Eğitim ve öğretimde nefes alma zamanı. Üniversiteler ile ilk-orta öğretim kurumları yarıyıl tatiline hazırlanırken MEB’den bir okuma ödevi geldi. Uzun araştırmalar, toplantılar, anket ve görüş toplamalar sonunda ülkemizin Milli Eğitimi’ne yön verecek bir doküman oluşturuldu. Bütün paydaşları ile paylaşılan bu belgenin başlığı “Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri”dir. Metin içinde yüzlerce defa kullanılan “yeterlik” kelimesine takılmadan geçilse bile gerisini anlamak için bir hayli çaba göstermek gerekiyor. MEB’in paydaşları olabilecek pek çok kişiye, ayrıca teşkilatın içinde bazı yetkililere sordum pek okuyana rastlamadım. Oysa sessizce hayatımıza giren bu iddialı belge Türkiye’nin doğrudan üçte ikisinin, dolaylı olarak da herkesin hayatına dokunuyor.
Eflatun’dan Farabi’ye; Fatih’in Eyüp ve Ayasofya medreselerindeki sıbyan muallimlerine verilen derslere, Rüştiyelerin kurulmasından, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'na kadar lafı dolaştıran uzun mukaddime keşke bir eğitim tarihçisinin kaleminden çıksaydı da zevkle okuyabilseydik. Ama yine de böyle bir metinde bu tarihçenin hele bu tarzda sunulmasının gerekçesini sormadan geçemezdik. Tabii ki bu uzun girişin konuya bir türlü gelemeyen, dersini çalışmamış tembel bir öğrenci davranışı olduğunu da gözümüzden kaçırmadık.
Belgede hiç mi iyi bir şey yok. Elbette var. Milli Eğitim Temel Kanunu’nda zaten yazılı olan veya bugüne kadar yapılan Milli Eğitim Şûraları’nda gösterilen ama hayata geçirilemeyen idealler burada da yer almaktadır.