|
Son bir hikâye

Son bir hikâye için vaktim var mı, söyle bana.

Destansı olması gerekmez. Okuyanı başka dünyalara götürmesi gerekmez. Gözleri dolarak okumasa da olur kimseler. “Yazarın burada aslında anlatmak istediği” diye başlayan analizler yapılmasa da olur hikâyem hakkında. Genç erkekler sevgililerine belki kalplerini kazanırlar diye, genç kızlar genç arkadaşlarına belki aynı duyguyu yakalarlar diye yollamasalar da kabul.

Son bir hikâye için vaktim var mı, söyle bana.

“Büyüyünce öğretmen olmak istiyordum; büyüdüm, öğretmen oldum” diye başlayan olağanüstü klasik bir hikâye olabilir. O köy okulunda, köyün ağasının yakışıklı ve iyi kalpli oğlu âşık olabilir öğretmene. Babası almamak için diretir ama sonunda düğünleri köy ortasına yakılmış bir ateşin etrafında yapılır. Aşk kazanır. Aşkın kazanma ihtimali kazanır.

Son bir hikâye için vaktim var mı, söyle bana.

“Büyüyünce öğretmen olmak istiyordum; büyüdüm, zayi oldum” diye başlayan acıklı bir hikâye olabilir. 28 Şubat’ta okuduğu fakülteden atılan, ardından inançlarını kaybeden ve uğruna okuldan atıldığı başörtüsünü çıkarıp bindirilmiş duyarlılıklar çağının sıradan bir aktivisti olmayı seçen lezbiyen bir bireyin hikâyesi olabilir mesela. Nobel vermeseler bile adaylığı garanti olur böylece. Beni selamlar bilcümle eleştirmenler. “Ülkesi hakkında yaptığı sarsıcı tespitler yüzünden” diyebilirler aday olmamın nedenlerini sıralarlarken. Sırtımı sıvazlayabilirler. Gerçek zannedebilirim bunu hatta.

Son bir hikâye için vaktim var mı, söyle bana.

“Büyüyünce öğretmen olmak istiyordum; büyüdüm, Ork diyarının en yetenekli ejderha eğitimcisi oldum” diye başlayan fantastik bir hikâye yazabilirim. Teravih çıkışı Elflerle Orklar imsak vaktinin ne zaman girdiği ile ilgili uzun bir tartışmaya tutuşabilirler. Ardından bir deney yapmaya karar vererek üçüncü günün şafağında doğuya bakabilirler. Doğudan bir ışık yükselir ve Cemil Meriç girer hikâyeye nedensiz. “Kurmaca yazarı” derler bana belki. Ne anlatmaya çalıştığımı benden başka kimse anlamasa da “iyi kurmaca yazarı sınıfı”na yükselirim tez zamanda.

Son bir hikâye için vaktim var mı, söyle bana.

“Büyüyünce öğretmen olmak istiyordum; büyüdüm, insanların eğitilmesinin gereksiz olduğuna inanan biri oldum” diye başlayan ters köşe bir hikâye anlatabilirim. İnsanın zalimliğinin sınırsızlığını, vefasızlığının bitimsizliğini ve sokakları banka dükkânlarıyla dolu bu dünyanın aşksızlıktan geberip gittiğini anlatmayı deneyebilirim. Sanki bundan başka anlatacak şeyim yokmuş ve bunu anlatmazsam başka hiçbir şey anlatamazmışım gibi arsız bir iştahayla anlatırım. Dilimi elime alıp gecelerce sokaklarda bana inanacak birilerini aradığımı anlatabilirim. Gücüyle zehirlenen, sahip olduğu iktidar alanıyla çıldıran, pişman olmak yerine uyanık olmayı tercih eden birinin ibretlik hikâyesini anlatabilirim size.

Hayır. Son bir hikâye için vaktim varsa anlatmak için seçtiğim hikâye bu olmayacak. Bir öğretmen kızın klasik aşkını, bir inançsızın geldiği acıklı hali, hatta şu Orkları ve Elfleri bile anlatabilirim size ama anlatacağım son hikâye insandan ümidimi niçin kestiğimle ilgili olmayacak.

Çünkü insandan ümidimi keseli çok oldu ve ortada anlatılacak hiçbir şey yok.

“Belki sadece şu” diyeceğim bile bir şey kalmadı. O kadar değmez ki anlatmaya. O kadar değersiz ki artık insanı ve devasa çalımlarını anlatmaya çalışmak.

Maruz kalmaya devam edecek ve mazeret olarak bildirmeyeceğim artık. İnsanı ve çukurunu anlatmayacağım.

Yaşamaktan umudum kalsın istiyorsam insanı pas geçeceğim. “Pes değil, pas” dedim, dikkat.

Son bir hikaye için vaktim varsa hikayem sadece kendimle olacak. Kendimin hikayesini anlatmayacağım hayır. Bir hikayeye dönüşeceğim sonunda ve üçüncü günün şafağında hiçbir şey olmayacak.

Hayat devam edecek ve böyle giderse beni galiba hiç şaşırtmayacak.

#Hikâye
#Teravih
il y a 2 ans
Son bir hikâye
Milletimizin şuuru
Bir yıl önce basında bugün
Var mı İstanbul’un canına okuyacağız diyen?
Şeriat politik bir rejim midir?
İnsaf!