|
Bir köy hocasının hatıraları

Yakın tarihimizin, bilhassa 1920-50 döneminin öğrenilebilmesi için bir belge niteliğindeki bu tür hatıraların sayısı çoğalmalıdır.

Yahya Kemal yazılarında resmimizin ve nesrimizin olmamasından yakınır ve tarihteki kahramanlığımızı sergileyen resimlerimiz ve bu resimleri anlatan nesrimiz olsaydı milletimiz hiçbir zaman yenilmezdi ve çok kuvvetli olurdu, der.

Bizim tarihimizde şiirin yanında nesir, yani düzyazı gerçekten de yaya kalmıştır. Şair bir millet olduğumuzdan mıdır nedir, atalarımız nesrin fonksiyonunu zaman zaman şiire yüklemiştir. Ve uzun hikâyelerimizi, savaşlarımızı, kahramanlığımızı şiir diliyle ifade etmişlerdir. Şiirle tıp lügati bile yazmışız.

Hatıralar nesrimizin bir parçasıdır. Son zamanlarda yayımlanan bazı hatıraları zevkle okuyoruz. Şiirin hakim olduğu, nesrin azlığından şikayet ettiğimiz zamanlardan enfes rayihalar taşıdığı için belki de.

Cumhuriyet Devrinde Bir Köy Hocası alt başlığı ile yayımlanan Kutuz Hoca''nın Hatıraları (Dergâh Yayınları, Şubat 2000) İsmail Kara tarafından yayıma hazırlanmıştır. Kutuz Hoca, İsmail Kara''nın babasıdır ve kardeşleri ile beraber kendisinin uzun süre babalarını konuşturarak tuttukları notlardan ibarettir.

Kutuz Hoca''nın hatıralarından bir devrin şahitliğini okuyoruz. Ruhunu diri tutan bir köy imamının, hangi şartlarda olursa olsun sendisini sele kaptırmaması, münbit bir ortam bulduğu zaman bu diriliğini göstermesi bu toplumun manevi dinamiklerini göstermektedir. Belli bir dönem küllenmeye çalışılan bu dinamikler Rize''nin bir köyünde bile o kadar canlı ayakta durmaktadır ki, hafif bir eşelemeyle bu canlılık kendini hemen göstermektedir.

Mütevazı ve kendi hayatını yaşayan, siyasete bulaşmamış bir köy imamının hatıralarında bir devrin yaşantısına ışık tutan zengin ve çok yönlü ipuçları vardı. İleri yaşına rağmen hem okutan hem okuyan Kutuz Hoca cemaatine sadece namaz kıldıran bir hoca değil, onların doktoru, aynı zamanda dert ortağıdır. Köye gelen öğretmenlerin, misafirlerin ağırlanması onun omuzlarındadır. Köyün yol ve su tamirlerini, muhtaçlara para toplama işini imamlık vazifesi arasında görür. Cenaze işlerine o bakar. Camilerin inşaatine önayak olur vs.

Kitabın ilk sayfalarında yer alan sunuş yazısında İsmail Kara, bugün yaşayan hocazâde ve şeyhzâdelere çağrıda bulunarak onların da aynı yolu denemelerini ister ve hatıraların önemini belirtir: "Tek partili yıllarda kasaba ve şehirlerde hizmet veren, yetişen hocaların hatıralarının gerek dersler, hocalar, kültürel çevre ve gerekse kendilerini var kılma için yürüttükleri mücadele, bu mücadelenin teknikleri itibariyle çok daha zengin ve geniş bir bilgi ve tecrübe hazinesini önümüze getireceği açıktır." Sadece hocazâde ve şeyhzâdelerin değil, aslında "her babanın macerası bizim maceramızın" bir parçasıdır.

Yakın tarihimizin, bilhassa 1920-50 döneminin öğrenilebilmesi için bir belge niteliğindeki bu tür hatıraların sayısı çoğalmalıdır. Çünkü o devrin tanıkları bugün 60-70 yaş sınırındadır. 93 Harbi''nin ve Birinci Dünya Savaşı''nın şahitleri bugün yaşamıyor. Yukarıda belirttiğimiz yakın dönemin canlı şahitlerini de yavaş yavaş yitiriyoruz. Hiç olmazsa hatıraları, mektupları, konuşmaları, kasetleri saklanmalı. Çünkü:

Sîneden elsineye sıçramayan ma''ni-i sâf

Benzer ol nakde ki bî-sûd yatar mahzende

Şair burada, "insanın içinde sakladığı bilgiler (saf mana) dil ve yazı ile dışarı çıkmadıktan sonra mahzende boşu boşuna faydasız olarak yatan paraya benzer," der ki haklıdır. Şu zamanda neyi paraya dönüştürmüyoruz ki?!..

24 yıl önce
Bir köy hocasının hatıraları
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti