|
İran-Suriye ayırımı ve Türkiye-İran krizi

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer''in Tahran''daki ECO Zirvesi''ne katılmayıp, Hafız Esad''ın cenaze töreni için Şam''a gitmesi, Türkiye''nin bölgesel ilişkilerindeki iki farklı yaklaşımı göstermesi açısından çok önemli. İki ülkeye gösterilen iki farklı tavrın yansımaları bundan sonra kendini çok fazla hissettirecek.

Tahran''a uygulanan ambargo sanıldığı gibi ''terör'' gerekçeli değil. Öyle olsaydı, Şam''a hiç gidilmemesi gerekirdi. Zira Suriye kadar Türkiye''ye terör ihraç eden bir başka ülke hiç bir zaman olmadı. Gerekçe daha, Türkiye-İran-İsrail arasındaki bölgesel etkinlik mücadelesinden başka bir şey değil. Henüz yerine oturma sancısı çeken bu hareketlilik, özellikle Türk-İran ilişkilerinde yepyeni krizlerin de habercisi.

Bu açılardan, üç ülke arasındaki etkinlik mücadelesi günü gününe izlenmesi gerekiyor.

Esad''ın ölümünden sonra Suriye bölgesel dengelerde ciddi anlamda mevzi kaybetti. Ülkedeki belirsizlik Suriye''nin bundan sonra aktif bir aktör değil, edilgen ama yine de anahtar ülke olacağını gösteriyor. Dolayısıyla Suriye''ye hakim olan ülke büyük oranda Ortadoğu''da söz sahibi olacaktır.

Mücadele her ne kadar üç ülke arasında gibi görünüyorsa da iki kutuplu bir yarış sözkonusu. Türkiye-İran ve Türkiye-İsrail. Ankara, Türk-İran yakınlaşmasıyla bölgesel işbirliği arayışını, ECO''yu gözden çıkarma pahasına, tercih etmediğini ortaya koydu.

Türkiye-İran krizine doğru

Oysa Türkiye İran''la ilişkileri güçlendirerek İran-İsrail gerginliğinin, dolayısıyla Ortadoğu''ya özgü soğuk savaşın aşılmasına imkan sağlayabilirdi. Ankara''nın İsrail''in beklentileriyle örtüşen tercihe zorlanması ve İran''ın kenara itilmesine yol açacak bir sürece girmesi, Ortadoğu''da krizin İsrail-Suriye cephesinden uzaklaşıp Türk-İran cephesine kaymasına yol açacak.

Türkiye ile İsrail arasında krize dönüşebilecek Suriye konusunu bir tarafa bırakırsak, Türkiye ve İsrail''in yaklaşımları birinci elden İran''ı tecrit etmeyi, ikinci safhada da Türkiye ile İran arasında krizi yükseltmeyi hedefliyor.

Suriye''nin etkin olmadığı bu hareketlilik içinde bütün uygulamalar Ankara-Tahran gerginliği üzerine kurgulanmış. Sezer, Tahran''a gitseydi Türkiye böyle bir krizin içine çekilmeye izin vermeyeceğini ortaya koymuş olacaktı.

Ankara''yı bu maceraya sürüklemek isteyen "etkin çevreler" Türkiye''nin genel hassasiyetini temsil etmiyor. Bu çevreler, Türkiye-Suriye krizinin bitmesinden sonra, Türkiye''yi İran''a yönlendirerek hem İran''ı hırpalamayı hem de Türkiye''nin bölgesel inisiyatifi eline almasını engellemeyi amaçlıyor.

Türkiye için doğru olan "etkin çevrelerin" provakasyonuna gelmeyerek hem İran hem de Suriye ile yakınlaşmasıdır. Hatemi yönetiminin yakınlaşma çabalarına rağmen, değişime direnen merkez güzlere yakın durmak Türkiye''ye, sanıldığı gibi, yarar getirmeyecektir. Tecrit edilmiş İran Türkiye''nin değil, İsrail''in yararına. Senaryoyu kurgulayanlar, Türkiye ile İsrail arasında ileride Suriye krizinin çıkacağını da biliyorlar. Kimbilir, su veya değişik gerekçelerle Türkiye-Suriye yakınlaşması da sabote edilip Türkiye iki cepheye birden sürülebilir.

24 yıl önce
İran-Suriye ayırımı ve Türkiye-İran krizi
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?