|
Cumhuriyet Bayramı"nda dargınlıklar giderilsin, küsler barışsın

Polisi arayıp kendi kutlamasını şikayet edecek tek insansın.

[İNTİKAM AŞÇISI KAREN MARDSEN]

90 sene önce cumhuriyetin ilan edilmesinden bu yana Türkiye doğal olarak başka bir ülkeye dönüştü.

O dönemin insanlarının hemen hepsi gitti, yerine yenileri geldi.

Moda, bilim, dil, teknoloji, politika, müzik, iletişim, edebiyat, medya, mimari, ulaşım, iklim, psikoloji, bitki örtüsü… her şey değişti.

Cumhuriyet, 90 yıl önce ne idiyse, artık o değil.

Normali de bu.

Türkiye biziz. Cumhuriyetin insanları biziz. Biz: Siz, ben, hepimiz.

MİLLİ BAYRAMI MİLLETÇE KUTLAMAK

Niyeyse, tam da cumhuriyetimizin olgunlaştığı bir dönemde, çatışmalar artıyor.

Cumhuriyetin kendisi şiddet, kavga konusu haline geliyor.

Milli bayramı, milletçe kutlayabileceğimiz bir alana geçemedik.

Cumhuriyet Bayramı, birbiriyle barışık, birbirini seven, birlikte sevinen insanların bayramı olamadı.

Olmalı mıydı?

Tabii ki, kesinlikle evet, olmalıydı.

RESMİ KLİŞELERİN ÖTESİNDE

Bir ülkemiz, yurdumuz var diye sevinemiyoruz.

Kimlikleri, ideolojileri, tarafgirlikleri sevinç günlerinde, kutlamalarda bile bir kenara bırakamıyoruz.

Atatürk"ü, bayrağı, marşları dışlamanın sopası, sınır duvarının taşı gibi kullanıyoruz.

Bir meydanda kurabiyeler, çaylar, börekler, oyuncaklar, kitaplar alıp vererek, yeni insanlarla tanışıp gülüşerek bayramlaşamıyoruz.

Sivilliğin kendisi yok, adı var.

Resmî semboller, resmî törenler, resmî klişelerden öteye geçemiyoruz.

1923"ten bu yana geçen zamanın bize kazandırdıklarını göremiyor, ölçemiyoruz.

Türkiye"yi bir yuva gibi tasavvur edemiyoruz.

Bayramımızı biber gazının, gerilimin, şiddetin, arbedenin ifsat etmesine niye razı olalım?

Kutlamaya, şenliğe, bayrama neden polis müdahale etsin?

Tüm Türkiye"nin sevinç gününde niçin bir iç savaş çarpıntısı yaşansın?

SENEDE BİR GÜN

Devleti, sistemi eleştirirsiniz. Mümkündür.

Liderlerin bazı özelliklerini benimsemezsiniz. Olabilir.

Ben de eleştirdim, ben de itiraz ettim. Anlıyorum.

Fakat cumhuriyet demek, Türkiye demektir.

Yılın bir tek günü olsun, barışma, helalleşme, kucaklaşma kapısını açarız.

Millî bayramı, milletin tamamının bayramı kılmaya bakarız.

Yasakla, polis müdahalesiyle, kutlamayı bir güvenlik sorunu haline getirmek, Türkiye"nin kalbine zehir enjekte etmektir.

TURİST MİSİN, KAÇAK MI?

İçinde yaşadığımız cumhuriyetle ilişkimiz, neden akvaryumu kırıp kaçmaya çalışan balığın durumunu andırsın?

Cumhuriyet Bayramı niçin banal şablonlar ve kuru bir resmiyet içine hapsedilsin?

İnsani, doğal, müsterih bir üslupla bayramlaşamayışımız gerçekten anormal değil mi?

Bizler bu ülkede kaçak mı yaşıyoruz?

Turist miyiz?

AŞK BU MU, SEVDA BU MU, HAYAT BU MU?..

Dinî bayramlarda camilerde verilen hutbelerin hepsinde "Dargınlıkların giderilmesi ve küskünlerin barışmasından" bahsedilir.

Niye milli bayramlarda da dargınlıklar giderilemiyor?

Kimliğe dayalı çatışmalar, kasılmalar, spazmlar dinmiyor?

Cumhuriyeti, Türkiye"yi artık bizler temsil ediyoruz.

Bunun nesi anlaşılmıyor?

Atatürk ve Kazım Karabekir yok artık.

Burada biz varız, bizim hayatımız var.

29 Ekim"i bürokratik formaliteler, resmî semboller ve acıklı bir biçimde ayrıştırıcı klişeler eşliğinde işleyerek nereye varacağız?

Küçük bir mahalle pikniğinin samimiyeti ve enerjisini bile üretemeyen milli bayram mı olur?

Biber gazının yerine şekeri, sloganların yerine tebrik cümlelerini, çatışma yerine kucaklaşmayı ikame etmekte ne var?

Yılın bir gününü "Hepimize ait bir ortak paydaya sahibiz" duygusuyla geçirmenin nesi zor?

Cumhuriyet bu mudur?

Bayram bu mudur?

Biz bu muyuz?

11 yıl önce
Cumhuriyet Bayramı"nda dargınlıklar giderilsin, küsler barışsın
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı