Dünya düzeninin sahibi olan Batılılar bugün dünyanın birçok yerindeki adaletsiz gelir dağılımından sömürgecilikleri dolayısıyla birinci dereceden sorumlular. O yüzden aslında bir bakıma onların karşılaştıkları göç dalgaları onların sömürgeci cürümlerinin bir bedeli oluyor. Oysa Türkiye’nin göç kaynağı ülkelerde yaşanan ne siyasi ne de ekonomik sorunların oluşumunda bir pay sahibi değil.
Türkiye’ye tarihinden, kimliğinden, konumundan ve bugünkü yükselişinden doğan bir rol yazılmıştır ve göçmen varlığı da bu rolün, bu konumun kaçınılmaz bir parçasıdır. Türkiye bu konumundan sayın Cumhurbaşkanımızın dediği ve en son İçişleri Bakanımızın tekrarladığı gibi “bir milim cayamaz”. Bir milim cayarsa şimdiye kadar dünyaya söylediği bütün sözleri de yemiş olur. Son 17 yıldır dünyaya anlattığımız en önemli mesajlarımız bu insani siyasete dair olanlarıydı. Bu mesajların altı da bilhassa mazlumlara sığınak olma konusunda sergilediğimiz pratiğimizle dolduruluyordu.
Göç konusu elbette sorunlarıyla geliyor ama tekrarlayalım, teselli olsun diye söylemiyoruz, bu sorunun bugün Türkiye’nin göreli gücü, refahı ve tarihsel konumuyla ilgili olduğunu unutmayalım.