|
2 Fenerbahçelinin tek kale mücadelesi

Başbakan Erdoğan''ın futbolcu geçmişinin onun siyaset anlayışına sirayet etmiş olduğunda hiç kuşku yok. Futbolda istenen sonuca gitmek için uygulanan taktikleri siyaset sahnesinde takip ediyor. Defansın çok sıkı olduğu yerlerde orta sahada top dolaştırıyor, topu açık alana yollayarak bir yerdeki yoğunlaşmayı çözmeye çalışıyor. Defans uzun süre bir noktada sabit kalamaz tabi, bir boşluk bırakınca aradan sızıp neticeye gitmeye çalışıyor. Erdoğan''ın birçok konunun çözümünde toplumsal mutabakat arayışı bu taktik anlayışın bir yansımasıdır.

Çoğu kez ortaya çıkan tek sorun, zamanlama sorunudur. Tıpkı futbol maçında olduğu gibi siyasette de oyun süresi sınırsız değildir. Anayasa değişiklikleri uzatma süresinde kotarılmaya çalışılıyor, başarılırsa bir altın vuruştur, ama maç daha devam ediyor…

Takım arkadaşlarınızın sayısı ve yetenekleriyle sınırlısınız, dahası karşı taraf hem hakemlerden açık bir destek ve yardım almakta hem daha fazla oyuncuyla oynamakta ve hem de oyun dışından sorgulanamayan destekler almaktadır.

C.başkanlığı seçiminin arifesinde başlayan ve seçim sath-ı mailine girdikçe iyice hızlanan Türkiye''nin Kuzey Irak sorunu tam bir siyaset enstrümanı haline geldi. 23 yıldır süren terörle mücadele her geçen gün terör sorununu daha fazla büyüterek gelmiş. Yapılan her operasyonun ardından PKK terörü daha büyük tahribatlarla geri dönmüş. PKK ile mücadele artık Türkiye''nin belli bir rutini haline gelmiş. Ama birden bire savaş halini andıran bir hareketlilik ardından da sınır dışı bir operasyon için bir acil durum oluşturulmaya çalışılıyor. Tesadüfe bakınız ki PKK da bu aceleciliği kolaylaştırmak için elinden gelen hiçbir desteği esirgemiyor. Daha önce hiç yapmadığı kadar terör estiriyor. Türkiye''nin her tarafına her gün birkaç şehit cenazesi göndererek bir sınır-ötesi harekât için gerekli olan duygusal ortamı hazırlıyor. Oysa PKK''nın Kuzey Irak''ta Türk ordusu ile karşılaşmaya can atıyor olduğunu düşünmek için çok saf olmak bile yetmiyor.

Kuzey Irak''a müdahale talebi G.kurmay ile Başbakanlık arasında tam bir siyaset konusu olarak işliyor. G.kurmay başkanı Org. Büyükanıt da futbolla çok ilgili biri ve üstelik başbakan gibi o da bir Fenerbahçeli.

C.başkanlığı seçimi konusundaki niyetini gizlemeyip açığa vurduğuna göre, K. Irak konusunu bu zamanlamayla bu şekilde gündeme getirmesinin de bu seçimlerle ilgili olduğunu düşünmeyi engelleyecek bir durum yoktur.

Şehit cenazelerinin oluşturduğu duygusal ortamı, hükümetin bu konudaki pasifliğine yorumlanacak şekilde değerlendirmekten çekinmiyor. "Bıraksalar sınırı aşıp gidip halledeceğiz, tepelerine bineceğiz" konseptli yakınmalar karşısında başbakanın "izin isterlerse veririz" şeklindeki açıklaması son derece isabetli bir hareket olmuştur. Bu konuda istişare etmeden, tek başına teşhis koymaya can atanların siyasi sorumluluğu da üstlenmesi gerektiğini hatırlatmıştır çünkü.

Ne yapalım ki, C.başkanlığı seçimine müdahil olan askerin kendi görev alanıyla ilgili bütün hareketlerinin de siyasetle ilişkilendirilmesi kaçınılmaz oluyor. İnsanlar kendi işleri olmayan konulara karışınca, ya kendi işlerini doğru dürüst yapmayı ihmal ederler veya kendi işleriyle ilgili icraatları da başka konularla ilişkilendirilir.

Asker elindeki bütün imkânları iç-siyaset enstrümanı olarak kullanmaktan çekinmeyen bir görüntü sergiliyor. Üstelik başbakana kendi siyaset ve taktik anlayışıyla karşılık veriyor.

Bir hafta önce başbakanın ayağında bir süre tuttuktan sonra iade ettiği K. Irak topu G.kurmay tarafından tekrar başbakana atıldı. İlan edilmemiş bir tek kale maçıdır gidiyor aralarında. İlan edilmemiştir, çünkü askerin siyasetin bir tarafı olması tamamen yasadışı, lakin fiili bir durumdur.

Şu anda ortada PKK''nın da açık tahrikleriyle tribünlerden gittikçe yükseltilen "K. Irak''a müdahaleyi", "teröriste hak ettiği cevabı vermeyi", "Türk düşmanlarına hadlerini bildirmeyi" isteyen tezahüratların baskısı sözkonusudur. Bu tezahüratların baskısı altında hükümetin siyasetin sınırları içinde bir çıkış yolu bulması gerekiyor.

Bilinmeyen bir şey değildir aslında ama biz yine de söyleyelim: Bir sınır-ötesi harekât ile halledilecek bir PKK yoktur. Dahası, kimse kendisini kandırmasın, terör örgütü ile dağda mücadele edildikçe toplumsal sempatisi ve desteği daha fazla artmaktadır.

Güneydoğu''da yapılan ve birkaç ülkeyle birden savaşmaya yetebilecek askeri yığınakla gözdağı verilmeye çalışılan terör örgütüne bu yolla aslında mitolojik bir güç bahşedilmiş oluyor. Bu güç bahşedildikçe büyük Türk ordusunu bütün donanımıyla harekete geçirmeyi başarmış bir örgüt olarak PKK gittikçe yöre halkı için mümkün bir alternatif haline getirilmektedir, efsaneleştirilmektedir. PKK bir örgüt olarak asla bu kadar güçlü değildir. Oysa bu yolla güçlendirilmektedir.

Terörle mücadele sadece silahı alıp teröristin peşinden koşmak değildir. Görünen durumda bu, teröristin istediği ilk şey, ona karşı etkili olacak da son şeydir.

17 yıl önce
2 Fenerbahçelinin tek kale mücadelesi
2017 yılında milletvekili ve bakanlar ne kadar ücret alacak?
Mehmet Ağar"ın formülü: Namaz, spor, kitap
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar