|
Kendi üzerine düşünen şehir ve ilahiyat

Geçtiğimiz hafta içinde biri Kayseri diğeri Çorum''da olmak üzere katıldığım iki önemli sempozyumun yoğunluğu arasında Ermenistan''la Türkiye arasındaki tarihi anlaşmayı fırsat buldukça izleyebildim.

Öncelikle bu anlaşma dolayısıyla Türkiye''nin dış politikasına bizatihi "politik" olanın, yani atalet ve risk almaktan korkan tembel bir ihtiyat yerine sorunların üzerine giden, insanı insan yapan bir iradenin hâkim olduğunu görmenin çok heyecanlandırıcı olduğunu belirtmek gerekiyor. "Türkiye''nin dış politikasına siyasetin dönüşü" demeyi tercih ettiğim bir süreç yaşanıyor. Bu süreç Kıbrıs''tan Suriye''ye, Yunanistan''dan İran''a kadar bütün komşularla varolan ve ülkenin bütün kaynaklarını alabildiğine verimsizleştiren, atalete sürükleyen, "çözümsüzlüğün en iyi çözüm olduğu" anlayışına dayalı paradigmanın terk edilmesini ifade ediyor.

Bu adımın risksiz ve hiçbir sorunun yaşanmayacağı bir adım olduğunu kimse söyleyemez, ama siyaset zaten baştan sona risktir. Risksiz siyasetin ülkeyi nasıl bir atalete, ülkeyi nasıl bir verimsizliğe sürüklediğine bakarak alınan risklerin bu felaketten daha büyük olamayacağını söyleyebiliriz. Kaldı ki bu risk durduk yerde girişilmiş bir macera da değil. Türkiye''nin kendi tarihsel yürüyüşünün bir noktadan sonra artık kaçınamayacağı bir yürüyüşün önündeki engeller olarak bakmak daha doğrudur. Hayırlı olsun.

Kayseri''de Erciyes Ü. İlahiyat Fakültesinin düzenlediği sempozyum "Günümüz Türkiye''sinde İslâm" başlığını taşıyordu ve iki gün boyunca farklı üniversitelerden İslam üzerine düşünen yetkin isimlerin Din ve Laiklik, kimlik, toplum, felsefe, eğitim, siyaset ve aile ilişkileri ile birlikte dini hayatın tezahürleri dini hayat ve cemaatler gibi konulara ilişkin tebliğleri sunulup tartışıldı.

Her biri ayrıca tartışılmayı hak eden tebliğlerde ilahiyatçıların bizzat kendi alanlarına yönelik, hatta diyanete yönelik eleştirileri, İlahiyatın kendi üzerinde düşünme (self-reflection) konusunda bir hayli mesafe kat etmiş olduğunu gösterdi. Bu tür sempozyumların kuşkusuz başka birçok faydasının yanında bir bilim disiplininin kendi üzerinde düşünme melekesini daha da artıran yanını görebiliyorsunuz. Örneğin Dr. Necdet Subaşı''nın Alevilik çalıştayları dolayısıyla kendi ilahiyat müktesebatıyla yüzleşme tecrübesi konusunda söyledikleri bu "kendi-üzerine düşünme"nin canlı boyutlarını ortaya koydu. Alevilerden bu konuda çok farklı düşünenler olabilir, ama bu konuyla yüzleşmenin, Alevileri dinleyerek onları anlamaya çalışmanın, Türkiye''deki İslam''ın kendini anlama seviyesine de ayrıca güçlü bir katkıda bulunduğunu söylemek mümkün.

Kendi üzerine düşünmekten söz açılmışken, Çorum Belediyesinin düzenlediği "Şehir ve Medeniyet" başlıklı uluslararası sempozyumun da bunun başka bir örneğini "şehir" üzerinden temsil ettiğini söyleyebiliriz. Şehir, insana dair her türlü tecrübenin en rafine ve karmaşık şekillerde gerçekleştiği bir alandır; bir medeniyetin bütün marifetlerini, kalitesini ve gücünü sergilediği bir alan. Yaşadığımız modernliğin de, değişimin de bütün boyutlarını ancak şehirlerde sergilediğimiz veya içinden geçmekte olduğumuz tecrübeler üzerinden düşünebiliriz. Şehir üzerinde düşünmek bizatihi insanın kendi üzerindeki düşünmesini geliştiren, hayata ve insana dair duruşunu incelten ve zarifleştiren bir iştir.

Çorum''da düzenlenen sempozyum 4 aşamalı planlanan bir sempozyum dizisinin ilk adımını oluşturuyor. Doç. Dr. Mahfuz Söylemez''in danışmanlığı ve girişimleri ile belediye başkanı Mustafa Külcü''nün desteğiyle gerçekleşen Şehir ve Medeniyet programının ilki Klasik İslam Şehri üzerineydi. Programın bundan sonraki adımlarında da Osmanlı şehri, Cumhuriyet ve şehircilik, Geleceğin şehrini düşünmek başlıklı sempozyumlar yer alacak. ABD, Mısır, İran, Fas, Sudan, Nijerya, İngiltere, Suudi Arabistan ve başka birçok ülkeden 25 kadar, Türkiye''den de 30 kadar katılımcıyla gerçekleşen sempozyumda klasik İslam şehri iki gün boyunca bütün boyutlarıyla ele alındı. Şehir üzerine söylenenlerin yanı sıra Çorum''da (dünya şehir tarihinin bu en kadim mekânlarından birinde) gerçekleşen bu uluslar arası buluşma tam bir kültür ve düşünce şölenine dönüştü.

Çorum Belediyesinin Şehir üzerine düşünmeye davet eden bu çalışması kültürel belediyeciliğin kültür işini neredeyse eğlence organizasyonlarına indirgemesine karşı son zamanlarda gelişen yeni ve hayırlı bir trendi çok iyi bir noktaya getirmiş olduğunu kaydetmek gerekiyor.

Kısa süre önce seçilmiş olan başkan Külcü''nün bu kadar kısa süre içinde Çorum''u fiziksel anlamda da tam bir şantiyeye dönüştürmüş olmasına karşılık kültüre de verdiği bu önem, şehir bilinci ve anlayışının geliştirilmesine ciddi bir katkı sayılacaktır.

Hülasa: Türkiye siyasetiyle, ilahiyatıyla, şehirleriyle kendi üzerine düşünüyor.

15 yıl önce
Kendi üzerine düşünen şehir ve ilahiyat
G20’nin ardından COP26 ve ekonomileri bekleyen riskler
Gidenler gitti kalanları korumak lazım/Yaşlı sosyolojisi
Kara dinlilerle milletin savaşı
Hafta ve genel tatil çakışması
Baltayı taşa vurarak gündem olmak