyim –taş üstünde taş bırakmayacak- hayır, dünyada başka kötülük kalmasın diye, herhangi bir bitki, hatta bir lahana bile yetişmeyecek orada (aktaran, Hobsbawn, İlkel Asiler).

İslam toplumlarında Babek İsyanı, Zenc İsyanları, Ebu Müslim Horasani İsyanı, Şeyh Bedreddin İsyanı gibi onlarca isyanlarla karşılaşıyoruz. Bugün de El-Kaide ve IŞİD, yeni post-modern isyan hareketleri. Yakıp yıkıyorlar her tarafı. Öfke bütün yıkıcı ve korku dolu dehşetiyle etrafa saçılıyor. Avrupa, Kafkasya, Uzak Asya ve ABD’den binlerce isyancı insan buraya koşuyor. Umutsuzluk, öfke, yoksunluk ve eşitsizlik karışımı bilinçler öfke kusuyor. Aslında toplumlar, tarih içinde birçok isyanlarla kendilerini anlatmışlar. Muhalefetlerini ve öfkelerini isyanlarla ortaya koymuşlar. Modern zamanlarda artık muhalefet demokrasi yoluyla gerçekleşiyor. Toplum meselelerinde siyasal düzeni ve merkezi etkilemek ya da değiştirmek için örgütlü bir muhalefet var. Bundan dolayı artık isyan, modern demokratik toplumlarda beklenilen bir olgu değil.

İsyan, şimdi bütün özellikleriyle yeniden yükseliyor. Filozof Badiou, isyanların yeni bir tarihin doğuşunu haber verdiğini söyler. The Rebirth of History: Times of Riots and Uprisings, (Tarihin Yeniden Doğuşu: İsyan ve Başkaldırı Zamanları, 2012) adlı eserinde buna dikkat çekiyor. Bir isyan zamanlarından bahsediyor. Bu zaman içinde yeni bir tarihin doğacağını haber veriyor. Avrupa ve ABD’nin son on yılında birçok ayaklanma, protesto ve isyan ortaya çıktı. Sosyolog Castells de 2011 yılında ABD’de ortaya çıkan çeşitli protestoları, isyanlar diye tanımlıyor. Hatta Arap Baharı’nı da buna katarak İsyan ve Umut Ağları kitabını yazıyor.

Cihad ve İsyan adlı eserimde (Timaş Yayınları 2019) ortaya koyduğum gibi, yeniden bir isyan toplumu yükseliyor. Hatta bir ‘İsyan Çağı’ndan bile bahsedebiliriz. Fransa’da son 15 yıldır küçük çaplı isyanlar oluyor. Mesela 1999 ve 2000 yıllarda Müslüman gençler sokakları ve arabaları ateşe verdiler. Tarık Ramazan, bununla ilgili çok önemli uyarılarda ve analizlerde bulundu. Geçen yıl ‘Sarı Yelekliler Hareketi’ ortaya çıktı. ABD’de Wall Street işgalleri ve isyanları yaşandı. Şimdi daha geniş çaplı bir biçimde siyah isyanı var. 25 şehirde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Sokaklar, evler, alış veriş merkezleri yakılıyor. Sokaklar öfkeli insanlarla dolup taşıyor.

Bütün isyan hareketlerinin belirgin özelliği yakıp yıkma, öfke patlamaları ve umutsuzluğun kendisini şiddetle dışa vurmasına dayanır. Nitekim ABD’de siyah isyanın sivil sözcüsü haline gelen genç siyah kadın, ”Gençler öfkeli” diyor. İsyanın anahtar kavramını kullanıyor: Öfke. Öfke, insanın temel içgüdüsü. Toplumsal bir dalgaya dönüştüğünde büyük bir yıkıcı enerji üretir. Saldırır, yıkar, yakar, öldürür. Bütün isyan hareketlerinde bunu görürüz. İsyan, bir tez geliştirmez. Yaşanan sorunları aşmak için bir tez ortaya koymaz. Bu yönüyle devrimden çok farklı. Düzeni, kanunları ve kurumları değiştirmek ve sorunları çözecek yenilerini yerine koymak gibi bir ruhu yok. Bunun yerine bunları yakıp yıkmaya yoğunlaşır. İsyan, akıl dışıdır. Tamamen içgüdüseldir. Taştıkça, daha fazla zarar verir.

Post-modern İsyan Çağı, aynı zamanda ya demokrasi yoksunluğu ya da demokrasinin yetersizliğinden kaynaklanıyor. Demokrasi eşitsizliği, ırkçılığı, katılım yoksunluğunu ve temsiliyet imkanlarını sağlayacak düzeyde çalışmıyor. Ortadoğu’da olduğu gibi tamamen yetersiz. ABD’de ise demokrasi bir işlevsiz ritüellere dönüşmüş durumda. Muhalefet, bu sorunları çözecek bir yansıtma ve taşıma kanalı vazifesini yerine getiremiyor. İktidar bunu algılamaktan uzaklaşıyor. Demokrasi çeşitli seçimler, programlar, adaylar vs. ritüellerinden oluşan bir kofluğa dönüşüyor. Kitleler onunla sorunlarını çözebileceğine inanmamaya başlıyorlar. Muhalefeti kendilerini iktidara taşıyacak kanal olarak görmüyorlar. Umutsuzluk ve acziyet doğuyor. Öfke buradan yükseliyor. Yıkım da bunun pratikleri. En son ABD’de yaşadığımız da budur. Bir İsyanlar Çağındayız artık. Filmini bile yaptık: Joker.

#E. Hobsbawn
#Devrimler Çağı
#İsyan
4 yıl önce
İsyanlar Çağı
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler