
Birçoklarının dilinden düşürmediği 28 Şubat sürecinden yazılarımda ben söz etmedim. Bu tarihin özgül (specific) bir dönemi işaret etmediğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye''nin kaderinin belirlenişi bakımından 28 Şubatın ne bir yön değişimini ifade ettiği ve ne de 27 Mayısta, 12 Martta, 12 Eylülde olduğu gibi Türkiye''nin tutturduğu yönde aşama kaydetme işlevi yerine getirdiği söylenebilir. İşin ilginç yanı şu ki Türkiye''nin kaderi hesaba katıldığında içinde bulunduğumuz günler 28 Şubat sürecinin ihtiva ettiğinden çok daha sıcak bir gündeme sahiptir. Ama ben nasıl 28 Şubat sürecini konu eden yazılar yazmadımsa günümüzün sıcak gündemi hakkında da suskun kalıyorum. Çünkü tecrübe bana gösterdi ki içinde yaşadığım toplumda gerçeğin sadece gerçek olduğu için kıymetinin bilinmesi gerektiğine inanan insanlar bir taraf (benim de içinde bulunduğum bir taraf) teşkil etmiyor. Oysa uzun süre böyle bir taraf olduğunu sanmış ve ummuştum. Öte yandan sıcak gündem yazılarımı işgal edecek olursa yazdıklarımın magazin değerinin artacağını bilmez değilim. Üstelik bu yüzden okurlarımın sayısının artması da muhtemeldir. Ne var ki sıcak gündemi yansıtan yazılar ortalama ön yargıları pekiştirmekten başka bir işe yaramıyor. Pekişmiş ön yargılar ise kafamızı kalınlaştırıyor. Bizde başkasına kafa atma hevesi uyandırıyor.
Ön yargısız yapamayız; ama onların her fırsatta pekiştirilmeleri de gerekmez. Hele konu Türk siyaseti oldu mu ön yargıların aralıksız sorgulanması gerekir. Çünkü bu ön yargıların Türkiye için çizdiği siyasi tablodan ülkenin geleceğini sâlim kılmaya yarar bir manâ çıkarmak oldukça zor. "Tepeden inmeci" siyasi uygulamaların kınanmasından yana bir ön yargımız var. Şimdiye kadar hep konu edilen şeyin etekleri olmayan bir tepeden başka bir şey olmadığını hiç düşündük mü? Diyelim ki Tanzimat, Meşrutiyet, Cumhuriyet tepeden indi. Ama nereye? Hani bu dağın etekleri?
Anlamakta gönülsüz davrandığımız husus Türklerin devletlerinden başka bir politik, sosyal, ekonomik organizasyonları olmadığıdır. Bu topraklarda asırlar boyunca devletin karşısında, dışında bir örgütlü gücün varlığından söz etmemiz imkânsız. Bırakın karşısında ve dışında olmayı devletin yanında ve içinde bulunup da muhtariyetini korumayı başarabilmiş bir başka güç de yoktu. Osmanlı devlet sınıfları (bilhassa yeniçeriliğin kaldırılmasından itibaren) bir bütün içinde meczedilmişti ve her birinin günümüzdeki Amerikan ordusundaki kara, hava, deniz kuvvetleri kadar bile kendine yeterlikleri olduğu söylenemezdi. İmdi, gerek 28 Şubat süreci ve gerekse günümüzdeki sıcak gündem başkalaşmadıkça yaşayamayan bu yekpare örgütlü gücün olağan ve kaçınılmaz istihalesi sırasında başına gelenleri kapsıyor. Tepeye tepeden bir şeyler iniyor. Her şey tepede olup bitiyor. Dün nasıl yok idiyse bugün de etekler yok. Hiç zil sesi duyuyor musunuz? Eğer eteklerimiz olsaydı zil çalardı.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.