|
"Çok şükür bugünü de gördüm. Ölsem gam yemem gayrı"

Tek tek düşen bütün zulüm kalelerinin ardından ve her müjdenin sonrasında ses tellerimizin bütün gücüyle sıkılmış bir "Allahuekber" mermisiyiz biz

Geçen bin yılın başında Alparslan''ın 50 bin kişilik Türk, Arap ve Kürtler''den oluşan ordusu, Romen Diyojen''in 240 bin askerlik devasa gücünü Malazgirt Ovası''na gömmüştü. Bu zafer, Viyana kapılarına kadar uzanan bir coğrafyanın kumaşını en önemli noktasından yırtmış ve orada oluşan sökük, bin yılın ilk yarısını dolduran zaferlerle sürekli genişlemiş ve büyümüştü. Doğu''nun ve İslam''ın bu görkemli yükselişi 1700''lü yıllarda aksamaya ve giderek de çökmeye başladı. Hele ki 20. yüzyıl İslam coğrafyası açısından sessiz ve hüzünlü bir icattan öteye gidemedi. Geçen binyılın -şöyle helalinden- bir 700 yılına damgasını vuran İslam düşü, son demlerde yerini Hıristiyan aleminin sanal büyümesine terkeder gibi oldu. Ya da birileri böyle zannetti ve bizi buna inandırmaya çalıştı. Oysa İslam kavgası, Allah aşkımız ve şehadet tutkumuz, 2000''li yılların kapısını zaferle aralamaya hazırlanıyor Çeçenistan''da. Kahraman Çeçen halkı, Caharkale''yi ve tekmil Çeçenistan''ı, kendinden ölçülemeyecek derecede büyük ve kalabalık Rus Ordusu''na mezar yaptı. Yüreklerin Çeçenistan olduğu, ruhların zincirlerini kırdığı, gözlerin inatla ve ısrarla avuç içi kadar bir toprağa dikildiği günler yaşıyoruz. Zafer haberlerine doymuyor yüzlerce yıllık açlığımız. İmha edilen her tankın ardından avuçlarımızı göğe doğru kaldırıp "Allahuekber" diye bağırmanın binyılına girdik işte. Ne kadar özlemişiz bu anı... Ve titrek bir aşkın gürül gürül akan bir ırmağa dönüşmesi ne mübarek birşeydir. Rabbim sana şükürler olsun!

Daha fazla Çeçenistan istiyor kalbimiz ve bir tek Allah''ın önünde eğilen milyonlarca gövde, kendini bir Çeçen bayrağı gibi taşıyor meydanlarda. Bu demirden, ateşten, topraktan ve rüzgardan coşkuyu, bu yürek patlamasını, bu güveni, bu vakarı bize yaşatanları alnından öpüyorum. Alnından öpüyorum kahraman Çeçen halkını, kahraman Lübnan halkını, Moro gerillalarını, Keşmir savaşçılarını, Kosova kurtuluşçularını, Bosna aşıklarını, bütün devrimcileri, bütün mücahitleri. Alnı İslam''la tutuşan bütün kardeşlerimin ateşine kurban olsun bu kalem. Yeryüzünün en ücrasında bile, emperyalizme, faşizme, oligarşiye karşı direnç bayrağını yükselten her renk, her ırk ve her dinden devrimciye adadım satırlarımı. Bütün devrimler davam, bütün devrimciler kardeşimdir. Tek tek düşen bütün zulüm kalelerinin ardından ve her müjdenin sonrasında ses tellerimizin bütün gücüyle sıkılmış bir "Allahuekber" mermisiyiz biz. Kurtuluş günlerinin hayaliyle ısınıyor kanımız ve dokunduğumuz herşeye bir yanardağın sıcaklığını aşılıyoruz. Ayağa kaldırıyoruz dünyayı ve "yatakta ölmek yok" diye bağırıyoruz bezgin yüzlere. Ölüm, uzak ya da yakın fakat inadına geniş, inadına yeşil, inadına bizim olan günlere çevirmemişse gözlerini neye yarar ki? Yararsız işlerden koru bizi Rabbim!

Malazgirt Ovası''nda yakılan ateşe, bin yıl sonra, Caharkale''de bir mücahit avuçlarını uzatıyor ve o ateşten aldığı parçayı saçıyor yeryüzünün üstüne. Kim alır, kim büyütür, kim sahip çıkarsa onundur zafer. Bu nazlı, bu narin, bu güzeller güzeli zafer kapılarımızı çalıyor işte. Açılsın kapılar kavgaya. Açılsın kapılar yeryüzüne. Açılsın kapılar kartalların dansına. Kalk ve biraz da sen kat omuzlarını bu asil dansın ilikleri donduran coşkusuna. Dumanı tüten tank ölülerini seyrederken bir mücahit, sen de elini gözlerine siper ederek seyret işgalcinin gözlerindeki korkuyu ve şaşkınlığı. Zalimi şaşkın, zalimi fare gibi kaçarken görmek ne güzel! Ve haydi sür tankını Moskova''ya doğru! Moskova''ya doğru! Tanrım buna inanmak ne güzel! Ne güzel sanki hep bizi bekliyormuş gibi salınan bir Moskova''yı seyretmek. Moskova, Moskova, elleri üşümüş güzel prenses, bekle geliyoruz. Geliyoruz bekle!

24 yıl önce
"Çok şükür bugünü de gördüm. Ölsem gam yemem gayrı"
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler