|
G-20 Zirvesi liderler bildirisini okurken

G-20''nin Pittsburgh şehrinde yapılan zirvesinden Türk kamuoyuna, Başbakan Erdoğan''ın korumalarıyla Obama''nın korumaları arasındaki takışmanın gürültüsü kaldı yadigâr. Gerçi dünya kamuoyu da G-20 zirvesinin sonuçlarını büyük bir hevesle takip etmiş değil. Bu ilgisizliğin üstüne bir de Birleşmiş Milletler''in Genel Kurulu''nda Kaddafi, Obama ve Ahmedinecad''ın konuşmaları eklenince, tabii olarak liderlerin zirvede ekonomi hakkında söyledikleri gündemden düştü.

Esasında bu tür zirvelerin öncesinde daha alt düzeyde yapılan çalışmalar ve toplantılardan çıkan sonuçlar, zirvelerin nihai bildirileri hakkında büyük bir fikir veriyor. Bu zirvede de daha önce Eylül başında Londra''da Hazine ve Ekonomi Bakanları ve Merkez Bankaları Başkanlarının yaptıkları toplantıdan sonra kamuoyuna sunulan raporların ifade ettiğinden çok da farklı bir nihai bildiri ile karşılaşmadık denebilir.

G-20 Zirvesi nihai bildirisini okuduğumuzda aklımıza takılanları şöyle özetleyelim:

1- Küresel ekonominin karşı karşıya kaldığı en önemli krizlerden birinin yaşanıyor olduğu zaten daha önce Nisan''da yapılan zirvede kabul edilmiş, küresel bir krize karşı küresel bir çözüm arayışına ihtiyaç olduğu o tarihte dillendirilmişti. Ancak krizin sebepleri konusunda her iki bildiride sadece tek bir cümlenin geçiyor. Buna göre kriz, mali kesimin fütursuz davranışları, buna karşılık denetim mekanizmasının yetersiz olmasından kaynaklanıyor. Bu, gerçeğin büyük bir kısmını gölgede bırakan ve kamuoyuna mesaj vermeye çalışan yaklaşım. Dahası bu ifadeler, krizin çıkışında hükümetlerin ve merkez bankalarının hiç sorumluluğu yokmuş, buna karşılık hükümetler gayet iyi niyetle dünya halklarını içlerine düştükleri girdaptan kurtarmak için ellerinden geleni yapmaya yemin etmişler gibi bir intibaı uyandırıyor.

Oysa küresel ekonomideki dengesizlikleri dikkate almadan, bu dengesizliklerin oluşmasına sebep olan politikalar ve yapıları eleştirmeden, suni bir coşkuyla sağlanan ancak sürdürülmesi mümkün olmayan büyüme ortamına dokunmayan kamu uygulamalarını sorgulamadan, kimi müdahaleci politikaların tasavvur edilmesini bile engelleyen akademik tekeli kurcalamadan krizi yargılamak çok sağlıklı bir yaklaşım olarak durmuyor. Burada sadece bankacıların ve denetleyicilerin değil, hükümetlerin ve akademisyenlerin de çuvaldızı kendilerine batırmasında fayda var.

2- Pittsburg zirvesinin esasında yeni bir yaklaşım ortaya koyamayacağı, daha ziyade Nisan ayında Londra''da alınan kararların uygulamasını değerlendireceği ve sürecin devamı konusunda ortak bir yaklaşımın olduğunu sergileyeceği zaten biliniyordu. Nitekim liderler bildirisi de çıkış stratejileri konusunda uygun ve koordineli bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini ifade etmekle birlikte, kamunun ekonomiye destek sürecinin devamının gerekliliğini vurguluyor. Bununla birlikte son zirvenin yoksulluk, temel ihtiyaçlara erişim, enerji politikaları ve çevre konularını biraz daha ön plana çıkardığı; buna karşılık Nisan''da daha öne çıkan dış ticarette korumacılık tehdidine karşı alınması gereken tedbirlerin bu zirvede geri plana kaydığı görülüyor.

3- IMF gibi uluslararası kuruluşların yönetimi hususunda belli ki, Nisan''dan bu yana hâlâ ciddi bir mesafe alınamamış. IMF''nin mevcut kota uygulamasının devamını, buna karşılık gelişmekte olan ülkeler lehine bir düzenleme yapılması gerektiği yeniden ifade edilmiş. Ancak ABD ile Avrupa''nın bu süreç sonunda IMF''de kimin etkisinin daha fazla azalacağı hususunda henüz aralarında anlaşamamış oldukları görülüyor.

4- Mali kesime yönelik reform ajandasında da daha önce gündemde olan kimi teklifler bu sefer bildiriye girmiş gözüküyor. Bankaların sermaye yeterlilik oranının yeniden gözden geçirilmesi, üst düzey yöneticilerin aldıkları primler, tezgâhüstü piyasaların denetimi ve uluslararası bankacılık uygulamalarına standart getirilmesi bu kez madde madde ifade edilen tedbirlerden. Bu çerçevede Nisan ayındaki zirvede alınan kararla, uluslararası nitelikte kurulan Mali Hizmetler Kurulu''nun (FSB) işlerlik kazanması ve bu konularda standartlar koyması öngörülüyor. Bundan sonraki zirvelerde, giderek teknik bir hal alacak olan bu alandaki tekliflerin FSB''nin sorumluluğuna aktarılmasını bekleyebiliriz.

5- G-20 üst düzey bir uluslararası iktisadi karar mercii olarak G-7''nin önüne geçmeye başladığını görüyoruz. Tabii olarak bunun olumlu bir gelişme olduğunu ifade etmemiz gerek. Ancak bu gelişmenin kalıcı olabilmesi için G-20''nin uluslararası platformda etkinliğini ispat etmesi de lâzım.

14 yıl önce
default-profile-img
G-20 Zirvesi liderler bildirisini okurken
Milas, hizmet için değişime hazır… Kendimize kaybettirecek yanlışlara dikkat!
‘Beşikten mezara kadar ilim’
Sarhoştum, hatırlamıyorum
Suçlu kim?
Vergi artışı yerine yapılacaklar