|
Söze ve millete isabet eden yumruk

Bir sözün bağlam içinde ne kadar özel bir anlamı olabileceğine, yazının klavyeden dökülmesi ile basılması arasında yaşanan bir olayın sözün anlamını ne kadar çok ve ne kadar hızlı değiştirebileceğine dair müthiş bir tecrübe yaşadım. Bu tecrübe yazı günüm olmadığı halde bugün beni sizin karşınıza çıkmaya zorladı.

Dünkü yazım, tamamen Muhsin bey hakkında gerek benim yazdığım yazıya tepki gelen e-maillere gerek bazı internet sayfalarında okuduğum yorumlara dair gerekli duyduğum bir değerlendirmeye dayanıyordu. Muhsin beyin aradan geçen 30 yıl içinde yaşadıklarının tamamını bir çırpıda yok sayan ve onu insafsızca Maraş olaylarında, kendisine isnat edilen role sıkıştırıp harcamaya çalışanların üslubundaki marazi bir duruma dikkat çekmek istedim. Maraş olayları esnasında muhtemelen daha doğmamış olan veya en iyi ihtimalle bebek yaşlarında bulunanların sonradan kendilerine öğretilen metafizik husumetlerin peşine takılmasının sağlıklı bir durum olmadığını herkes takdir edebilir aslında. Muhsin beyi 90''lar ve 2000''lerdeki haliyle tanıyanların ona saygı duymaması mümkün olamazdı. Bunun için görüşüne katılmanız da gerekmezdi, ondaki asalet ve saflık siyasi görüşün çok ötesinde bir hakikatti.

Buna rağmen onu o halden zorla çıkarıp yetmişli yıllardaki ortamla ilgili iddiaları sürekli hatırlatarak harcamaya çalışmanın siyasi görüş veya tutumla ilgisi olamaz, ancak kan davasının, feodal töreciliğin ilkelliğine kendini hapsetmiş bir kindarlıkla ilgisi olabilirdi. Bir, insanların değişebileceği teorik olarak doğruysa bunu Muhsin beyin bu zamanda tanıdığımız kişiliğinden daha iyi kanıtlayacak bir örnek olamaz. İki, Muhsin beyin o yıllarıyla ilgili iddialar sadece kanıtlanmamış, beraatla sonuçlanmış iddialardır. Üç, bu iddialar doğruysa bile Muhsin beyi veya yakınlarını suçlayanların çoğu bu olaylarda kendisinden daha masum değillerdi. O yılların manzarasını tekrar çizmeyelim isterseniz.

Sonuçta siyasette hiç değişmeyen insan tiplemelerine dayanmanın bir tür ırkçılık, bir tür “metafizik siyaset” olarak marazi sonuçları olduğunu hatırlatmaya çalıştım. Dünyanın ve insanların sürekli değişebileceğini varsaymadan, taraftarlığı bir tür kan davası fanatizmi olarak algıladığınız sürece sadece kin ve nefret üretirsiniz. İnsanlarla anlaşmayı veya dünyayı hep birlikte daha iyi bir noktaya götürmeyi değil, sadece o “insanları” yok ederek, bertaraf ederek, dahası intikam alarak ve sadece kendi mutluluğunuzu gözeterek boğabilirsiniz.

Yanlış. Doğrusu, böyle bir sonuç biraz durup düşünürseniz sizi bile mutlu etmez.

Sözlerimizin hülasası buydu ve aslında aynı eleştirileri Obama''ya karşı gösterilen ve benzer sorunları olan tutumlar vesilesiyle iki örnek üzerinden yapmak istemiştim. İki konuyu aynı yazıda ele almak zor olacağı için iki ayrı yazı yazdım. Obama ile ilgili olan birincisi Cumartesi günü yayınlandı, ikincisini ise ben Kıbrıs''ta iken ve yoğunluğum dolayısıyla interneti takip edemediğim bir esnada yolladım.

Akşam Türkiye''ye döndüğümde yazılarını her zaman ilgiyle takip ettiğim ve aslında Yazıcıoğlu hakkında aşağı-yukarı benzer görüşleri taşıyan değerli arkadaşım Rasim Ozan Kütahyalı''nın Kanal 7''de İskele Sancak programında Yazıcıoğlu hakkındaki sol-Alevi algılarını konu alan çözümlemelerinden rahatsız olan Alperen Ocakları''nın İstanbul İl Başkanı tarafından program çıkışında yumruklanmış olduğunu öğrendim. İlginç olan yumruklanmasına yol açan görüşlerini İskele-Sancak programında yola çıkmadan önce izlemiş ve neredeyse tamamına katılmıştım. Kütahyalı''nın Alperen öfkesini çekmesini gerektirecek ne bir hakareti ne de bir eleştirisi bile yoktu. Kaldı ki, hiçbir şey ona ve hiç kimseye görüşünden dolayı şiddet uygulanmasını mazur gösteremez tabii, ama üstüne üstlük bu öfkeyi yaratan sadece Alperen iddiasındakinin kıt anlayışı idi.

Garip bir durum işte, başka anlayışsızlar bu olaydan önce yazılmış olan benim yazımı bu kalleş yumruğun yanına yerleştirivermiş. Eminim ne Kütahyalı''nın ne de anlayışlı okuyucuların böyle bir tashihe ihtiyacı yoktur, ama tam da bu anlayış yoksunları için olabilecek en açık şekilde ifade etme ihtiyacı hissettim.

Yıllardır sözün anlamsal dalgalanışları üzerine ihtisas yapan biri olarak, bir yumruğun başka bir bağlamdaki sözün anlamına nasıl çarpabildiğine, anlamını nasıl tepetaklak edebildiğine dair tecrübenin yine de eşsiz olduğunu belirtmeden geçmeyeyim.

Bu yumruk gerçekten çok tehlikeli bir yumruktur.

Bu tam da Muhsin beyin yıllarca önünde durduğu, kalkmasını engellemeye çalıştığı ve kaldırıldığında maalesef tıpkı Muhsin beyi hayırla yâd eden söze isabet ettiği gibi demokrasiye, huzura ve topyekun millete isabet edecek bir yumruktur.

15 yıl önce
Söze ve millete isabet eden yumruk
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset